Bölüm medyası bana çok güzel görünüyor, bakması mutlu ediyor falan. Umarım sizin de böyle sarılan bir sevdiğiniz olur. İyi okumalar. Desteğiniz için teşekkürler. Yine White mustang, Beni kendinden kurtar, ile okuyabilirsiniz.
♡
☆
Ellerimi nasıl kullanacağımı dahi unutmuş gibi hissettim. Işık başta gözümü aldı, sonra kalbimi kanattı. Karşımda Sibel vardı. Halüsinasyon olmalıydı. Saye? Saye öldü. Ellerim titremeye başlayınca ağırlığı elimdeki poşeti bile taşıyamadı. "Si-sibel?" Ağzımdan çıksın istediğim çok şey vardı ama ya aklım ya kalbim engeldi. Sözler küle dönüyordu. Diyecek bir şey bulamıyorum. Ama o karşımda elini karnına koyup gülümseyebilmişti. "Gördün mü? Amcanın seni bugün göreceğini söylemiştim!" Gözlerim karnına kaydı. Bengi? Giray'ı aradım. Hemen yanındaydı. "Gerçek değil?" Dedim sorarak. Bir adım daha attım. Ben gittikçe o geri gidiyor gibiydi. "Gerçek." Kâküllerine baktım. Sibel gibi görünüyor. "Yok... hayır. Ben vurdum onu. Öldü." Hatırlatmama memnun olmamıştı ama şuraya gelip bir tokat atsa belki kendime gelirdim. Ölüydü karşımdaki kadın, karnındaki bebek!
Bebek! Aklım konuş onunla diye yalvarmaya başladı. Benimle konuşmayan bebekle,
Ölülerle konuşulmaz! Kendine gel. "Vurdun. Ama şimdi hayatta." Dedi Giray. Ayağa dahi kalkma zahmetine girmiyordu.
"Hayır." Dedim inatla. Gözlerim bir yuvarlak karnına bir Giray'a gidiyordu. Beni görmekten mi memnun değildi böyle görmekten mi bilmiyorum ama yüzünde bıkkın bir ifade vardı. "Gerçek o Cemre Han. Sibel karşındaki." Cemre Han?
"Saçmalama Giray! Ger-gerçek olamaz ki! Ben vurdum onu. Biz okuldaydık, vurdum. Bengi'yi de vurdum. Öldü orada sen onayladın. Sibel-öldü!" Dedim yüksek sesle. Karşımdaki Sibel kostümü giymiş kadın bana doğru bir adım atınca aynı oranda geriye gittim. "Kim bu? Sibel olamaz. Kandırıyor seni!"
"Kendine gel." Dedi sakince. "Ben kendimdeyim asıl sen kendine gel! Kim bu kadın?" Sesim haddinden yüksek çıkıyordu. Sibel kostümlü kadın bana bir kaç adım daha atıp yaklaşmaya başladı. "Kim bu söylesene! Benim canımı acıtmak için yapıyorsun değil mi? Ama ben çok üzüldüm zaten," bir adım daha geriye gittim. " Ben... Ben zaten üzülüyorum. Çıkmaz bu aklımdan söyle gitsin! Bak kapında yatarım!" Tehdidim hiçbir işe yaramadı.
"Ağlıyorsun." Dedi Giray. Belki görüşümü bu zorlaştırmıştı bilmiyorum. Farkında değildim. Yüzümü kollarıma sildim. Ama bana yaklaştığından yine geriye gitmiştim. "Yak-yaklaşma bana sen gerçek değilsin?" Titreyen elimi tutmaya çalıştı ama farenin kediden kaçtığı gibi kaçmaya çalışıyordum ondan. Yani beceremedi. "Benim Cemre Han? İzin versen de..."
"Dokunma! Giray... Giray söyle gitsin. Bak cidden... Ben hiç iyi hissetmiyorum!" Geri geri gitme yönüm bu sefer Giray'a doğruydu. "Kötü karşılayacağını biliyordum da bu kadarını beklemiyordum Kartal." Dedi ayağa kalkarak. "Gerçek değil ben neyi karşılıyorum şu an!" Diye bağırdım. "Bak çok yaktın canımı, artık mezarına gitmeme de izin vermiyorsun! Tamam yapma?" Sibel kostümlü kadından Giray'a döndüm. "Ağlama artık. Biraz kendine gelsen anlayacaksın gerçek olduğunu."
"I-ıh. İnanmıyorum. Değil. Mezarına gittim. Oradaydı. Toprağına dokundum ben, sen benim Bengi'ye bakmamı istemedin. Bakamadım. Sen beni oradan kovdun! Ben... ama Sibel oradaydı. Ben onunla- konuştum." Onu neye inandırmaya çalışıyordum acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOİRA
FantasyNefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir hayli zor olacaktı. "Sadece kırk yıl mı?" Gülümsedi. "Bunu sürekli yenileyebiliriz. Bir koku, kırk...