Açık penceremden gelen tıkırtılar ile hırsız ya da kedi değil bir yavşağın geldiğini anlamıştım.
Uzandığım yerden kalkmadan telefonuma bakmaya devam ettim, pencereyi yaz ayında zaten hep açık bırakıyorum diye bahane uydurmuştum kendime zaten.
Saniyeler içinde ses kesildiğinde kaşlarım çatıldı, düşse ses gelirdi herhalde. E o zaman niye ses çıkarmıyordu? Yerimden kalkmaya meyillenmiştim ki aniden içeri giren karartıyla irkildim.
Aklımı almıştı pezevenk.
"Az kalsın Özlem teyze yakalıyordu," dedi nefes nefese, üzerini düzeltti. "Boru taklidi yaptım, gözü bozuk zaten fark etmezdi."
Güldüğünü karanlıkta bile parlayan dişlerinden anladım, hiç sesimi çıkarmadan onun ceketini çıkarıp kenara koyuşunu izledim.
"Kapıyı kilitleyeyim." dedi kapıya ilerleyip.
"Direkt dış kapıdan gelseydin ya geri zekalı? Annem sanki sana bir şey mi diyor?" aileler o kadar içli dışlıydı ki küçükken annem Erdem'i özlediği için eve çağırmıştı ama onunla küs olduğum için aynı evde durmak istememiştim. O bizim evde kalırken ben de onların evinde iki gece kalmıştım.
"Asiyeciğim beni görünce hep yanında istiyor, ikide bir odaya gelip bizim esprilerden yapıp çıkardı. Kocamla yalnız kalmak istiyorum ben." dedi kapıyı kitleyip yanıma gelirken.
Telefonu elimden alıp kenara bıraktı ve üzerime çıktı. Boylarımız ortalama aynı olduğu için o göğsüne kafamı koyup, iki bacağını yanımdan geçirip ata biner gibi oturmuştu.
Derin bir nefes aldı, sanki kokumu içine çekmişti. Saçı dudaklarıma değerken bir süre onun sıkı sıkı sarılmasının tadını çıkardım.
"Kendine has kokun var, ne kadar güzel." dedi bir kez daha derin nefes alırken. "Benim de var mı?"
"Ne bileyim, şampuan ve parfümünün kokusu geliyor." dedim istemsizce saçına yaklaşıp koklarken, dudaklarımıda saçına sürdüm. "Ha bir de sigara kokuyorsun."
"Sende de sigara kokusu geliyor." mutlu olarak söylendi.
"Biliyorum, üstüme sinmiş."
"Of Murat," dedi sancılı bir sesle. "Sana sarılmak o kadar-"
"Ee?" dedim, aynı geçen gün yaptığı gibi söylememişti bir şey. "Lan cümlenin devamını getirsene."
"Şimdi söylersem ve sen söylediğim şeyi bana karşı hissetmezsen olmayacak ama." dedi emin olamayarak.
"Sen söyle, bakalım neymiş." sıkıntılı bir nefes aldı ve kafasını kaldırdı. Karanlıkta boncuk boncuk gözleri parlıyordu.
"Çok huzurlu hissediyorum." dudaklarını büzdü.
"Hmm." ona sarıldığımda huzurlu hissetmiyordum ama şimdi tatava etmesin diye bunu söylemedim.
"O kadar yaptığım piçliğe rağmen şimdi senin kucağında, koynunda uyuyorum. Çok farklı bir haz veriyor, beni affedip Barış'dan uzak durman." gülümsedi.
"Seni affetmedim Erdem, sadece sana sinirliydim ona kırgın. Sinir daha çabuk geçiyor, dövdüm, sövdüm, yerden yere vurdum ve sen attığım yumruklara karşılık vermeyip farklı anlamda geldikçe sinirim geçti. Ha tabi dost olarak hâlâ kırgınım ama sen arkadaş gibi gelmedin bana." diye açıkladım, dikkatle dinledi.
"Barış'a olan kırgınlığım ise asla geçmez ve bu kırgınlık sen bana yanaşıp onun tavırlarını gördükçe kine dönüştü. Geri dönülmez bir yol yani. Ama ikinizi de affetmedim. Sadece sen yanımdasın, o değil." bana bakan çocuğa kafamı eğdim biraz. "Şimdi anladım mı?"
"Anladım, beni affettin ama Barışı sevmiyorsun." dediğinde gözlerini devirip ofladım, boş boşuna konuşuyordum.
"Aynen Erdem."
"Acaba ben de bir gün Barış'ı affeder miyim?" diye sorduğunda kaşlarım çatıldı.
"Salak ne alaka? O sana ne yaptı ki?" diye sordum, omuz silkti ve yeniden kafasını göğsüme koydu.
"Bilmem, o da başkasıyla sevgili olursa seninle aynı duruma düşeriz ya ondan."
"Lan bari aldatılmaya özenme dangalak." dedim şokla, güldü.
"Yok daha neler." Adnan Ziyagil gibi tepki verdi.
Sessizlik oldu, bir süre sarılır pozisyonda durduk. Odanın içinde ard arda gelen mesaj sesiyle kendi telefonuma uzanıp baktım, kimse yazmamıştı ve mesajlar gelmeye devam ediyordu.
"Erdem, sana mesaj geliyor." dedim telefonu kenara bırakıp.
"Gelsin aşkım, rahatımı bozamam."
"Telefonu ver, ben bakayım." dediğimde tişörtümün üzerinden göğsümü öptü.
"Boşver, her mesaja bakmak zorunda değilim ki her kimse yazsın dursun." dedi hızlı hızlı ve ardından tişörtümü yukarı çekti. "Memeni yalayacağım biraz, çok güzel duruyor."
Daha ben bir şey demeden ufak göğüs ucuma dil darbesi attığında gözlerimi kapattım, bu gerçekten haz veriyordu. Dilini öyle profesyonel kullanıyordu ki mesajları bile unutmuştum.
"Beni sikmeni isterdim ama duvarlara çarparak siktiğin için annenlerin duyacağından şüpheliyim." dedi sadece. "Zaten senin kollarında uyumaya geldim."
Göğsümü öpüp tişörtümü aşağı indirdi, yeniden eski pozisyonuna geldi. Sıkıca sarıldı, derin bir nefes çekti yine içine.
"İyi geceler Erdem." diye mırıldandı.
Kaşlarım çatıldı, kendi kendine niye iyi geceler demişti bu manyak şimdi. Cevap vermedim, zaten beklemediği de malumdu.
Dakikalar sonra uykuya daldı, benim ise uyumayacağım malumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...