Bölüm şarkısı: Altüst Olmuşum- Mavi Gri
Grubun ismi güzelmiş ben bunu kitap adı yaparım...
***
Gecenin bir yarısı, uykunun en derinlerdinde kapı zilinin kötü bir haberin belirtisi gibi ard arda çalmasıyla gözlerimi endişeyle açıp, üzerimdeki çarşafı kenara attım.
Saçım dağınık, uykudan dolayı açılmayan gözlerimle sarsak ama tedirgin adımlarla odanın kapısına yöneldim, kapıyı açtığım an annemlerde odasından çıkmıştı.
"Bismillahirrahmanirrahim." dedi annem saçı başı dağınık bir halde, babam ise bir gözü açık diğeri kapalı biçimde kapıya yöneldi.
Hemen yanına gittim, o sırada babam mercekten dışarı baktı, alla alla diye mırıldandı ve ardından kapının kilitlerini açtı. Annem kolumdan tutmuş güya herhangi bir sorunda beni korumak için tetikte bekliyordu.
Kapı açıldı, apartmanın ışığı içeri doldu. Ve kapının ardındaki beden göründü. Afallamış bir vaziyette bakındım.
"Erdem?" diye mırıldandım.
"Murat," dedi Erdem nefes nefese, babama bakıyordu. "Evde mi?"
"Oğlum sen nasıl geldin buraya?" diye sordu babam, kapıya doğru ilerledim. Erdem babama cevap vermeden bana baktı.
Altında gri eşofman, üstünde de üzerine geniş gelen beyaz v yaka tişörtü vardı. Dudağının kenarı patlamıştı, gözlerinde ise saf korku vardı. Dudakları aralık, hızlı hızlı nefesler alıyordu.
"Erdem, noldu?" diye sordum, bana baktığı an gözlerindeki korku hafifçe azaldı.
"Kaçtım." diye mırıldandı.
"Ayyy." dedi annem.
Uykulu halimle bir şey düşünemediğim için ilk başta apartmana bakındım, daha sonra onu içeri çektim. Zaten anında girdi, kapıyı kapattım. Şimdi annem ve babama bakıyordu ama titreyen elleriyle benim tişörtümden tutuyordu.
"Oğlum, neden kaçtın?" diye sordu babam endişeli ve rahatsız bir tonda.
"Gel, otur şöyle." korkudan kuş gibi titrerken kapının önünde sorguya tutulması sinirlerimi bozdu. Babama cevap vermeden spor ayakkabısını çıkardı ve benimle beraber içeri yürüdü.
Onu koltuğa oturttuğumda annem ve babam salona geçti. Annem karşısındaki koltuğun ucuna oturmuş kollarını birbirine dolayıp üşüyormuş gibi korkuyla ve merakla Erdem'e bakarken babam ayakta duruyordu.
"Su getireyim." dedim mutfağa gitmek için bir hamle yaparken, o sırada tişörtümden sıkıca asıldı. Gitmemi istemiyordu, babam bunu fark etti.
"Dur oğlum, getireyim ben." normalde kendi suyunu bile biz getirirken, şimdi Erdem'e su getirmeye gidiyordu.
Babam mutfağa giderken bakışlarımı bacaklarını titreten, dudağı kurumuş kan olan çocuğa baktım. Sinir damarlarımda akan kan gibi tüm vücudumu ele geçirirken dişlerimi sıktım. Kim el kaldırmıştı yine bu çocuğa?
Babam suyu getirdi, Erdem kafasını kaldırıp baktı ve titreyen elleriyle bardağı aldı. Bardağı tutmakta zorlanırken yutkunup elinden aldım, kısaca bana baktı ve suyu ona içirmeme bir şey demedi. Birkaç yudum aldıktan sonra dudaklarını geri çekti.
Suyu kenara koydum, ona döndüm.
"Noldu? Neden kaçtın?" sakin konuşuyordum çünkü onu daha fazla korkutmak ve germek istemiyordum.
"Yine gelip beni dövdüler akşam, çok dövdüler." dedi Erdem dümdüz önüne bakarken. Şimdi sağ bacağını oynatıyordu ve boşta kalan elini onun üzerine koymuştu.
Dişlerimi sıktım, o orospu çocuğu müdürün anasını sikecektim. Onları uyarmıştım.
"Görevlilere söyledim, bir şey demediler. Ama içlerinden biri Barışa benziyordu, korktum bir şey yapacak diye. Gece uyuyamadım, sonra da kaçtım."
Bir şey demedim, sıkıntılı bir nefes aldım.
O sırada babama baktım, üzgünce bakıyordu. Ve biraz afallamış, çünkü Erdem'i sadece bir kere hastanede görmüştü ve onun bu korkak hâlini bilmiyordu. Önceki haline kıyasla, bu halini gören insanlar ilk başta şaşırıyordu zaten.
Annem ise gözleri dolu dolu olmuş, dudaklarını bükmüş bakıyordu. Birazdan ağlayacaktı.
"Murat ne olur beni yine onlara verme, her yerim acıyor." dedi Erdem kafasını kaldırıp bir çocuk gibi yalvarırken.
Bir şey demeden yüzüne baktım, elbette geri vermeyecektim ama ne yapacağımı bilmiyordum.
"Nolur, beni koru." dedi bu sefer, hiç ağlamayan çocuk çatallaşmış bir sesle konuşurken.
"Merak etme, vermeyeceğim." dedim saçını okşayıp.
"Kimseye vermem seni ben," dedi annem bir anda gelen gazla. İkimiz ona döndük, Erdem'i çocuğu gibi gördüğü için ne kadar uyuşturucu içmesine kızıp küssede en fazla bu kadar dayanabilmişti. "Merak etme."
Ardından gözlerinden yaşlar gelirken ayağa kalktı ve Erdem'in yanına oturup gözündeki yaşları sildi, aynı bana yaptığı gibi saçlarından sıkıca öpüp sıkı sıkı sarıldı.
Erdem tişörtümü bırakıp o çok sevdiği Asiyeciğine sarıldı.
Babama baktım, izin alır gibi. Uyuşturucu kullanan arkadaşımdan uzak durmamı söyler, böyle tehlikeli işlere bulaşmamı istemezdi. Ama kafasını salladı, izin verdi.
Annem biraz Erdem'le ilgilendiğinde daha sonra onu odaya aldım, kapıyı kapatıp yatağıma uzandırdım. Çok yorulduğu için anında uyku moduna girmişti.
Başucuna oturdum, saçlarını okşadım uyuyana kadar. Bacaklarını kendine çekmiş, tükenmiş olan çocuğu izledim.
Ve bundan sonra ne yapacağımı düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...