"O Kayra Umay değil." Sözüyle aniden karşımdaki sarışın bedene baktım. "Merhaba, taş okuyucu?" Dedi Laren. "Kimsin sen?" Dedi Yakup deli bir özgüvenle. "Laren Osmanoğlu." Dedi Laren gülümseyip. "Aslıda Moira ile olan samimiyetimiz daha fazla. Belki de o anlatmalı?" Yakup bana dönmedi.
"Bir taş okuyucu bulmak ne kadar zor bir şeymiş." Dedi Laren sıkılmış gibi. Ayrıca Taş okuyucu neydi? Öyle bir bahsediyordu ki sanki Ekim seksen iki de CD çalar arıyorduk. "Seni bilgilendireyim mi Moira? Taş okuyucu bir insanın başka hiçbir güce sahip olmadan taşları hissedebilmesine deniyor. Zihin familyasından bile nadirler... inanamazsın!" Yakup'a döndüm. "Genetik değil, öğrenilen bir şey de değil... öylece... birden!" Yutkundum. "Aklı başında olanını bulmak da çok zor! Düşünsene... canlı olmayan bir şeyden titreşim alıyorsun. Ve onu hissediyorsun."
"Gir buradan!" Dedim ağzımın içinden öfkeyle.
"Ona ihtiyacım var."
"Benden alamazsın!" Dedim bağırarak. "Sakin ol şampiyon. Kocanı ilelebet istemiyorum. Bir kaç taşı anlamasına ve bulmasına ihtiyacım var." Yakup olanı anlamak için Laren'in gözlerine bakıyordu. Laren ise benim gözlerime. Bir kaç saniye içinde gitmezse onu öldürebilmek için renklenen gözlerim dışında ellerim ile iletişim kuracaktı.
"Son kez söylüyorum Laren. Seni gebertirim." Ellerimi iki yanıma koydum. "Tamam... sakin ol. Sana bunu vermeliyim Yakup." Deyip cebinden çıkardığı elindeki taşı ona uzattı. "Bu bir parçası. Belki dediklerini duyarsan bana katılmak istersin."
"Alma onu." Dedim gözlerimi Laren'den çekmeyip. Ama Yakup elini uzattığında taş avcuna düştü. Geneli mavi- yeşil bir taştı. "Gidiyorum." Deyip uzaklaştığında hemen Yakup'u çekip kapıyı kapattım. Ve kapıdan uzaklaştırdım. "Ne bu... noluyor!" Dedim elindekine bakıp. "Hiçbir şey." Dedi boşça taşa bakarak.
"Taş sana bir şey mi diyor... bu nasıl mümkün olabilir?" Dedim merakla elindeki taşa bakarak. Elini kafasına koydu. "Azurit." Dedi sakince. "Azurit ne, ne işe yarıyor ben bilmem ki?" Dedim kızarak. "Ruhsal farkındalık... sağlar." Kaşları çatıldı. Elini kendine doğru çekince bende korkuyla geriye gittim. Bir şey yaptığından şüphelenmiştim. "İyi misin?" Dedim. "Sen bu adamı nerden tanıyorsun? Kayra'ya çok benziyordu." Aynısı ama benziyor diyor. "Sen nasıl ayırt ettin ki?" Zile Kayra gibi basmadı derse elindeki taşı alır bir tarafından sokardım. "Dedi ya... taşların verdiği hissiyatı anlıyorum. Tanıdığım birisi değildi zile basan." Ya sabır!
"Gelişmiş ne?" Dedi merakla. Bilmiyor anasını satayım. "Ben." Dedim gülümseyip. "Çok zekiyim ya ondan bahsediyor." Dedim tatlıca. "Hadi benim evime gidelim." Dedim eşyalarımı toplamaya çalışarak. Bir kere bu herifin burada ne işi vardı?
"Tanıdığım kadınlar arasında sinsilikte ilk üçte olman en zekisi olduğun anlamına gelmiyor!" Dedi kızmış gibi. "İlk üçte mi? Bir kim?" Dedim merakla. "Ayrıca neden bu vakitte senin evine gidiyoruz?" Dedi öfkeyle. "Ee... saat gece yarısını geçti yani yarın. Beni bırakmam lazım. Hadi!" Dedim çantamı alıp yanına gelince.
"Saçmalama sabah gideriz." Dedi umursamayarak. "Hayır şimdi gidiyoruz." Zorla cebinden arabasının anahtarını aldım. "Hadi. Yoksa ben sürerim."
"Saçmalama ver şunu." Dedi elimi yakalamaya çalışarak. "Çeker giderim. Hadi." Dedim kapıyı açıp önce gözetleyerek.
"Ya konu ne! " Dedi ağzının içinden bağırarak. Kapı açık diye kibarlığından da ödün vermiyordu, Canım kocam. Asansör zaten bizim kattaydı. Kapı açılınca bindim ve onu da sürükleyerek arabaya getirdim. Anahtarı verip koltuğa oturunca benim evime sürmesini söyledim. Soru sormadan anlamaya çalışıyor olmalıydı ki hiç konuşmadı. Evin önüne geldiğimizde durdu ama arabayı stop etmedi. "Durdur sende geliyorsun." Dedim ona dönüp. "Saçmalama." Dedi yine. "Ne olduğunu da anlatmıyorsun ben müneccim değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOİRA
FantasyNefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir hayli zor olacaktı. "Sadece kırk yıl mı?" Gülümsedi. "Bunu sürekli yenileyebiliriz. Bir koku, kırk...