Ne güzel kokular ya Rabbim? Yatakta gözlerimi açmaya çalıştım. Ama uykum da vardı. Telefonu çektim ama parmaklarım uyuşuk olduğundan yere düştü. "Hay sikeyim." Kapı açıldı. "Saat kaç?"
"7.10 günaydın."
"Telefonum düştü." Dedim ağlar gibi. Sabah dramatik agresifliği.
"Adamlar dokuz gibi gelecek. Kalk da yiyelim?" Beni de bekliyor yemek için...
"Ne yaptın?"
"Sana pizza söyledim." Dedi. İçime kokudan derin bir nefes çektim. Ne söylemişti bilmiyorum ama çok hoş kokuyordu. "Gitgide gözümde ideal eş oluyorsun haberin olsun." Güldü. "İşim var acele et." Ağaya kalkıp üzerime vazgeçemediğim ve yeni aldığım siyah ince kazak türü elbiseyi geçirdim. Hem uzun kolluydu. Acaba önce yüzümü mü yıkasaydım?
...
Telefonu masaya koydum. "Sırf meraktan... kaçta sipariş ettin bunları? Çünkü gece ikide bulmak sabah yedide bulmaktan daha kolay." Güldü. "Altıda verdim." Dedi.
"Zenginliğin gözü kör olsun." Dedim tabağıma bir dilim pizza çekip. Ben altıda pizzacıya reis bana pizza getir desem siktir lan deyip kapatırdı. "Kaçta çıkacaksın sen?" dedi. "Öğleden sonra. Tam emin olamıyorum. Burak yok. Derse girecek hoca yok. Bir ders var o da ikide." Dedim. Burak'ın gidişi iyi olur demiştim. Sabaha çekilirse tüm dersler rahatlarız falan... Ama programın içine sıçmıştı. Neymiş, Burak bey asıl atmış. Onsuz bir düzen olmuyormuş.
"İyi." Dedi. "Aynen." Dedim ve pizzadan ısırdım. "Yanınızda oturayım mı adamlar gelince?" Bana anlamaz bir bakış attı. "Neden?"
"Ne bileyim şirketin olunca nasıl oluyor merak ettim. Hem doktorsun ya?" Gece de doktorluğu bırakıp şirketini yönetecekti bir ara. Ve bu isteği benim için hiç iyi değildi. Hayallerimi yıkıyordu.
"Kal." Dedi uzatmadan. "Benim için bir sorun yok. Zaten uzun da sürmez."
"Tamam."
...
"Moira, Will you come here please?" Farklı bir dil konuşurken çok daha seksi evet. Bir de kibar. Belki de kibar olduğu için seksi.
"What color combination do you think it should be?" Elime tableti aldım. "We decided on the animation but I couldn't be sure about the color."
"Can I play the animation?"
"Yes." Yanına oturdum. "I think. You have to eliminate the purple. I love purple. But it's scarry."
"I agree." Bir kaç saniye renk kombinasyonlarına baktım. "Why didn't give it a chance?" Dedim açık mavi ve lilaya dokunup. "It seems relaxing." Tableti ona uzattım. Ortalama bir saattir adamlar buradaydı.
"Which one were you thinking?"
"Green and orange." Yüzümde hell no diyen bir ifade olması çok olasıydı. Türkçe de ifadeler bitti bir de İngilizce de uzmanlaşacaktım.
"Emin misin?" Dedi Türkçe.
"Yanı büyük ilaç firmaları mavi yeşil turuncu değil mi? Senin bir farkın olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOİRA
FantasyNefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir hayli zor olacaktı. "Sadece kırk yıl mı?" Gülümsedi. "Bunu sürekli yenileyebiliriz. Bir koku, kırk...