"Hoş geldin Ali Amca."
Erdem'in babasının elini sıkıp samimiyetle gülümsedim, ne kadar şerefsizde olsa ailesini seviyordum.
"Hoş buldum oğlum." dedi ve anında yemek kokan mutfağa yürüdü. Balık etli biriydi ve yemeği çok severdi.
Barış'ın ve Erdem'in ailesi bize gelmişti, çok şükür ikiside onlarla beraber değildi. Zaten artık büyümüştük elbette onların peşine takılıp gitmemize gerek yoktu.
Kapıyı kapatırken Erdem'in annesi eşarbını düzeltirken bana baktı.
"Murat kapatma oğlum, Erdem geliyor."
Daha lafını yeni tamamlamıştı ki kapatmak için ittiğim kapı bana doğru geldi. Afallayarak kapının önünde iki büklüm, sırıtarak ayakkabısını çıkaran dağınık saçlı çocuğa baktım.
"İyi akşamlar," sırtını dikleştirip, içeri kısa bir bakış atıp geçmeden önce aletimi sıkıca kavradı.
"Lan..." dedim kendimi geri çekerek, şerefsiz gülüşünü yapıp içeri ilerledi.
İçeriye geçtiği an ortamın en goygoycu çocuğu olduğu için anında kadınlara ve babamlara bulaşmaya başladı. Hepsinin kahkaha ve küfür sesleri gelirken kapının önünde durmaktan vazgeçip kapattım ve içeri ilerledim.
Bu piç geldiyse Barış'da gelirdi.
"Erdem ulan eşolueşşek," babam gülerek bağırdı.
İçerisi savaş alanı gibiydi, kimi dedikodu yapıyor kimi bağırarak sohbet ediyordu. Kaosun başı Erdem'de başlıyordu.
"Anne benim başım ağrıyor, içerideyim." dedim anneme, eskiden olsa misafirlerin önünden kaçtığım için kızardı ama şu an herkes evin yerlisi kıvamına gelmişlerdi.
Aslında Barış'ın ailesiyle sohbet etmeyi çok severdim ama şimdi o piç burdayken konuşasım bile gelmezdi. Gelip tüm keyfimi kaçırmıştı.
Odama geçip kapıyı kapattım, ses kalabalığı azalırken sıkıntılı bir nefes alıp gidip yatağıma uzandım. Onların kahkahasını dinliyordum ve o piçin buraya gelmemesi için dua ediyordum. Kapıyı kitlesem götünü yırtar anneme şikayet ederdi.
Galiba resmi olarak herkesin gözünde barışmıştık. Bu nasıl oldu farkında bile değildim.
Yarım saat kadar sonra kapı açıldı, korkulu rüyam şerefsizliğin vücut bulmuş hali elinde dolu bir tabakla içeri girdi. Yanağı yemekle doluydu, ayağıyla kapıyı itti.
"Niye yemeğe gelmedin? Annen yine döktürmüş." dedi yemeğe odaklanmış iştahlı iştahlı yerken yatağıma yaklaştı.
"Seni görünce iştahım kaçtı." oysa it gibi açtım.
Bu dediğime dolu ağzıyla güldü, oturur pozisyonda yatak başlığına sırtımı dayamışken o da gelip kenara oturdu. Hemen dibimde patates salatasını çatallıyordu.
"Ye bak," dedi dolu bir çatal uzatırken. "Çok güzel olmuş."
Ona ters ters baktım. "Siktir git."
Omuz silkti ve kendi yedi. Tabağını bitirene kadar hiç konuşmadı, en son kenardaki vanilyalı tatlıyı yedikten sonra kenara bıraktı. Öküz gibi yemişti.
"Barış neden gelmedi?" diye sordum o cebinden sigara çıkarırken.
"Benim de gelmeyeceğimi düşünüyordu, haberi yok." dedi sigarasını yakarken, küllüğü kendine çekti.
"Annesi söyler senin burda olduğunu."
"Annemler ısrar etti derim, yalan mı yok oğlum?" dedi yüzüme bakıp. Şerefsiz.
"E sen dur, ben Barış'a bu yaptıklarını anlatmayacak mıyım?" dedim, eskiden en yakın dostum olduğu için düşmanlık ve dostluk kıvamını tutturamadan anlık samimi konuşuyordum.
"Söyle, bana ne." dedi omuz silkip, ardından gözleri aletime kaydı. Sigarasını içerken gözlerini kısıp eşofmanın üzerinden belli olan aletimi süzdü.
Elini uzattığında tepki vermeden yüzüne baktım, bu sefer testislerime kadar okşadı.
"Bekle, az kaldı seni oradan kurtarıp içimde saklayacağım." dedi dumanı aletime doğru üfleyip, ardından eğilip tam ucuna denk gelecek şekilde sertçe öptü.
"Seni sikmeyeceğim." dedim sadece, dudakları hâlâ oradayken gözlerini yukarı çevirip bana baktı. Ufak ufak öpmeye devam ediyordu.
"Sikersin sikersin."
Yüzümü buruşturup çenesinden tuttum ve dudaklarını sikimden uzaklaştırdım. Bu seferde çıplak tenimi, yani elimi öpmeye başladı. Bileğimi sanki öpüşür gibi öptüğünde elimi geri çektim.
"Biri gelecek yapma şöyle hareketler amına koduğumun çocuğu." dedim ondan aniden ayağa kalkıp odanın içinde pencereye ilerlerken.
"Eğer beni sikeceksen, şu an babamların okey oynadığı masanın üzerinde herkesin gözü önünde bile sikebilirsin. Bir mahzuru yok." sigarasını küllüğe bastırıp yanıma geldi.
"Azgın orospu çocuğu."
Güldü, ensemden tuttu ve dudaklarını bastırdı. Onu ittiğimde eşek gibi sırıtarak yüzüme baktı.
"Sik beni ya." dedi yine yaklaşıp belimden tutup kendine çekerken. Sıkıntılı bir nefes aldım, o sırada boynuma dalmıştı.
"Sikmeyeceğim." bilerek geri çekilmedim, yoksa daha fazla zevk alıyordu.
"Lütfen." diye mırıldandı boynumu diliyle ıslatırken.
"Siktir git amına koduğumun karaktersizi."
Aletimi tutacakken bileğinden yakaladım, diğerini de uzatınca aynısını yaptım. Ellerini tutsamda bu sefer dudakları rahat bırakmıyordu, yüzümün her köşesini öpmeye başladı.
"Erdem, Murat içeri gelin hele, şu oyunu öğretin!" babam içeriden seslendi.
"Tamam!" diye cevap verdim, onu geriye ittim ve ıslanmış yüzümü sildim.
"Sikin çok belli oluyor, tişörtünü çek." yarı ereksiyon olmuş aletime bakıp bana dediği taktiği kendisinin şaha kalkmış aletine uyguladı ve ardından içeri gitti.
Yüzümü temizlerken ben de tişörtümü çekip salona geçtim.
Günün devamında onunla yalnız kalmamaya dikkat ettim ama en kalabalık ortamda bile aletimi okşamasına mani olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...