Barış'tan;
Sessiz evde, rahatsız yatağıma uzanmış tavanı izlerken aklımda kırk tilki dolanıyordu ve kırkınında kuyruğu birbirine değmiyordu.
Hepsinde tek bir şey vardı, o da intikam hırsı. Sadece bazıları hayal aleminden çıkıp gerçeğe yönelik yapacakları beynimin içinde döndürürken, diğerleri çoktan gemileri yakmıştı.
Ve gemileri yakan tilkilerim, daha hızlı koşuyordu.
Eşcinsel olduğumu ilk Murat'la keşfetmiştim, yakışıklı ve babacan biriydi. Şefkati belki de etkilemişti beni çünkü her zaman kendimi yetersiz görmüştüm bazı konularda. O öyle davranıyordu ki bana, bu yetersiz gördüğüm yanlarım yavaş yavaş özgüvenr teslim oluyordu. Özgüven ise beni dinç tutuyordu.
Küçüklükten beri beraber büyüdüğüm o iki insan, beni çok farklı kimliklere sokmuştu. Murat'ın yanında özgüvenli biri olurken, Erdem'in yanında egolu oluyordum.
Murat sevilmenin değerini anlatırken, Erdem sevmenin değerini anlatıyordu. İnsan kendisini seveni değilde, peşinden koşturana daha çok bağlanırdı ya benimki de o hesap.
Erdem'in değişik kişiliği daha çok kendine çekmişti, belki de ömrüm boyunca bir daha hiç kimseyle tatmayacağım kadar aşık olmuştum ona.
Zil çaldığında evde kimsenin olmadığının bilincinde hiç beklemeden yataktan ağır ağır kalktım. Eşofmanımı yukarı çekip dış kapıya ilerlerken bir kere daha çaldı zil.
Kapıyı ifadesiz bir suratla açarken, karşımda gördüğüm yüzle kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.
Erdem...
Üzerinde deri bir ceket vardı ve aşık olduğum gömleklerden biri üzerindeydi. Onunla beraber yaptırdığımız piercingleri hâlâ yüzündeyken, suratında her zamanki serseri gülümsemesi vardı. Dudakları kıvrılmış duruyordu.
"Biliyordum amına koyayım," dedim bir adımda dibine gidip, belinden tutarak kendime çektim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Dudağını sıkıca öpüp, gülümseyerek geri çekildim. O tepki vermeden bana baktı ve ardından kafasını kenara çevirip içeri girdi.
"Annenler yok mu?" dedi ayakkabısıyla içeri girerken. Kapıyı kapattım.
"Yoklar, iki günlüğüne." dedim, o hiç beklemeden odama yöneldi.
Kalbim hızlı hızlı atarken sarhoş gibi peşinden gittim, odamda eskiden olduğu gibi onu gördüğüm için karnıma kramp girmişti. Odanın ortasında durdu ve ceketini çıkardı.
"Geleceğini biliyordum." dedim yanına gidip, gözlerimin içine bakmadan ceketi yatağımın üzerine bıraktı.
"Senin için gelmedim," dedi sadece, anlamayarak yüzüne baktım.
Tilkilerim kafamın içinde dönmeyi bırakıp bana bir şeyleri hatırlatmak için sinsi sinsi bakıyordu ama ben karşımdaki güzel gözlü çocuğun etkisinde mantıklı düşünemiyordum.
"Param yok, var mı sende hap?" dediğinde, tilkilerin neyi hatırlattığını anladım.
'Bu sebeptende olsun, yine de bana gelecek' demiştim daha birkaç gün önce.
"Bunun için mi geldin?" dediğimde sırıttı.
"Başka bir şey için mi bekliyordun balım?" tek kaşını kaldırdı, öncesinde sevgilim olan oğlan şimdi onu bu anlamda beklediğim için benimle dalga geçiyordu.
"Evet." dedim, egomun yaratıcısı o olduğu için ona kendi silahını doğrultamıyordum.
"Hmmm," dedi yatağa otururken. Dalga geçiyordu, alayla sırıtıyordu.
Onun bu tavrına sinirlenmiyor, sadece üzülüyordum. Ama şimdi yatağıma uzanmış bir şekilde dururken üzülmek bile gelmiyordu içimden.
"İki tane hap var elimde." dediğimde kafasını salladı.
"Ver bir tanesini." dedi, gidip dolabın içinde gizlediğim küçük şeffaf poşeti aldım. Ona uzattım, gözlerimin içine bakarak aldı.
"Güzel." dedi ve içini açıp bir hapı direkt ağzına attı. Gözlerini kapatıp yutkundu, boğazından inip kanına karışmasını bekledi.
Diğer hapı elinden aldım ama içmedim, kafam düzgünken onun yanında durmak istiyordum.
Yatak başlığına sırtını dayadı, yanına gidip uzandım ve bir elimi karın kaslarına koyup boynundan sıkıca öptüm.
O ise zevkin tadını çıkarıp boylu boyunca uzandı, kafası iyiyken daha çok serseri gibi oluyordu.
"Beni seviyor musun?" diye sorduğumda dişlerini göstererek güldü.
"Hayır." dedi sadece.
"Ben seni çok seviyorum."
"Umrumda değil Barış."
"Nolur böyle yapma Erdem" dolu gözlerim, titreyen sesimle konuştuğumda bakışlarını bana çevirdi. Gülümseyerek elini uzatıp yanağıma koydu ve ardından başparmağıyla okşadı.
"Ağlamak sana yakışıyor, ağla." dedi ve uzanıp yanağımdan öptü. Gülerek geri çekildi. "Daha çok ağla Barış."
"Neden beni sevmiyorsun, bitirdin?" diye sordum kafası iyice güzel olan çocuğa. Güldü ve gözlerini kapattı.
"Çünkü Murat artık seni sevmiyor, bitirdi."
Gözlerini açıp afallamış yüzüme baktı ve daha fazla güldü. Yeniden kapattı gözlerini.
***
Modeller...
Erdem;
Murat;
Barış;
Bunlara esmer falan demiştim, esmer dediklerimi öyle düşünün... yüz tiplemeleri böyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...