Ayy ben geldim güzellerimm! Ama maalesef yeni bölümle değil.. Bölüm henüz yazım aşamasında.
Bugün, içimde aylardır dizginleyemediğim yeni kitabımın heyecanını sizlerle paylaşmaya geldimm! Birkaç aydır PAYİDAR'ın yazımıyla ilgileniyorum. Açıkçası Elfida'yı final yapmadan da yayımlamak istemedim. Çünkü biliyorum ki, bir ona bir Elfida'ya bölüm yazayım, ikisini de yetiştireyim derken çok stres yapacağım. Bu yüzden eğer bir aksilik çıkmazsa "15 Eylül'de" Payidar' sizlerle olacak! 😽
Şimdi aşağıya Payidar'ın ilk bölümünden ufak bir alıntı bırakıyorum. Umarım beğenirsiniz.. <3
***
"Amca!" Koşarken mor elbisem bacaklarıma yapışıyor, saçlarım geriye doğru savruluyordu. Babaannemin, yengemlerin ve Mine'nin arkamdan ismimi bağırmalarını duymazdan geliyordum. Hepsi durmamı, yapmamamı söylüyordu ancak durursam, hayatım daha da kötü bir hâl alacaktı. Üstelik dokuz sene sonra yeni yeni toparlanmaya başlıyordum.
Koşarak geldiğim avluda, birbirlerine silah doğrultmuş iki grubun arasında kalakalmıştım bir an da. Nefes nefese tam gözlerimin önünde duran silaha bakarken korkuyla birkaç adım geriledim. Bedenim tir tir titriyordu..
"İnci, hemen yengenlerin yanına git!" Yekta Amcamın sesiyle az da olsa kendime gelirken yutkundum. Açık kahverengi gözlerim yavaş yavaş karşımda bana, yani aslında amcamlara silahını doğrultmuş olan el'in sahibine bakmak için yukarı doğru tırmandı ve bir çift yeşil gözle kesişti.
Benim kahverengilerim titrerken, onun yeşilleri ateş saçıyor; sanki önüne ne gelirse gelsin yakıp kavuracak gibi duruyordu.
Bana asırlar gibi gelen birkaç saniyenin ardından bakışlarını benden çekti. Hemen sonra ise silahını da korktuğumu anlamış gibi indirip burun kemerini sıktı. Onun silahı inmiş olsa da arkasındaki onlarca adamın silahı hâlâ amcamlara doğrultulmuş vaziyetteydi.
"Eğer ki, bacımla o it Mirzan buradaysa ve siz onları saklıyorsanız bunun bedelini canınızla ödersiniz Hazar Ağa." Ateş saçan yeşil gözlerin sahibi tehditkâr ses tonuyla her kelimeye vurgu yaparak konuştuğunda nereden geldiğini anlamadığım deli cesaretiyle karşımdaki adamı geniş omuzlarından var gücümle tutup geriye doğru ittim. Bir-iki adım gerilediğinde ateş saçan bakışlarının hedefi deminki gibi yine ben olmuştum.
"Ne diyorsun ya?! Canınızla ödersiniz falan, ne demek bu! Kolay mı öyle can almak! Kimsin sen ha? Kimsin!" Herifin suratına suratına bağırıyordum ancak beni hiç tınlamıyordu bile. Kendisine hakim olmak ister gibi bir hali vardı. Gözlerini sımsıkı yumup derin bir nefes aldı ve bana doğru birkaç adım attı. Az önce, geriye doğru gittiği için mesafe açılmıştı fakat şimdi de tekrar kapanmıştı. Boyu benden oldukça uzun olduğu için üstten üstten bakıyordu onunkiler kadar olmasa da şimdi ateş saçan gözlerime.
"Ben Alparslan Karadağlı. Sözüm kılıçtan keskin, ateşten gömlektir." Sırıttı, kaşlarını kaldırdı. Ardından ise hafifçe üzerime eğilip fısıldayarak konuştu. "Peki ya, sen kimsin? Yürek yemiş ufak bir kız çocuğu mu?"
Söyledikleriyle kan beynime sıçramıştı. İçimden her ne kadar sırıtan ağızına iki tane çakmak gelse de bu saçma düşüncelerimden uzaklaşıp dudaklarımı dilimle ıslattım, başımı dikleştirdim.
"Ben İnci Yaman. Ne sözüm kılıçtan keskindir, ne de ateşten gömlektir. Sadece İnci Yaman'ım, bu da sana zaten yeter."
***
Sadece İnci ve Alparslan'ı bekleyin. 🤫✊🏻
Önce Sevgiyle ve Sağlıcakla kalın, sonra da benimle kalın. 😽✨
Birazcık Geç Olsa da, İyi Bayramlaar! 🤠
İkbal Ü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELFİDA
General FictionDeniz kızı Ve Kara Prens'in Hikayesi.. § 12.04.2013 Karan'a ; Genç bir kızın, küçük yüreğinden dökülen bu satırlar genç bir adamın, koca yüreğine armağandır. Yani sana... Sana olan sevgimi, aşkımı artık içime sığdıramıyorum Karan. Her geçen gün...