Hastaneden çıkınca sakın adımlarla arabama doğru yürümeye başladım. Ali yanımda belirdi. "Başhekim ile konuştum. Özel ilgilenecekler." Bir şey demek istemiyordum. Yapan belliydi. Sonucu da görmüştük.
"Abi Ahu durmaz." Dedi adımlarını hızlandırken. "Ne yapacaksın?"
"Durmazsa durdururum Ali. Yapabileceğim ne var?"
"Abi sen baban değilsin. Adam sizi bu işlerden uzak tutacağım diye verdi canını. Öylece, içine dalamazsın."
"Ne yapayım Ali? Kaç cesetten sonra durdurmak için bir şeyler yapmam gerek?"
"Abi..." durduğunu fark ettim. Ona bakmak için arkamı döndüm. Bu şeyler uğruna anne babasını kaybeden sadece ben değildim. Ali'de kaybetmişti.
"Yapma. Uluöz'ün medya ulaşımı GN'den çok daha kolay. Çok daha güçlü." dedi beni vazgeçirmeye çalışır gibi. "Daha bir şey yapmadım Ali." Yüzünün rengi değişip arkada bir yere kitlendiğinde bedenim birilerinin yavaş adımlarını sezse de kim olduklarını anlamam için dönmem gerekmişti.
"Şevket Uluöz burada." Dedi sessizce. Ahu'nun babasıydı. Yanında kardeşi de vardı. Emre Uluöz. Bizden uzaktalardı ama anladığıma göre bize geliyorlardı. Her ne kadar umursamadan arabama doğru ilerlesem de önümü kesmişlerdi.
"Bir şeyleri umursamadan yürüyüp gidince geçecek mi sanıyorsun?" Dedi Emre. Hiçbir şey geçmese de onu kâle alacak değildim. "Dursana. Sana konuşuyoruz burada?" Dedi inatçı bir adımla önüme geçip.
"Abi, sakin." Ali'ye baktı. "Ne yapacak abin? Havlayacak mı? Neye sakin?" Dedi bu sefer kendine Ali'yi hedef alarak. Bu konuşma tarzı hiç hoş değildi. Ben yanındayken Ali konuşmayacağından cevap veren olmamıştı. "Nasılsın evlat?" Dedi Şevket Uluöz. Ona baktım. "Seni ilgilendirmez. Al oğlunu." Gülümsedi. "Baban en azından kime ne cevap vereyeceğini bilirdi."
"İyi bir adamı harcamak sizin aptallığınızdı. Ben babam değilim. " gözlerim oğlunda dolandı. "Evlenmişsin. Hayırlısı olsun." Hayırlısı?
"18 olacak, Şevket Uluöz. Bu başkalarının hayatıyla oynama işine devam edersen sessiz kalmam."
"Ben teklifimin yeterli olduğunu düşünüyorum. Bence oraya bir alışveri merkezi daha iyi gider." Demek amacı buydu. "Mezarlık olur. Ama AVM olmaz." Oğlu Emre gülünce babası ona baktı. Çocuklar asla yerini bilmiyordu. "Kimin için ?"
Ali bir cevap vermek için bana inatla bakarken ben sadece Şevket Uluöz'e bakıyordum.
"Sana diyorum sana! Kimin için konuşsene?"
"Ablanın yanında korumalar olmadan gezmediğini duydum. Sende mi öyle yapıyorsun?" Bana baktı. " Hayır!" Dedi öfkeyle. "Öyle yapsan iyi edersin, çocuk." Kaşları iyice çatılarak bana yaklaştı. Babasını geçmişti. "Ayağını denk al Gece Umay. Artık evlisin. Bence evli kalman hayrına olur!" Ona doğru bir adım atıp arkasından vuran led ışıktan dolayı babasının gölgesine geçmesini sağladım.
"Sana neden çocuk dedim biliyor musun?" Daha 25 yaşında falan olmalıydı. Eğer yanlış hatırlamıyorsam.
"Beni küçük düşürmeye çalışıyorsun." Dedi kızarak. Sanki çok zeki olduğunu düşünür gibi bir hâli vardı. "Olası bir savaşta çocukların ölmesine şiddetle karşıyım." Kriz geçirir gibi gülmeye başladı. "Ama çocuk ölmek konusunda ısrarcıysa yapacak bir şey kalmaz elimde. O yüzden babanın gölgesinde sakin sakin yaşa ki, olası bir savaşta çocuklar ölmesin." Güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOİRA
FantasyNefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir hayli zor olacaktı. "Sadece kırk yıl mı?" Gülümsedi. "Bunu sürekli yenileyebiliriz. Bir koku, kırk...