16- TİKSİNMEK

22.2K 1.9K 963
                                    

"Üç hafta sonra daha 12ler okula gelmez."

Bülent boş okul bahçesine bakarken kendi kendine mırıldandı, sadece dersi boş olan 12. sınıflar dışarıdaydı, bir kısmı bahçede serseri gibi otururken çoğunluğu kız olan diğerleri de sınıfta ders çalışıyordu.

"İnşallah." dedim tek bacağımı titretirken.

Bugün hava kasvetliydi ve dünkü sıcağa göre oldukça esiyordu. Gömleğimin içinden giren rüzgar vücudumu rahatlatırken, okul binasından çıkan ikili sinirlerini hoplattı.

Erdem ve Barış gülüşerek dışarı çıkmıştı, sigaraları ellerindeydi muhtemelen benim eskiden kendi tapulu malım yaptığım banka oturup rahat rahat sigaraların içip, eski arkadaşlarımla goygoy yapacaklardı.

Erdem'in dudağında yara, gözünün altında bir morluk vardı ama burnuna hiçbir şey olmamıştı. İyi bir kafa atamamıştım demek ki.

İkisi banka geçmeden önce onlara baktığımı fark etmiş gibi bana döndüler, normalde olsa bakışlarımı çekerdim hemen ama şimdi keskin bakışlarla ikisini süzmekten kendimi alamıyordum.

Barış'ın yüzünde alay dolu gülümseme oluşurken Erdem gülümseyerek beni süzdü, ikisi geçip banka oturdular.

Barış'ın neden alayla güldüğünü biliyordum, tahmin ediyordum. Erdem'in beni öptüğünü söylediğim için böyle gülüyordu. Çünkü benimde eskiden tanıdığım Erdem oldukça egolu ve narsist bir kişiliği olan çocuktu.

Barış belki de bu yüzden benim yerime onu tercih etmişti çünkü öyle egolu bir çocuğun kendisine aşk anlamında bağlanması kendi egosunu tatmin edecekti.

Bana böyle gülmesi ise, onun gibi birinin hem düşmanı olarak gördüğü beni hem de 'tiksindiği' kişiyi öpmüş olduğunu söylememdi.

Barış arada bir bana bakıp, bir şeyler söylüyor ve kahkaha atıyordu. Erdem ise sadece sırıtarak sigarasını içmeye devam ediyordu.

Dişlerimi sıktım, içimde uzun zamandır hissetmediğim kin ve öfke duygularını Barış'a da hissediyordum artık. Onun söyledikleri ve şu an yaptığı bu hareket gittikçe öfkelenmemi sağlıyordu.

"Yav olum bakma şunlara, bu iki yavşak yüzünden sinir hastası oldun." Bülent onlara sinirlendiğimi anlamıştı. Bacağımı birkaç kere daha titretip ardından düşünmeden hareket ederek telefonumu çıkardım.

Tek elimle ekranı açıp, onun sohbetini buldum.

Murat: Zemin katın temizlik odasına gel.

Erdem'e attığım mesajdan sonra bir daha onların olduğu tarafa bakmadan ayağa kalktım.

"Geliyorum birazdan." elimi cebime koyup sakince okul binasına ilerledim.

Binadan içeri girip zemin kata yöneldim, karanlık katta her geçtiğim köşede sensörlü ışık yanarken en son kapıya ulaşıp girdim. Işığı açıp temizlik odası olmasına rağmen pis olan odaya kısaca baktım. Daha açılmamış temizlik bezleri, tuvalet kağıtları ve daha adını bilmediğim temizlik eşyaları vardı.

Sırtımı duvara yaslayıp bekledim, çok değil üç dakika sonra kapı açıldı. Erdem sırıtarak içeri girdi ve kapıyı kapattı. İki gündür mesajlarına bile cevap vermediğim için bu fırsatı kaçırmayacağını biliyordum.

"Umarım sikmek için çağırmışsındır," dedi önümde durup. İfadesizce yüzüne bakıp bedenimi duvardan ayırdım.

Üzerine doğru bir adım attığımda refleksle elini kaldırıp yüzüne tuttu ve gözlerini kıstı. Vuracağımı düşünmüştü.

"Murat, vuracaksan mahallede yap okuldan falan atılırız."

"Diz çök." umursamaz, sakin sesimle konuştum.

O elini yavaşça indirip çatık kaslarıyla bana bakarken ben gözlerimi gözlerinden ayırmadan kemerimin tokasını söktüm. Bir hin gülümseme yavaş yavaş dudaklarına oturdu.

"İşte bu." dedi gülerek.

Tam önümde durup, gözlerini benden ayırmadan dizlerinin üzerine çöktü.

Aletimi çıkardığımda gözleri hafif ereksiyon halindeki aletime kaydı.

"Dilini çıkar." dedim yine sakince.

Heyecanla yaklaşıp dilini çıkardı hafifçe, aletimden tutup ucunu onun ıslak diline yaklaştırdım ve sürdüm. Dilini hareket ettirip ucunu okşadı. Umursamadan ağzının her köşesine sürmeye devam ettim.

Çıkarmış olduğu diline artık sertleşmeye başlayan aletimi birkaç kere vurdum. Daha sonra ise benim bir şey dememe gerek kalmadan hızla ağzına aldı.

İştahla aletimi emerken ucuna dil darbeleri atıp boydan boya yalıyor, ağzındaki tüm sıvıyı bulaştırıyordu. Testislerime yakın olan kısımdan tutup yalayarak sona gitti ve baş kısmını bir şeker gibi ağzına alıp çevirdi.

Yanağında sert ve kalın aletimin izi çıkarken gözlerimin içine bakmayı ihmal etmiyordu.

Elimi saçına atıp okşar gibi yaptım ve bir anda sertçe tutup geriye çektim. Ağzından çıkan aletimin ucundaki salya onun dudaklarıyla ince bir köprü görevi yaparken yeniden dudağına sürdüm, yarasına bastırdım.

Diğer elimle çenesine baskı yapıp zorla açtırdığımda ilk başta sertçe bir tokat atıp daha sonra aletimi umursamadan ağzına soktum.

Saçını sertçe çekip kafasını hareket ettirirken deponun içinde onun boğazından gelen sesleri duyuyordum. Hızlı hızlı girip çıkarken saçını yine çekip yüzünü ön plana çıkardım ve bu sefer yeniden bir tokat daha attım.

O zevkle boğazına kadar gelen aleti kabul ederken dişlerimi sıkıp sinirle kafasını tamamen bastırdım. Küçük diline değen aletimin ucunu hissediyordum.

Öğürdü, bacağıma tuttundu.

Saniyelerce öyle tuttum ama en sonunda nefessiz kaldığını hissedip aletimi çıkardım ve saçını serbest bıraktım. Yaşarmış gözleriyle kısacık bana baktı ve ardından yan tarafa dönüp öğürdü.

O öğürüp kusarken umursamadan salyalı aletimi baksırımdan içeri soktum, anında nemlenmişti. Pantolonumu da çekip öğürmeye ve öksürmeye devam eden çocuğu yalnız bırakarak dışarı çıktım.

Sinirim geçmesi gerekirken, kendime olan öfkemde eklenince farklı bir boyuta yükselmişti. Sadece tuvalete gidip kendimi tatmin etmem gerekiyordu, bunu biliyordum.

YARABANDI -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin