Maraba
Gençler Yiğit için üç isim düşündüm, düşünürken yazmışım yanlışlıkla hepsini. Hepsine de ayrı tepki vermişsiniz dört kişilik grupta nasıl farklı biri yazsın işte benim salaklığım veeey anlamıyorsunuz da...
'bi kitipti divim itmiyicik biliyirim' diyenlere inat kitabı bitirmezsem orospu çocuğuyum
***
Sınıfın gürültüsü hocanın sesini bastırırken elimi alnıma koyup başımı ovdum, tamam ben de ders dinlemeyi sevmezdim ama en azından hocaya saygısızlık etmeyeyim diye ya uyur ya da sessizce otururdum.
On ikinci sınıf oldukları için kendilerini gangster gören sınıf yüzünden her gün başım ağrıyordu, aslında çok kolay bir şekilde hepsini susturabilirdim ama böyle yapınca da hocaya saygısızlık olacaktı.
Gözlerimi kapatıp geriye yaslandım, zil çaldıktan sonra acilen arkaya gidip bir sigara içmem gerekiyordu. Yoksa önde arkadaşlarıyla pişti oynayan Goktug'u ibreti alem olsun diye camdan aşağı sallandıracaktım.
"Erdem, vurma sikerim belanı." onun sesi diğer sesleri bastırmıştı, aslında yüksek sesle bile konuşmamıştı ama algılarım bir tek ona açıktı.
"Oyyy siker misin belamı." göz ucuyla duvar kenarının arka sırasına baktım, Erdem ve Barış yan yana oturuyordu. Önünde eski arkadaşlarım vardı, ikisi oynaşmak için oldukça güzel bir yer bulmuşlardı kendilerine.
Daha doğrusu eskiden Barış ve benim gizli gizli el ele tutuştuğum sıraydı.
Erdem esmer vücudunu sergilemek istermiş gibi gömleğinin kollarını katlamış, ilk iki düğmesini açmıştı. Kravatı iki yanında sallanıyordu. Kahverengi gözleri hep enerjiyle, serserilikle parıldıyor, gülümsemesi ise eksik olmuyordu.
Barış ise siyah saçlarının aksine vücudu daha beyazdı, maviye çalan gözlerini şu an göremiyordum ama gördüğüm an derin bir iç çekiyordum. Üçümüzün boyu ortalama aynıydı, sadece ben ikisinden birkaç santim uzundum.
Erdem hocaya ve etrafa kısa bir bakış atıp sıranın altından elini onun beline koyup okşamaya başladı. Barış anında elinden tutup sıranın alt gözüne koydu ve parmaklarını birleştirdi. İkisi de önüne bakıyordu ama birbirlerine dokunuyorlardı.
Gözlerimi hızla ayırdım onlardan, bu kadar izlemem bile kalbimi acıtıyordu.
On dakika sonra zil çaldığında herkes ayaklandı, dersin beden eğitimi yani boş ders olduğunu unutmuştum. Bahçede biraz kafa dinleyebilirdim.
Ayağa kalktığım sırada Barış ve Erdem'in hâlâ sırada oturduğunu görünce farkındalıkla öfkeli bir nefes aldım. Sınıfta duracaklardı ve ne yapacakları malumdu.
Yutkunup sınıftan çıktım, biraz ilerlediğimde Erdemin kapıyı kapattığını görünce adımlarımı durdurdum.
Bunu yaptığım için kendimden nefret ediyordum.
Sigara içmekten vazgeçip sınıfın kapısının önüne geldim ve duvara sırtımı yasladım.
Ders zili çaldığında yine beklemeye devam ettim, içeride ne yaptıklarını biliyordum ve eğer biri girerse ikisinin sonu olacağının farkındaydım.
Elimi cebime koyup dakikalarca bekledim, teneffüs zilinin çalmasına yakın kapı açıldı. Erdem ve Barış yamuk yumuk, kırışmış gömlekleri ve rahatlamış ifadeleriyle dışarı çıktılar.
Erdem bana baktı, bu görüntüye alışık olduğu için tepki vermedi. Gülerek kolunu Barış'ın omzuna attı.
"Gel kantinden soğuk su alalım." dedi Erdem yanımdan geçip giderken.
"Dangalak terledin, soğuk su içme şimdi." diye söylendi Barış.
"Sen süt içtin, benim de bir şey içmem gerekiyor."
İkisi sırıtarak merdivene yönelirken Barış göz ucuyla bana baktı ama hemen kafasını başka yöne çevirdi.
Onlar gözden kaybolduğunda elimi hızla duvara vurdum, kendimden mi onlardan mı nefret etsem seçemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...