İyi okumalar...Tüm ünlü masallarda neden hep iyiler kazanır? Çünkü iyiler dostları için savaşır, kötülerse kendi nefretleri için.
Bu hikayenin kötü adamı ben miyim? Kendi iyiliğin için savaşmak kötü mü? Bu nefret değildi. Hayır hayır kesinlikle nefret barındırmıyordum. Kendimi savunuyordum. Kötüler saldırır iyilerse kendini korur öyle değil mi. Benim yaptığım şey kendimi savunmaktı.
Ben karanlıkta ölürken, dipsiz Bi kuyuya çekilirken elimi tutmasını beklediklerim beni o kuyuya ittiler. Kendim için. Yalnızca kendim için.
Savaşmaya devam edicem.Önce kafamdaki soru işaretlerinden kurtulmam lazımdı.
Çakıl taşlı yolda ilerleyerek daha önce geldiğim depo kapısından içeri girdim. İçerideki bir grup genç, kendilerine vakit geçirebilecekleri bir alan yapmışlardı bu döküntü yeri. Bir kaç koltuk, güzel enstrümanlar, ahşap masa ve sandalyeler, ne kadar eski ve yıpranmış olsada güzel bir hava katıyordu. Duvardaki grup ve film posterleri, kadın elinin değdiğini gösteren birbirinden güzel çiçekler. Çokta büyük ve güzel olmayan bu depoyu oldukça iyi Bi hale getirmişti. Bir grup genç ve onların saygı duyduğu Oğuz.
Oğuz ve diğerleri çok uzun zamandır arkadaşlar. Birbirlerine bağlı sağdık arkadaşlar.
Oğuzun burda olduğuna emindim sürekli burada takılırlardı. O gün bana söylediklerinin ne anlama geldiğini sormak için gelmiştim. Önceden iyi olduğuna inandığım kişinin bir anda kötü olması ve yine Bi anda iyi olması kafamı karıştırmıştı. Cevaplara ihtiyacım vardı. Yoksa bu sesler kafayı yememe sebep olucaktı. Zihnindeki belirsizlik git gide büyüyordu.
"Oğuz!"
Koltuklarda oturan genç grubun içindeki çocuğa seslendim. Beni görmesiyle hızla ayağa kalktı. İfadesi gerginleşti.
"Irmak. Burda napıyorsun?"
Kolumu tuttu ve ilgisini çektiğimiz meraklı bakışlardan biraz daha uzağa çekti beni. Yüzüme yaklaşmak için biraz daha eğildi.
"soru sormak için geldim"
Göz ucuyla etrafa bakıp tekrar bana döndü.
"telefonda aça bilirdin buraya gelmene gerek yoktu."
Sinirlenmiştim. Bana söylediği onca şeyden sonra hiç bir şey olmamış gibi konuşmasına.
"Doğru ya telefon açsaydım, sende bana küfürler yağdırıp dinlemeden kapatsaydın"
Kaşlarını çatıp yüzünü buruşturdu.
"Ne zaman böyle bir şey yaptım"
Kolumu hızla çekip ondan kurtardın.
"her şeyi yapıp birde iftira atıyormuşum gibi davranmayı kes!"
Bağırmamla tekrar bize dönen gözleri kontrol edip tekrar bana döndü.
"bak okulda yaptığım şey yüzünden çok üzgünüm. Bi an kendimi kontrol edemedim. İyi değilim ben Irmak. "
Gözlerime endişeyle bakıyordu.
"seni incitmek istemedim Irmak."
Nazik bir şekilde tekrar kolumu tuttu.
"bunun için çok üzgünüm"
"neden Bi anda böyle davranmaya başladın ki? Bana gelip durakta söylediğin şeylerde neydi? Cevap ver Oğuz kafamdaki..."
Elimi hızla başıma vurdum. Tekrar ve tekrar.
"kafamdaki bu düşünceler yiyip bitiriyor beni. Bana yardım et ve söyle..."
Gözlerim kendiliğinden akıyor, ellerim titriyordu. Oğuz korkmuş ifadesiyle bana bakıp hızla beni durdurmaya çalıştı. Çevremizdekiler etrafımıza toplandı ve öylece gösteriyi izlemeye başladılar.
" Irmak-Irmak... İyimisin? "
Hızla Oğuza sarıldım. Tutunucak, sığınıcak birine ihtiyacım vardı. Dudaklarımı kulağına yaklaştırdım ve fısıldadım.
"söyle..."
Yutkundu. Benim gibi titriyordu. Yada benim titremem o kadar şiddetliydiki onunda sarılmasına sebep oluyordu. Benim gibi fısıldadı.
"sadec, seni korumak istiyorum."
Dudaklarım kulağına değiyor ellerimle saç diplerini okuşuyordum.
"kimden?"
Titrek bir nefes ve ihtiyacım olan cevap.
"herkesten. Sana zarar vermek isteyen herkesten Irmak."
Ondan ayrıldım. O iste gözlerini kapatmıştı benimle konuşurken. Ondan ayrılmamla yavaşca açtı. Hiç bir şey demedim. Diyemedim.
Ağır gelmişti. Basitce söylediği iki cümle bana çok ağır gelmişti. Kırgın bir şekilde gözlerime bakıyordu. Titremem geçmişti ama gözyaşlarım akmaya devam ediyordu. Koşarak çıktım depodan. Arkamdan 'gitme!' diye bağırışını duydum oğuzun, yanıma gelmek için yaptığı hamleyi hissettim. Onu durduran kişinin söylediğinde. 'bırak ait olduğu yere gitsin. Ne sana nede buraya ait değil'
Haklıydı. Oraya ait değildim. Peki ya nereye aittim.
Koşar adım yolda ilerleken çep telefonumu çıkartıp Tunayı aradım.
Aradım.
Aradım.
Ama açmadı.
Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Son aramalarda olan o kişiyi gördüm. Onu kaydediş şeklim hala beni gülümsetiyordu. Bi manası yoktu ama komikti. Yağmurun yağdığını ekrana düşen damlalarla farkettim. Aradığım numara ilk çalışta açtı
"alo"
ve heyecanını hissettiğim sesi duydum.
"Irmak! Senmisin?"
Burnumu çekip gülümsedim. Sesim gülüşümü ele veriyordu.
"kayıtlı değil iyim yoksa neden sordun"
Karşıdaki seste gülümsedi.
"hayır sadece aradığına inanmadım."
"iyi o zaman kapatim"
Blörf yaparak söylediğim şeye kıkırdadı.
"kapatırsan çok büyük bir fırsatı kaçırcaksın"
"neymiş o fırsat."
Bi anda önümde duran siyah arabanın camı açıldı.
"bana eşlik etme fırsatını"
Kulağındaki telefona konuşmaya devam etti gözlerimin içine bakarken. Kulağımdan telefonu çektim.
"Rüzgar!"
Şaşırmıştım. Onu görmeyi beklemiyordum.
"orda yağmurun altında öylece durucakmısın?"
Yana doğru eğilip, içerden önümdeki kapıyı açtı. Bense aptal gibi sırıtmaya devam ediyordum. Arabaya bindiğimde bana bakıp o da gülümsedi. Arabayı çalıştırdığında bende önümde döndüm.
Bi anda yanağımda hissettiğim yumuşak dudaklarla kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Yutkunup ona döndüm. O ise geri çekilmeden alt dudağını ıstırarak dudaklarıma bakıyordu. Gözlerim gözlerindeyken dudaklarına kaydı.
Her şey hafızamdan silinmiş gibiydi şuan. Hiçbir şey düşünmüyordum. Yalnızca onu öpmek istiyordum.
.
Sikiş kokusu aldım sanki? Evet evet Sikiş kokusu aldım LSMDLNDLDNDKD
bunu ara bölüm olarak düşünün diğer bölüm için <3 öpüldünüzzz