Bölüm müziği seksendört- kendime yalan söyledim.Ig:uumrii_
.
Kolumdan tutulup hızla duvara yaslandığımda dayak yiyeceğimi anlamıştım. Karşımda, sinirden burnundan soluyan kızgın bir boğa duruyordu. Ve bende arenadaki matadordum.
Yine niye bana kızmıştı. Onu sinirlendirecek hiç bir şey yapmamıştım. Varlığım bile onu ölümüne sinirlendiriyordu. Hiç bir şeyi umursamayan ben, onun tek kötü bakışıyla yıkılıyordum. Güçsüz kalıyordum.
"B-ben..."
Sesimin titremesine engel olamadım.
"Konuşma piç kurusu!"
Tükürürcesine bağırdı suratıma karşı. Gözlerimi kapatıp gelecek olan darbeyi bekledim. Canımı yakmaktan asla çekinmiyordu. Artık bundan zevk aldığını düşünmeye başladım. Benim ona dokunmam, ağzıma almam bile onu tatmin etmiyordu. Yanlızca beni dövmekten zevk alıyordu.
Bir kere, yanlızca bir kere olur dedi. Benimle sevişmek için bana izin vermişti. Ben daha önce kimseye öpüşmemiştim bile nasıl sakso çekileceğini bilmiyordum.
Beceremediğim için yine oracıkta dövüp beni bırakıp gitmişti.
"Orospuluk yapmadan önce, nasıl yapıldığını öğren ibne!"
Bunlar beni soğuk depoda bir başıma bırakmadan önceki son sözleriydi. Haftalarca görmemiştim yüzünü. Hazmetmeye çalıştım ama olmadı. Onu her düşündüğümde,gördüğümde o sözler yankılanıyor zihnimde.
Boğazıma yapışan ellerle neye uğradığımı şaşırdım. Bunu beklemiyordum. Daha önce defalarca beni dövmüştü. Suratıma inen ağır yumruklar, vicudumun her bir yanına inen tekmelerin yanı sıra hiç beni boğmaya kalkmamıştı.
Yanındakiler 'oğuz yapma! abi! saçmalama! ne yapıyorsun!' benzeri şeyler söylüyorlardı. Yavaş yavaş gözlerim kararmaya başlamıştı. Oksijensizlik artık ciğerlerimi acıtmaya başlamıştı.
Ne olduğunu anlamadım ki bi anda yere düştüm. Ciğerlerime aniden dolan hava ile öksürmeye başladım. Kendime gelmeye başladığımda kafamı kaldırıp baktım şok içinde karşımdaki manzaraya.
Bu oydu!
Daha dikkatli baktığımda emin oldum. Gittiğimiz gezi müzesinde ona sakso çektiğim daha doğrusu çekmeye çalıştığım çocuktu.
Onun okulda ne işi vardı? Şuan oğuzu neden altına almış yüzünü yumrukluyordu? Neden?
Kafamda dönüp duran sorulara cevap bulamıyordum. Can havliyle ayağa kalkıp Oğuzun üstünden çekiştirmeye çalıştım.
Oğuz en sonunda onu üstünden atıp yerlerini değiştirmişti. Bu sefer Oğuz yumruklamaya çalışıyordu. Kısa zamanda etraftakiler müdahale edip kavgayı ayırdılar.
Arkadan gelenlerden biri
"Rüzgar iyimisin " diye seslendi, yüzündeki kanı silerken kendisine seslenen kişiye yüzünü çevirdi. Demek ki adı Rüzgardı.
*
"Neden düzgün tek bir malzeme yok ya"
tentürdiyot, sargı bezi, yara bandı, herhangi işe yarayacak bir şey arıyordum ama güya adı 'revir' olan depodan bozma bu odada hiç bir şey yoktu.
"Otur şuraya başımı dönderdin. Gerek yok dedim sana hala inat ediyorsun"
Oturduğu ikili koltuğun yanına oturdum.
"Ama yaraların kötü görünüyor"
Ben kaşında açılan yaradan sızan kanda parmaklarımı gezdirince, dişlerinin arsından kısık acı dolu bir inleme çıktı. Hemen elimi çekip kan bulaşmış parmaklarımı üstüme sildim.
"Önemli değil"
Yüzüme dikkatli dikkatli bakıyordu. Yüzünde gördüğüm hafif tebessüm olayın farkındalığını tekrar kazandırdı.
Hızla ayağa kalkıp
"Önce gözlüğümü ver, sonra neden Oğuzu dövdüğünü anlat"
Başını ağır ağır kaldırıp aynı gülümseme ile yüzüme bakmaya devam ediyordu.
"Önce Oğuz denilen çocuğun neden seni dövdüğünü söyle sonra gözlüğünü alırsın"
Zihnime dolan düşünceler midemi ağrıtmaya başladı tekrardan. Onu dibine kadar terslemek istiyordum ama olayın daha da çok açılmasını istemediğim için konuyu kestirip atmak istedim.
"Haz etmiyor benden."
Tatmin olmamış gibi başını iki yana salladı.
"Peki öyleyse..."
Benim gibi ayağa kalktı oda. Önünde dikilirken benden oldukça uzun duruyordu. Önümde eğildiğimde daha kısa gibiydi.
Üstünde okul forması yoktu. Giyindiği polar tarzı şeyin büyük cebinden yuvarlak gözlüklerimi çıkarttı. Kavga anında da bu polar üstündeydi ve gözlüğümün kırılmamış olması mucizeydi. Cebinde taşıdığına göre beni okulda bulucağını biliyordu. Asıl sorun benim onu okulda bulucak olduğumu bilmememdi. O gün üstünde okul forması yoktu ve ben oraya gelen ziyaretcilerden biri olduğunu sanmıştım onu. Şuan bir az utandığımı hissediyordum.
Elindeki gözlüğü kulplarından iki yana açıp yüzümün önünde hizaladı. Kaşlarımı çatmış ne yaptığını anlamaya çalışıyorum. Gözlüğü gözüme taktığında önce ellerini sonra yüzünü izlemeye başladım.
"Elim ayağım var saol. Ben takabilirdim"
Ona ters bir şekilde cevap verince üst dişleri ile alt dudağını ısırdı.
"Elin ayağın var. Niye o çocuktan dayak yiyordun öyleyse"
Amına koyduğum açma şu konuyu. Elim nasıl kalksın ona karşı...
.
.
.
Ah benim Irmağımmm kuzum <3