[0.7]

268 44 7
                                    

Bölüm adı : "Kızıl saçlı çocuk"

Beomgyu sabaha karşı, uyuya kaldığı yatakta gözlerini ovuşturarak doğruldu.

Saati kontrol ederek üzerini düzeltti ve hızla telefonunu alarak ceplerini kontrol etti. Masanın üzerindeki ince gözlüklerini taktıktan sonra çıkışa ilerledi.

Erken olsa da etrafta insanlar vardı. Asansöre bindi ve hızlıca lobiye indi. Anahtarı kadına teslim ederken kimse ile konuşmamaya dikkat etti.

Dünkü kadar tepki vermese de hala her şey çok anlamsız geliyordu.

Hızlı bir şekilde otelden ayrılırken bakmaya fırsat bulamadığı saçlarını düzeltip nefes verdi.

Ne yapacağını bilemezken telefonu çalmaya başlamıştı. Hızlı bir şekilde cebine yöneldi.

'Polis Choi' diye kayıtlı bir numaraydı ama kendisinin kaydetmediğine yemin edebilirdi.

Numarayı yavaşça açarak telefonu kulağına dayadı. Ses hiç selam vermeden direk konuşmaya girmişti.

"Seni bekliyoruz. Sorguya sen gelmeden giremiyorum."

Ses bir yerlerden tanıdıktı. Kaşlarını çattı.

"Ne sorgusu?"

Karşı taraf derin bir nefes verdi.

"Çiçekçi dükkanının sahibi Chae-Li."

Beomgyu daha dün karıştığı saçmalığı o an hatırladı.

"Neden be-"

"Çabuk gelseniz iyi olur dedektif. Bu sefer saçmalamadan."

Lafı şiddetle kesilmiş ve telefon yüzüne kapanmıştı.

Beomgyu yolun ortasında öylece durdu ve etrafına bakındı. Bundan kurtuluşu yoktu sanırım. Daha fazla oyalanmadan hareket etmiş ve yolu bulmaya çalışmıştı.

Daha doğrusu nereye gideceğini bilmiyordu.

Çok gecikmeden telefonuna bir konum mesajı düşmüştü. Az önce konuştuğu polis tarafından atılmıştı. Kaşları çatılırken konumdaki hastane tanıdık gelmişti.

Hiç bir şey hatırlayamamasına sinirleri bozulmuştu.

Konuma doğru yürümek iyi bir seçenek olmadığı için en azından durakları kullanabilirdi.

Yaklaşık 20 dakika sonra vardığı hastaneye koşar adımlarla girdi. Etrafta her hangi birine rastlamamıştı masaya doğru ilerlerken merdivenlerden başı eğik bir şekilde inen kırmızı saçlı çocuğa gözleri takıldı.

Bu çiçekçi dükkanındaki çocuktu.

Adımları yavaşlarken bir türlü gözlerini çocuktan alamamıştı. Üzerinde çizgili bir tişört, altında da düz renkte siyah pantolon vardı. Her adım attığında ön saç tutamları dalgalanıyordu.

Adımlarını terse doğru çevirdi ve hastaneden çıkan çocuğu izlemeye devam etti. Gözlerini ise çok geçmeden adımları takip etti. Yavaşça çocuğun arkasından ilerledi.

Bir süre sonra hastane bahçesine çıkmıştı.

Çocuk ise köşelerde bir banka sinmiş öylece yeri izliyordu. Beomgyu daha fazla meraklandı.

Yukarıda olması gerekirken değişik saçlı ve anlamlandıramadığı kadar tatlı suratı olan bir çocuğun peşindeydi.

Çocuk ayakkabılarını oynatarak gölgeleri ile oynamaya başladığında hafif bir tebessüm ile onu izlemeye koyuldu.

Yaşını, ismini ya da herhangi bir şeyini bilmiyordu. Sadece çiçekçi dükkanı ile bir ilgisi olduğunu biliyordu.

İçinde ise çocuk ile konuşup konuşmama arasında mücadele veriyordu. İzlemek onun için çok zevkliydi, belki konuşmakta öyle olurdu.

Yavaş adımlar ile banka ilerledi. Tedirgindi ama omuzlarını dikleştirerek sağlam adımlar atmaya çalıştı. Kendini küçük düşüremezdi.

Banka iyice yaklaştığında arka tahtaya elini koyarak yavaşça çocuğun yanına oturdu.

Gölgeleri birbirine karışmıştı. Buna karşı çocuk hafif irkilerek Beomgyu'ya bakmış ve şaşkın tavırlarını yüzünden eksik etmemişti.

Beomgyu, bakışlarına karşı ne diyeceğini bilemedi. Sıcak bir tebessüm sundu. O sıra farketmişti çocuğun dolu dolu olan gözlerini.

Bunu gördüğünde kısa süreliğine gülüşü bozulmuştu. Hemen kendine geldi.

"Merhaba." diyebildi.

Beomgyu fısıltılı çıkan sesine karşı çocuğun kocaman olan gözlerine bakmaya devam etti. Yanakları hafif nemliydi ve bu yüzüne vuran güneşten belli oluyordu.

Elini yavaşça karşıdaki bedene uzattı.

"Ben Choi Beomgyu." diyerek daha emin bir şekilde gülümsedi. Ardından nefes verdi. Ne demesi derektiğini bilmiyordu. Bir öğrenci miydi? Yoksa dedektif mi?

Bunları düşünürken kemikli ellerinin üzerinde hissettiği soğuk ellere karşı gözlerini çevirdi.

Eli Beomgyu'nun elini hafifçe kavramış ve selamını geri çevirmemişti.

"Merhaba... Ben Taehyun. Kang Taehyun."

Beomgyu duyduğu sese karşı içinde bir mutluluk hissetti.

"Memnun oldum Taehyun."

Taehyun elinin tersiyle göz yaşlarını sildi.

"Teşekkür ederim, bende öyle."

Beomgyu gözlerini rahatsız bir tavırdan çok şefkatle Taehyun'un üzerinde gezdirdi. Kafasını hafif yana yatırarak gözleri etrafında turladı.

"Burada ne yapıyorsun?"

Sorusuna karşı Taehyun'un kaşları çatılmıştı.

"Ne olduğunu biliyorsunuz. Sizde oradaydınız."

Cevabına karşı Beomgyu kafasını salladı. Çok saçma bir soru sormasına aldırmamış, bunun yerine çocuğun onu hatırlamasına takılmıştı.

"Beni hatırlıyor musun?" diye bir soru yöneltti.

Taehyun ise meraklı ve sorgulu gözlerini Beomgyu'ya dikti.

"Evet." dedi ve ardından devam etti. "Beni karmaşadan kurtaran polis memuruna yumruk atmıştınız."

Beomgyu yutkunarak Taehyun'a baktı. Mahçup bir şekilde tekrar önüne dönerek çenesini gerdi.

"Eh bu pek güzel bir görüntü değil."

Taehyun kafasını salladı. Konuşmak için ağzını araladığı sıra önlerine düşen 3. Gölgeyle lafını yutmak zorunda kaldı.

Soo Bin ikisinin de karşısına dikilmiş ve kaşlarını çatarak telsizinin ucu ile Beomgyu'yu göstermişti.

"Seni mi sorguya çekiyor?" diyerek bir soru yöneltti Taehyun'a.

Taehyun ile Beomgyu aynı anda birbirlerine bakarak kaşlarını çattı.

"Hayır çekmiyor. Sadece konuşuyoruz..." diye bir yanıt aldığında beden Beomgyu'ya döndü.

"Burada değil yukarıda olman gerekiyordu. Ne zamandır seni bekliyorum. İstediğin zaman gelebileceğin bir yer değil burası."

Soo Bin yine azarlarına başladığında Beomgyu ayağa kalktı.

"Yürü o halde çok konuşma."

Tepkisine karşı ikisinin de çenesi gerilirken Taehyun hafifçe öksürerek ikisinin de dikkatini üzerine çekti.

"Bunun yerine... Yukarı çıkmaya ne dersiniz?"

İkisi de onaylayarak kafasını salladı ve hastane kapısına ilerlediler.

Soobin gözlerini Taehyun da gezdirerek sıcak bir tebessüm sundu. Ardından çok geçmeden iki beden de hastanenin içine adımladılar.

Flower Boy [Taegyu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin