[0.1]

756 65 18
                                    

Bölüm adı : "Roman"

"Yağmurlu bir sabahın başlangıcında hm.. Taehyun. Evet Taehyun olsun. Elinde mor'a çalan bir şemsiye ile yavaş adımlar ile büyük annesine yardım ettiği çiçekçi dükkanına ilerliyordu."

Elindeki kalemi arkadaşına doğru doğrulttu.

"Nasıl oldu?"

Arkadaşı genç yazara gözünün ucu ile bakıp tek kaşını kaldırdı.

"Şimdilik iyi... Konusu nereye varacak merakla bekliyorum. Umarım bu sefer de çuvallamazsın Gyu."

Beomgyu içini rahatlatmaya çalışırken arkadaşını duymamaya özen gösterdi.
Mırıldanarak önündeki bilgisayara odağını verdi.

"Okuldan dönüyor olsun..."

Ardından devam etti.

"Pekala şöyle yapıyoruz. Taehyun gittiği çiçekçi dükkanının yağmalandığını görür. Kasa tamamen boştur ve tüm çiçekler tepetaklak olmuştur."

Arkadaşına döndü.

"Sonradan büyükannesinin ortalıklarda olmadığını görür ve endişeyle etrafa bakınmaya başlar..."

Klavyeye yönelip bir süre roman'ı devam ettirmeye çalıştı.

"Bir şeyler söyle Yeonjun."

Yeonjun önündeki telefon ile ilgilenirken bir şey söyledi.

"Patates."

Beomgyu söylediğini dalgınlıkla kağıda geçirirken bir an dank etmiş kaşlarını çatarak arkadaşına bakmıştı.

"Patates?"

Yeonjun kafasını salladı

"Evet bu akşam yiyelim."

Nefes vererek yanındaki boş plastik bardağı Yeonjun'a fırlatarak ellerini göğsünde birleştirdi.

"Bu romanı yazamazsam eğitim hayatım biter farkında mısın?"

Yeonjun kafasını geri yatırarak nefes verdi.

"O zaman koca kıçını ve bilgisayarını alıp kendi odana git. Ardından da roman'ın ile baş başa kal Gyu."

Beomgyu yanaklarını şişirdi ve diz üstü bilgisayarını kapatarak sinirle ayağa kalkıp koltuk altına sıkıştırdı. Diğer eli ile kemikli gözlüğünü düzeltirken tiksindirici bakışarını sundu.

"Seni kınıyorum. Benimle konuşma."

Trip attığını belli eder şekilde ayaklarını vurdu ve kendi odasına ilerledi. Hareketleri tamamen dalgasınaydı. Arkadaşının da bunu anlayacağını biliyordu.

İkisi de kendi haline kalmışken kahve ve beyaz tonların ağırlıklı olduğu odaya girerek bilgisayarını çalışma masasının üzerine yerleştirdi.

Dönen koltuğuna yerleşirken kaşları tekrar çatılmıştı.

"Çiçekçi dükkanı soyuldu peki büyükanne nerede..?"

Gözlerini kısarak bilgisayarını açtı. Beyaz ekrana kilitlenirken parmaklarını çıtlattı ve nefes verdi.

"Kaçırılsın mı? Ama neden? Mantıksız. O halde yaşlı olduğu için kalbi dayanmasın ve hastaneye kaldırılsın."

Dediklerini aynı anda kağıda geçirirken fenalık gelmiş ve camı aralamıştı. Aklına gelen fikirle kafasını iki yana salladı.

"Hayır Gyu... Bu fantastik bir roman değil."

Sürekli gerçek dışı romanlar yazdığı için dersten kalacaktı neredeyse. Eğer eğitim hayatı biterse kendisinin de biteceğine inanıyordu.

Bir türlü fantastik kurgunun akışını kavrayamıyordu. Belki daha iyi hayal edip gözlerinin önüne getirirse becerebilecekti de. Kendine olan güveni inişli çıkışlı olsa da bunu başarabileceğine emindi.

"Son kez denesem..."

İçinde hala bir heves vardı. Uzun ve karışık olan saçlarını dağıtırken ayağa kalktı. Odadan çıkıp mutfağa ilerlerken kendine gelmeye çalıştı.

Belki de kendisinin üstüne çok gidiyordu... Ama hayır. Üç haftası vardı ve bunu hemen halletmesi gerekiyordu.

Boynunu ovuşturarak mutfağa girdi. Üst çekmecelerden kahveyi çıkarırken suyu ısıttı. Bir taraftan kafasındaki fikirleri unutmamak için tekrar ederken mutfağın içinde dolaştı.

Kettle'ın sesi duyulduğunda hızla tezgaha yaklaşarak suyu aldı ve bardağa boşalttı. Kısa sürede kahvesini hazırladıktan sonra bardağını da alarak odasının yolunu tuttu.

Odasına vardığında tekrardan kendini bilgisayarın önüne yerleştirerek romanına odaklandı.

Dedektif kurgulu bir roman olmasına karar verdikten sonra bir müddet daha ekran başında çırpınmıştı.

Akşam yemeği saatinde odasının ışıkları açılmış ve tek başına yemek yemek istemediği için YeonJun onu iteleyerek salona kadar peşinde sürüklemişti. Beomgyu masada duran hamburger ve patates kızartmalarına bakarken kaşlarını çattı.

"Parayı nereden buldun lan?"

YeonJun aynı şekilde kaşlarını çattı.

"Ulan gerizekalı işsizim diye param da mı olmayacak?"

Beomgyu arkasına yaslanarak eline kızarmış patates paketini aldı.

"Ne bileyim hiç işimden kovulmadım."

Yeonjun çenesini gerdi ve dişlerini sıkarak konuştu.

"Kovulmadım istifa ettim."

Beomgyu nefes verdi ve patateslerden yerken konuştu.

"Sen çalışırken sürünüyorduk şimdi daha çok sürünüyoruz."

Yeonjun gözlerini devirerek masaya tıklattı.

"Sen hangi öğrencinin okurken bunları alabilecek parası olduğunu sanıyorsun?"

Beomgyu yüzünü buruşturdu...

"Romandaki büyükanne yerine seni yazmalıymışım."

Göz devirerek omuz silkti.

"Neyse ne... Roman nasıl?"

Beomgyu sitem edercesine nefes verdi.

"Çok sıradan..."

Yeonjun gözlerini kıstı.

"Okuyalım öyle karar verelim ama pek bir seçeneğimiz yok az zamanın var."

Gülümsedi aslında düşündüğünden fena değildi. Kapmaya başlamıştı da. Böyle devam ederse çabucak bitirir ve okutma fırsatı da kalırdı.

"Dinlenmeyi unutma Gyu, zombi gibi olacaksın yine."

Kafasını salladı.

"Merak etme hyung."

Hamburgerlerini yerken saat geçmeye devam ediyordu. Yeonjun kendi odasına çekilirken Beomgyu da aynı şekilde odasına gitmiş ve bir müddet kafasını toparlamaya çalışmıştı.

Düşünceleri ve fikirleri arasında beyninin ağırdığını farkettiğinde ilk gecesini uykuya teslim olarak harcamıştı.

Flower Boy [Taegyu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin