"Başka bir şey katmayacak mısın? Ne bileyim... patates... brokoli falan." Dedim Ruhe'ye bakıp. "Yok. Yani o şekilde mi seviyorsunuz?"
"Yoo yani... bilmem ben yapamıyorum zaten." Ben aslında tavuk ile ilgileniyordum. Çorbanın yarım saat sürmeden olacağını söylemişti. "Minik bir tava var mı?" Dedi Ruhe. "Tavalar çekmecede. Neden?" Dedim sorarak. "Un kavuracağım biraz. Öyle iyi olur."
"İçine mi? " böyle olduğunu bilmiyordum. "Evet. Un var değil mi?"
"Kavanozda o da." Dedim köşedeki dolabı işaret ederek.
"Yağ..."
"Bir saniye." Dedim Yakup'a dönüp. Tereyağı yiyor muydu acaba? Et yemediği için tereyağından da emin olamamıştım. "Zeytinyağı mı tereyağı mı katalım?" Omzunu silkti. "Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Ben ikisini de seviyorum." Dedi ona bilhassa sorduğumu anlayarak. Tereyağını ben gelirken almıştım. Yakup daha önce almamıştı.
"Tereyağı olsun o zaman."
"Yakup şunu karıştırır mısın? Hemen yanacak gibi hissediyorum." İçindeki krema beni geriyordu daha önce hiç yapmadığım için. Yanıma gelip elimdeki kaşığı aldı. Dolaba gidip kahvaltılık bölümüne sıkıştırdığım tereyağını buldum. Biz de gelirken alışveriş yaptığımız için dolap dolmuştu iyice. Ruhe'ye yağı alması için koydum. Ve çekmeceden bir de bıçak aldım. Yağın yanına koydum. "Buradan alabilirsin." Kolu bu tarafa dönük olan tavanın sapına takılınca az daha üzerine devrileceklen Yakup aniden tuttu. Herkes bir kaç saniye kalakaldı. "Uyumadın mı sen?" Dedi Yakup kızmış gibi.
"Özür dilerim." Dedi Ruhe.
"Yanacaktın." Ruhe konuşmayınca ben girdim araya. " Olabilir. İnsanlık hali." Dedim Yakup'un koluna yavaşça vurup. "İnsanlık hali değil bu dikkat eksikliği."
"Yakup?" Dedim sorarak. Kızı onun için getiriyorduk. Yaptıkları çok saçmaydı. Canı yanacak diye endişelendiğini görebiliyordum. Ama Ruhe bunu anlayacak kadar tanımamıştı onu.
"Bir daha olmaz." Dedi Ruhe. "Uyuyamadım doğru. Kabus görünce uyuyamıyorum." En azından denemiş. " Tamam. Dikkat edersin olur biter. Yakup git masaya tabak falan koy bak çorba oldu sayılır."
...
Tavukları servis tabağına koyup hepsinin yanına bir kaç tane karnabahar ve brokoli koyup tavuklara birer kaşık yanmasın diye çaba harcadığım decada güzel kokan sosundan döktüm.
"Ruhe senin kardeşin mi var?" Dedim sorarak. Yemeği yiyorduk ama bi acayip sessizlik vardı.
"Evet."
"Nerede okuyor?" Dedim sorarak. Kardeşi olduğu gerçeğini hepimiz biliyorduk ama kızın neye benzediği hakkında bir fikrim yoktu.
"Şu an liseyi bitirdi. İyi bir yere gitsin istiyorum. Bu sene evde."
"Hadi ya. Neresi olsun istiyor?"
"O hep avukat olmak istiyordu. Ama bu seneki puanıyla imkansız. Ve uygun bir yere gitmezse dağıtabilecek bir tip. O yüzden ben yanımda kalsın istedim biraz daha."
"Hadi ya. Üzüldüm. Hayata geç başlıyor." Sanki ben erken başladım.
"Yeterince yenildi bence de. Sadece biraz daha güçlü basmalı. Şu an uygun değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOİRA
FantasyNefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir hayli zor olacaktı. "Sadece kırk yıl mı?" Gülümsedi. "Bunu sürekli yenileyebiliriz. Bir koku, kırk...