Bişi demek istiyorum bölüme geçmeden önce. Okunma oranına baktığımda oy sayısı çok düşük hemde çok. Bakın bu konu çok uzun zamandır canımı sıkıyor. Bende hevesli hevesli bölüm yazmak istiyorum. Ama kitaba kimse etkileşim vermiyor. Neyse canınız saolsun.
Bide ben bölümleri kontrol etmeden atıyordum ve çok fazla klavye hatası yaptığımı gördüm kusura bakmayın düzeltebildiğim kadarını düzelttim. İyi okumalar.
*
Ona baktıkça hala vücudumda dudaklarını ve öpüşlerini hissedebiliyordum. O önümde tabağına odaklanmış kahvaltısını ediyor, bense gözlerimi dikmiş onu izliyordum.
Bu kadar etkisinde kalmam umarım ilk seferim olduğundandır. Eğer Rüzgardan kaynaklanıyorsa... Oldukça büyük bi sorunum var demektir. Çünkü hala onu istiyor, o geceyi düşündükçe deliğimin kasılmasına engel olamıyordum. İçimdeki boşluğu hala hissedebiliyordum.
Bu ortam cidden canımı sıkmaya başladı.
"Seni tanımıyorum"
Damdan düşer gibi konuya girmem dikkatini çekmiş olmalı ki kafasını kaldırma tenezzülünü gösterip bana baktı. Elinden çatalını ve bıçağını kenara nazik bir şekilde koyup bana odaklandı.
"Rüzgar Richter. Bavyera Münih'te doğdum. Babam Alman, annem Türk. Ben iki yaşındayken ailem İstanbula taşınmışlar. Sekiz yaşımdayken boşandılar. Boşandıktan sonra babam Almanya'ya geri döndü. Tek çocuğum ama annemin yeni kocasından bi erkek kardeşim babamın eşinden de ikiz kız kardeşlerim var. Ama hiç biri ile görüşmüyorum."
Olukça umursamaz bir şekilde tonladı son cümlesini ve hiç kesmeden devam etti.
"Yaz mevsiminden, kedilerden, balıkçı ağlarından ve kırmızı olan her şeyden nefret ederim. Geleceğe dair planlarım ise... "
Yüzünü alay dolu bi ifade sardı ve sırıtarak cümlesine devam etti.
"...Alaskaya taşınıp insanlardan izole olduktan sonra kendimi alkole vermek."
Keyif alan ifadesiyle beni izliyordu.
"Bu beni tanıman için yeterli oldumu?"
Neden böyle hissediyorum? İçimde bir yerlerde ona güvenmemem gerektiğini söyleyen bi ses vardı.
Ona sormak istediğim sorular bunlar değildi.
"Hayır"
Yüzü yavaşca soldu ve ciddi bir hal aldı.
"Oğuz'u tanıyor musun?"
Umursamazca omuz silkip yemeği ile ilgilenmeye devam etti.
"Senin bir tanecik aşkından mı bahsediyorsun?"
Yutkundum. Biliyordu.
"Hayır tanımıyorum. İlk kez o gün gördüm..."
Gözlerini bana dikti. Bir anda buz gibi hissettim.
"Seni duvara yapıştırmış nefesini keserken."
Elinde ki çatalı sıktığını fark ettim.
"Ya sonra?"
"Onu benzetenin ben olup olmadığımı mı soruyorsun?"
Dudağının kenarıyla güldü.
"Evet. Bendim."
Tamam bunu düşünmüştüm ama böylesine rahat bi tavırla itiraf etmesini beklemiyordum. Şaşkınca sordum.
"Neden yaptın?"