Murat: Barış
Barış çevrimiçi.
Barış: Ne var?
Murat: Sana bir şey söylemem gerek
Barış: Söyle
Murat: Erdem seni aldatıyor
Barış: Suhjshfhajdhshdhah ha?
Barış: Ulan baktın olmuyor düşündün düşündün en sonunda böyle bir yalan uydurayım da ayrılsınlar diye mi düşündün?
Barış: Harbiden manyak ettin kendini
Murat: *ekran görüntüsü* (erdem ile olan konuşmaları) (17:05)
görüldü (17:05)
Barış yazıyor...
Barış: Siktir (17:08)
Barış: Gülmemi durduramıyorum
Barış: Gerçekten ciddi olduğunu mu düşünüyorsun amk? Taşşak geçiyor
Murat: Beni öptü?
Barış: Siktir lan
Barış: İyice zıvanadan çıktın sen
Barış: Hayır normalde olsa belki bir ihtimal inanırdım ama Erdem'in sana olan nefretini biliyorum
Barış: Hadi nefretini bırak, hatırlarsan senin ağzının dokunduğu bardaktan bir şey bile içmezdi
Barış: Tiksiniyor oğlum senden ne öpmesi?
Barış: Kardeşi olarak belki bir ihtimal seviyordur önceden bunu çok konuşmadık ama tiksindiğinden, dalga geçtiğinden, sevmediğinden eminim
Murat çevrimiçi.
Murat: Sen salaksın
Barış: Ajdnsiejjshshshsh sen bana küfür mü ettin?
Barış: Vaaaayyy
Murat: Siktir git.
görüldü ✓✓
***
Büyük bir öfkeyle parka geldiğimde karanlık çökmek üzereydi. Sinirden çıldırmak üzereydim.
Erdem'e sinirli değildim, onun nasıl bir şerefsiz olduğunu biliyordum. Barış'ın dediği şeyleri yapmıştır, biliyorum çünkü o böyle anlarda yalan söylemezdi.
Nasıl bir oyunun içinde olduğumu bilmiyordum ve normal hayatımın akışını değiştiren bu Erdem virüsü iyice sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Öncesinde yalnızca aşk ve dost kazığı acısı çekerken şimdi kaosun içine düşmüştüm. Kendi içimdeki kaosun tabii.
Ne kadar kabullenmesem de Erdem'in o ulaşılamaz tipi, kimseyi beğenmeyişi yüzünden bana böyle kul köle olması aylardır çektirdiği acılara yarabandı gibi geliyordu. Her çürümüş yaraya, onun bu halleri hiçbir sikime yaramayan yarabandı gibiydi.
Sadece, yaranın kapandığını düşünüyordum.
Ve bu düşünce artık benim karakterine uymuyordu. İyi hissettirmiyordu ya da hissetmemem gerekiyordu.
"Yine geç kaldım." onun sesini duyduğumda düşüncelerimden ayrıldım.
On dakika önce Erdem'e parka gel diye mesaj atmıştım. Onun sesini duyunca yeniden sinirlendim.
Geçen gün yaptığı gibi yine dudağıma uzanacağı sırada aniden, ifadesiz bir yüzle yüzüne yumruğumu geçirdim. İrkildi, bir iki adım geriye gitti.
"Sakın," dedim üzerine yürüyüp, afallamış yüzüne bakmadan karnına bir tekme geçirdim. "Bir daha,", iki büklüm bedenine bir tekme daha attım "bana yaklaşma."
Avuç içleri toprak zemine değerken, iki dizini bükmüş diz kapağının üzerinde duruyordu. Canı acıdığı için kafasını eğmişti, saniyeler sonra kafasını kaldırdı. Dudağı kanıyordu, güldü.
"Çok iyi." dedi nefes nefese.
"Amına koduğumun çocuğu." dedim dişimi sıkıp, yeniden bir tekme attım. Hafifçe inledi ama ağlar gibi kahkaha atmaya başladı.
Birkaç kere daha vurup güçten düşmüş bedenini kaldırdım, gülüyordu ama canının acıdığı çok belliydi.
"Yüzüme vurma onun dışında istediğini yap." nefes nefese gülerek söylediği şeye kafamı salladım ve anında kafamı burnuna gömdüm.
Acı dolu inlemeyle bedenini büktü, eli burnundaydı. "Acıdı, acıdı, acıdı."
Onu umursamadan saçından tuttum ve bu sefer yüzüne yumruk attım. Gülmeye çalışıyordu ama canı çok yanıyordu belliydi, burnunu tuttu. Eli kan içinde kalmıştı.
"Duydun mu beni?" dedim bağırarak, daha fazla vurmak istiyordum ama kendime engel olmam gerekiyordu yoksa hastanelik olacaktı.
"Duydum," dedi burnunu tutmayı bırakıp, elinin tersiyle kanı sildi ve gülerek yüzüme baktı.
Çatık kaşlarımla hâlâ gülmesini izlerken bir adımda yanıma gelip ensemden tuttu ve kanlı dudaklarıyla dudağımı sıkıca öptü.
Karnına vurup onu geri çektiğimde kahkaha atmaya başladı, kanını dudaklarımda hissediyordum. Dudağımı silip öfkeyle ona baktım ve gülmeye devam eden çocuğun hemen yanına öfkeyle tükürüp arkamı döndüm.
Dudağımı silerken yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...