Aslında hepimiz gözlerimizi ilk kez piskotik bi evrene açarız. İnsanların varlığından bile haberdar olmadığımız, göz göze gelmediğimiz, kendi kendimize güldüğümüz ve kendi kendimize ağladığımız bir evrendir. O zaman bizi dünyaya ve hayata bağlayan tek bağ annemizledir. Kendi ihtiyaçlarımızı tanımlayamayız. Acıkmışızdır ama açlığın ne olduğunu bilmeyiz. Altımızı kirletmişizdir ama kirliliği bilmeyiz. Tanımlayamayız. Annemiz ihtiyaçlarmızı bilir uygun karşılığı verir. Bir zaman sonra içimizde oluşan hoşnutluk duygusu ve annenin verdiği günevle hayata atılmaya ve öğrenmeye başlarız. Piskoz hastalarıda böyledir. Onlar için dış dünya o kadar tehlikeli o kadar güvensiz ki kendilerini o piskotik evrene geri çekiyorlar ve yavaş yavaş gerçeklikten kopuyorlar. Yalnızca kendi doğruları kalıyor.
4 ay önce~
Son günlere nazaran daha sessiz bir sahaba gözlerimi açmıştım. Odanın içine dolan yoğun gün ışığı gözlerimi acıtıyordu. Eğer bi perdem olsaydı bu sorundan kurtulabilirdim.
Buraya ilk geldiğim zamandan daha sakin hissediyordum kendimi ama bu benim daha çok canımı sıkıyordu. Öfkeli olmak içimde ki bazı duyguları saklamamı sağlıyordu. Kendime duyduğum nefrette buna dahil. Pek emin değildim ama buraya geleli iki hafta olmuştu sanırım. Bana hazırlanan programa göre bu gün toplu girilen seansların dışında birebir psikiyatristle seansım vardı. Yine ve yine reddedicektim ve onlarda yine programa yazıcaklardı. Acaba ilk hangimiz pes edicektik.
Kahvaltının ardından toplu etkinlik saati vardı. Aslında hiç katılmak istemiyordum ama burası o kadar sıkıcıydı ki sıkıntıdan ölmemek için mecburen katılıcaktım.
Bulunduğumuz odada büyük yuvarlak bir masa ve etrafında altı sandalye vardı. Her bir sandalye hizasında masanın üstünde birer tahta kutu duruyordu. Etkinliğe beş kişi katılıyorduk. Diğer sandalye ise görevlilerden birine aitti. Herkes yavaş yavaş odayı doldurmaya başladı.
Burda uzun zaman geçirmiş insanlarda vardı benim gibi geleli pek fazla olmayanlarda. Hepsi normal bireyler gibi görünüyorlardı dışardan. Ama onları buraya sürükleyen sorunları vardı. Onlarda burada ortak dertleri paylaştıkları insanlarla arkadaş olarak, etkinlikler yaparak kendi aralarında sosyelleşiyorlardı. Ama benim böyle bi neyetim yoktu. İlk geldiğimde benimle konuşmaya çok çalışmışlardı ama onları istemediğimi anladıklarında kendi köşelerine çekilip artık varlığımı önemsememeye başladılar.
Bir kaç dakika içerisinde kapı açıldı ve içeri elinde ajandasıyla bir kadın girdi. Herkes bir anda kadına dikkat kesilmişti. Simsiyah saçlarını başının üstünden bir toka yardımıyla tutturmuş, yüzüne belli belirsiz bi makyaj yapmıştı. Üstünde ki kalem eteği, beyaz saten gömleği, yürüdükçe ince bi tıkırtı çıkartan topuklu ayakkabılarıyla oldukça güzel bir kadındı. Zarif ve uzun bir fiziği vardı.
Masanın diğer ucunda, belli ki onun için ayırılmış sandalyeye oturup elindekileri masanın üstüne yerleştiriken sevecen bir şekilde konuştu.