"Neden bir şey olmuyor?" Dedim Kartal'a dönerek. "Bilmem okuyamıyorum."
"Belki de dokunman gerekiyordur." Dedim. Zaten düşündüğümü düşünmüş olacak ki Yakup'a yaklaştı. Avcunun içini alnına dayayınca Yakup gözlerini kıstı. Ama yine sanki bir şey hissedememişti. Yakup da onun yaptığı gibi elini Kartal'ın alnına koyunca Kartal bir anda elini çekip kulaklarını kapattı. "Sus!" Dedi kızarak. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Kartal'ın sarı gözlerinin yerini kahveleri alırken hemen yanına gittim. "Noldu? İyi misin?"
"İyi..." Kartal elini kafasına koyup kendini yoklamıştı. "Bunu mu arıyorsun?" Dedi Yakup işaret ve baş parmağı arasında duran sarı parlaklığı göstererek. Ağzım açık kalakaldım. "Zihin taşı?" Dedim şaşkınca. Giray da bakıyordu öylece. " Nasıl yaptın bunu?"
"Nasıl çıkacağını sordu. Bende cevap verdim."
"Onunla nasıl konuşabiliyorsun. Bunu sadece zihin familyası yapabilir." Dedi Suri. " Ne olduğunu, neden bahsettiğini bilmiyorum. Yeni bir şey değil. Ben taşları hissederim."
"Nasıl hissediyorsun?" Dedim Kartal'a dokunarak. " İyi..." sanırım bahsettiği taş sustuğu için rahatlamıştı. Giray ona yaklaşıp eliyle çenesinden tuttu. Gözlerini kontrol ediyordu. Çünkü bir an bayılacak gibiydi. "Bir de seni kontrol etmediğini söylüyordun." Dedi kızarak. O kadar rahatlamış gibiydi ki bu rahatlık onu sersemletmişti.
"Seni hiç sevmiyor." Deyince hepimiz Yakup'a döndük.
"Ondan güçlüyüm çünkü." Dedi Kartal. Yakup bana ne der gibi bir yüz ifadesi takındı. Masaya ilerleyip bardak kapaklı mini sürahiyi aldı ve taşı içine attı.
"Benimle işiniz bittiğine göre..." bunlar deli miydi? Ben böyle bir şeye sebep olsam korkudan küçük dilimi yutardım. Sanki hiçbir şey olmamış gibi hadi eyvallahları çok tuhaf geliyordu. "Ya sen ne yaptığının farkında mısın? Adamın beyninden taş söktün. Ayak üstü kitle ameliyatı yaptın resmen. Bi dur ne işi ne bitmesi!" Dedim kızarak.
"Moira ben bir dağın tepesinden kaçabildim. Sen bunun öylece olduğuna mı inanıyorsun? Bir tek oluşum yoktu bizim dışımızda?" Mantıklı. "Daha önce birinin içinden bir enerji çıkarmamış olmam yapabileceğimi bilmediğim anlamına gelmiyor." Dedi. "Tamam otur. Yine de seni Laren'e teslim edemeyiz. Çok açıktasın." Biraz düşündüm. "Gece'nin bunu bilmesi gerek... eğer haberi yoksa... var mı?"
"Gece'nin şu an işi var." Deyince hepimiz Giray'a döndük. "Ne işi?" Dedim şaşkınca. Sorun işi değildi bunu Giray'ın bilmesiydi. Saatine baktı. "2 saat 48 dakika önce yüzlerce Birlik nişanının ölüm emrini verdi." Dedi. Kaşlarım çatıldı, yalnız değildim. "Nasıl?"
"Paralı askerlerle." Dedi Kartal. Anlaşılan onun da haberi yoktu ki öfkelenmişti. "Benden neden sakladınız!" Dedi bağırarak. Sibel'e baktı. "Teklifini kabul ettim." Dedi Sibel'e. "Artık Birlik diye bir kuruluş olmayacak." Kalakaldım sanki. Belki beni ilgilendirmiyordu ama sonucu değiştirmemişti bu.
"Siz bunları ne ara konuştunuz? " dedim sessizce. "Önemi yok. Ben sessiz sakin bir hayat istiyorum artık." Dedi. Sibel kollarını Giray'ın beline doladı. "Bu kadar savaşın hepimize yettiğini düşünüyorum." Hiçbir zaman savaş yanlısı olmadığını biliyordum çünkü o bu savaşlara başladığında küçücük bir çocuktu. Ve dileği değildi. Benden izin almalarını elbet beklemiyordum ama söyleselerdi daha iyi hissederdim... yüzlerce insan... "Sevindim... adınıza." Dedim gülümseyerek. "Biliyorum. " dedi Giray. "Şu an Birlik kurumları başkanı Joseph Jones'u öldürmekle meşgul. New-york'a gitti." O kadar güvende hissetmemiştim ki Gece'nin burada olmadığını duyduğum için. Sibel güldü bu sefer. "Eğer başı dertte hisseden varsa burada kalabilir..." Dedi Yakup dahil hepimize bakarak. "Sonuçta burası yardıma ihtiyacı olan herkes için açık bir kapı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOİRA
FantasyNefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir hayli zor olacaktı. "Sadece kırk yıl mı?" Gülümsedi. "Bunu sürekli yenileyebiliriz. Bir koku, kırk...