47- MURAT VE TİLKİSİ

18.7K 2K 873
                                    

Sabaha kadar uyumamış, erken saatlerde uyuyan çocuğa söylemeden kalkıp Erdem'in kaldığı madde bağımlılığı yerine gelmiştim. Gece saatlerinde oranın müdürü beni defalarca arasa da onu yalnız bırakamadığım için tüm küfürlerimi sabaha saklamıştım.

Binaya girip müdürle konuşmak istediğimi söylediğimde güvenlikler haber vermeleri gerektiğini söylese de aldırmadan içeri girdim, arkamdan koşan güvenlikleri umursamadan müdürün kapısına gelip çalmadan büyük bir gürültüyle açtım.

Müdür koltuğunda oturmuş dosyalara bakarken çatık kaşlarımla içeri girdim, saniyeler sonra nefes nefese kalmış görevliler odaya girdi.

"Müdürüm, engel olmaya çalıştık ama-"

"Tamam, çıkın dışarı." dedi aylardır sohbet edip, güvendiğim orta yaşlardaki adam.

Odanın ortasında durmuş öfkeyle adama bakarken görevliler dışarı çıktı, kapı kapandığı an gözlerini bana çevirdi.

"Erdem senin yanında mı?" diye sordu, dişlerimi sıktım.

"Size o çocuğa şiddet uyguluyorlar dedim, uyaracağınızı söylediniz. Çocuğu dayak yemeye mi gönderdik?" bir ebeveyn gibi konuştuğumun farkındaydım ama babası sahip çıkmadığı için hem oğlum, hem sevdiğim, hem de dostum olmuştu artık.

"Murat, biliyorum öfkelisin ama önce dinlemen gerekiyor." dedi sakince.

"Neyi dinleyeyim lan?" diye parladım birden, sürekli saygıyla yaklaştığım adam bedenini dikleştirdi. "Ağzı yüzü kan içinde kalmış çocuğun."

"Bak, sen uyardıktan sonra biz önlemlerimizi aldık."

"Demek tam alamamışşınız." diye kavgaya meyilli bir şekilde konuştum, o sırada müdür derin bir nefes aldı ve bilgisayara döndü. Ekranda bir şey yaptıktan sonra bakışlarını bana çevirdi ve yanına gelmemi söyledi.

Boş boş yüzüne baksamda çatık kaşlarımla yanına ilerledim, ekranı bana doğru çevirdi. Güvenlik kamerasında beyaz tişörtlü, arkası kameraya dönük olan çocuğu anında tanımıştım. Erdem.

"Güvenlik kameraları sadece bir saat kadar bozulmuştu, yeniden tamir ettiğimizi söylememiştik. Tüm hastalar kameraların bozuk olduğunu düşünüyordu..." anlatırken videoyu başlattı.

Erdem odanın içinde volta atıyordu, bir şey düşündüğü belliydi. O sırada hastanenin içinde kalabalık bir ses geldi, sanki tüm hastalar dışarı çıkmış gibiydi. Durup sesleri dinledi, kameraya yan dursa da yüzündeki ifadeyi gördüm. Sırıtıyordu.

Kaşlarım havalandı, o sırada Erdem kafasını eğip kapıya baktı ve bir anda dudağının olduğu tarafı oraya çarptı. Gözlerimi kısıp yüzümü buruşturdum acıyla, eğilip dudağını tuttu onunda canı yanmıştı. Ama ardından sırıtarak kalktı ve kapıyı açtı.

Dışarı çıkıp yürümeye başladı, o sırada koridordaki kameranın görüntülerine bağlandı. Etrafında insanlar koşarken o sakince yürüyordu.

"Dün gece bir sebepten dolayı, kameralarının da olmadığını düşünerek hastalar olay çıkardı."

Görüntü sonlanırken vücudumu dikleştirdim, afalladığım için hâlâ boş boş ekrana bakıyordum.

"Erdem son üç gündür verilen hapları yutmuyormuş, yatağın kenarına sıkıştırmış."

Yine beni kandırmıştı.

"Madde bağımlılığı konusunda şüphemiz yok, bağımlılıktan kurtuldu ama psikolojik açıdan hâlâ sıkıntıları var gibi görünüyor."

Müdür konuştukça endişem ve sinirim artıyordu. Onların bir suçu olmadığını, ilk zamanlar gerçekten dayak yediğini ama sonuncusunda kendi kendine zarar verdiğini öğrenmiştim.

Müdür onu geri getirmemi ya da farklı bir hastaneye göndermem konusunda tembih ettiğinde, sakince binadan çıktım.

Düşüncelere dalmış, bomboş bir ifadeyle eve doğru giderken sadece önüme bakıyordum. Ne hissedeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum.

Mahalleye varıp evin önüne geldim ve anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Mutfaktan sesler geliyordu, annemler yeni kalkmış olmalıydı.

"Murat? Oğlum nereye gittin sabah erkenden?" annem içeriden bağırdı, saniyeler sonra ise elinde doğrama bıçağıyla pervaza gelip bana baktı. Kahvaltı hazırlıyordu. "Çocuğu uyandırmayayım diye odaya da girmedim, çıktığını fark etmedim sonradan gördüm."

"Öyle hava almaya çıktım anne." dedim sadece.

"İyi, Erdem'de uyandı herhalde." dedi, güzel bir kahvaltı hazırlayacağını masadan anlamıştım.

"Tamam." aşırı derecede ruhsuz ve sakin konuşuyordum.

Odanın önüne geldim ve kapıyı açtım. Erdem çoktan kalkmıştı, üzerinde hiç giymediğim bana aldığı kendi tarzı olan kırmızı pahalı gömleği vardı, kot pantolon giymişti ve aynaya bakıp ıslık çalarak saçını düzeltiyordu.

Aynanın yansımasından beni görüp gülümsedi, bana döndüğünde gülümsemesini masumlaştırmaya çalıştı ama gözlerindeki parıltıdan bile belliydi.

Eski Erdem'i geri getirmişti.

YARABANDI -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin