Başımız sağolsun Türkiyem 🇹🇷...
.
"Ya Tuna midemi bulandırıyorsun düzgün yap şunu"
Ketçap şişesinin içinden koyduğu spagetti makarnayı, çatal veya bıçak gibi medeni alatler yerine parmağı ile çıkartıp, ellerini ketçap yaptığında ona iğrentiyle baktım. Allahtan en yakın arkadaşımdı yoksa kapı dışarı etmiştim şimdiye.
Ketçap bitmişti ama Tuna bir türk olduğu için ona göre hiç bir şey bitemez, yok cevabına hiç mi yok diye cevap verir, parfüm şişesi bittiğinde bile ağız kısmını çıkartık içindeki küçük boruyu orasına burasına sürme kapasitesinde olan birisiydi. Şişenin içinde hala ketçap var diye makarnayı şişeye koyup çalkalamıştı.
Bana aldırış etmeden tabağına makarnayı doldurmaya devam etti."yalan söyleme Irmak sen benden iğrenmezsin"
Önündeki tabağı ile ilgilenmeye devam ederken beni çok takmıyor gibiydi. Ama haklıydı. Ondan asla iğrenmezdim. Ne yaparsa yapsın.
Ama bu görüntüsü bana farklı şeyler çarıştırıyordu.Ben yalnızca tabağına yumulan Tunayı izliyordum. O gelmeden önce yemeğimi yemiştim.
Tuna ayağına dolanan şeyle irkilmişti ve eğilip baktığında bunun eve getirdiğim kedi olduğunu görünce bana döndü.
"ödüm koptu kız"
Ağzı dolu dolu makarmayken konuşması zaten bi olay olmasına ramen bide konuşurken gülünce yüzüme doğru roket gibi fırlayan makarna artıklarını elimin tersiyle sildim.
"ya senin bokuna unuttum ben bunu oğlum ne iş. Dişi mi erkek mi la kız dedim ama"
Allaha şükür ağzındaki makarnayı bitirip konuştu. Kediyi göstererek bi gözünü kırptı sorduğu soruyu destekler nitelikte.
Omuzlarımı silktim ve umursamazca cavap verdim.
"cinsiyetini bilmiyorum. Sokakta buldum"
Bana kaşlarını çatıp baktı.
"hayırdır. Sen sokakta bulduğun her şeyi evine mi getiriyon. Gerçi evinde sokaktan aşağı kalır yanı yok"
Dedi iğneleyici bi şekilde ve ekler
"Allah aşkına temizle şu evi ya. Yakında ayakabım kirlenmesin diye galoşlan giricem eve. En son iki ay önce bi temizlediydin başına taş düştü sandıydım."Ona gözlerimi devirdim ve dediklerini siklemeyerek masanın üstünde duran bardağı alıp sebilden su doldurmak için balkona gittim. Ama sebildeki damacananında boş olduğunu fark edince yine musluk suyuna tabi olmuştum. Ben bardağı musluğun altında doldururken Tuna yine söylenmeye başladı.
"La bebe şu bardağı önce bi yıka gözünü sevim ya. Üstünde yaşayan bakteriyel mikroorganizmalar itopya kurmuşlar. Kendi bağımsızlıklarını ilan etmişler. Her birinin kişiliği var artık. Bak dilimizde sökmüşler This is our home diyorlar."
Kafasına bardağın arkasıyla vurup onu kınadım.
" o bizim dilimiz mi salakko"
Kafasını benden uzaklaştırmaya çalışarak olası ikinci darbeden korundu. Sertce burnunu çekip cebinden ilk kez elinde gördüğüm tesbihi çıkartıp sallamaya başladı.
Tertemiz masamda tekrar yerimi alırken bi gözümü kırptım hayırdır der gibi ve konuştum.
"asıl sana hayırdır lan. Ne o Fıratın tabağından mı yedin. Huyundan suyundan çekmişsin"
Aslında bu tavırlarını Altu abisinden örnek aldığını biliyordum. Ona özeniyor, örnek alıyordu. Ama yüzünün an be an şekilden şekile girmesini izlemek komik olmuştu.