Flashback
7. sınıf halleri
Duvara yaslanmış elimdeki fıstıkları yerken diğer yandan da ip atlayan mahallenin kızlarını izliyordum. Hepsi sıraya girmiş, iki kişinin iki uçtan tutup salladığı kalın ipe odaklanmışlardı. İki kişi birden tekerleme söyleyip, havalanan saçlarını umursamadan sihirbaz gibi ipe değmeden zıplıyorlardı.
"Bunlar nasıl başarıyor ya bunu, geçen gün oyunlarını bozmak için girdim bacağıma ip değdi mosmor oldu." Barış yanımda hipnoz olmuş gibi onları izlerken tatlı tatlı mırıldandı. Konuşması, ses tonu aşırı tatlıydı.
"Onlara doğduklarında özel yetenek veriliyor." dedim gözlerimi kısıp fıstığın birini daha ağzıma attım. Barış güldü.
"Bizim yeteneğimizde onları izlemek herhalde."
Tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki sokağın başında canını dişine takmış bir vaziyette koşan Erdem'i gördüm. Yaslandığım yerden ayrılırken kaşlarım çatıldı.
Erdem arkasında üç tane küfürler savuran çocukla beraber bana doğru koşuyordu, daha doğrusu Erdem bana, çocuklar Erdem'e.
"Noluyor lan?" dedim anında birkaç adım atarak. Erdem ise saniyeler sonra yanıma gelip can havliyle koluma tutundu sonra da anında arkama saklandı.
"Murat, Murat, dövecekler beni yetiş Ya Murat." nefes nefese, korkmuş halde ama hâlâ goygoy yapar biçimde konuştuğunda ona bir şey soramadım. Çünkü üç çocuk önümde dikilivermişti.
"Gel lan buraya." dedi içlerinden en tombul olanı, elini ona uzattığı sırada anında bileğinden yakaladım.
"Hop, noluyor?"
Barış çatık kaslarıyla yanıma geldi, şimdi Erdem ikimizin arkasına sığınıyordu.
"Ne olacak? Arkanda ki piç okulda hakkımda müdüre küfür etti diye dedikodu çıkardı."
Hayretle arkaya dönüp yüzüne baktım, yaptın mı diye sormaya bile gerek yoktu. Erdem yapardı.
"Niye lan?" diye sordum, gözleri kendisini dövmek isteyen üçlüdeydi.
"Sorma sebebini, sadece onları dövmeye odaklan abi." işi düşünce bir yaş büyük olduğum için abi kozunu kullanıyordu.
Sıkıntılı bir nefes aldım, o sırada Barış ile göz göze geldim. Kavgaya hazır duruyordu.
Saniyeler sonra zaten ortalık savaş alanına dönmüştü. Büyük abiler bizi ayırana kadar Erdem hariç hepimiz dövüşmüştük.
-Günümüz-
Sırtımı yaşlı arabanın kaputuna yaslamış, boynumda olması gereken ucu kopmuş kolyemi parmağımda çevirerek mahalleyi izliyordum. Uzun süre sonra dışarı çıkmıştım ve bu garip geliyordu.
Eski arkadaşlarım yanımda değildi elbette, hepsi aramızda hangi problemin olduğunu bile sormadan Erdem ve Barış'ın yanında durmayı seçmişti. Şimdi ise hemen yamacımda duran Suat, lise dokuzuncu sınıftan beri benim yanımdaydı.
"Şu sıralar mahalle biraz sıkıcı gibi." Suat telefonuyla oynarken mırıldandı.
Suat aşırı sıradan bir insandı, arkadaşlarımı iyi, kötü, yavşak, eğlenceli, soğuk diye ayırabiliyordum. Ama onda hepsinden bir parça vardı ve birleşince aşırı sıradan bir kişiliği ortaya çıkarıyordu. Sırrını verirsin tutar, konuşursun konuşur ama herhangi bir numarası yoktur.
Bu bazen iyi bazen kötü oluyordu.
"Öyle." dedim sadece.
O sırada mahallenin başında onları görmemle anında kafamı başka yöne çevirdim. Uzun süredir mahalleye çıkmadığım için bakışların üzerinde olacağını biliyordum. Ve onların bakışlarını, daha doğrusu küçümseyici bakışlarını görmek istemiyordum.
Suat yanımda konuşmaya devam ederken istemsizce göz ucuyla baktım, ikisi yan yana gülerek yürüyordu ve gözleri benim üzerimdeydi. Sinirle elimdeki zinciri bir kez daha çevirdim.
Yanımdan geçerken yanındaki Barış'a döndü ve kolundan tuttu.
"Neden ulan neden?" diye sahte bir oyunculukla bağırdı.
Barış ve o kahkaha attığında dişlerimi sıktım.
Mesajı okutmuştu.
"Lan neden ya?" dedi yeniden geçip giderken. Barış gülerek kolundan tutup kendine çekti.
"Şşş tamam yeter bokunu çıkarma." dedi beline elini koyup.
Erdem son kez bana küçümseyici gülüşüyle bakıp önüne döndü.
Utanmıştım, daha doğrusu onun gözünde küçük düşmüştüm. Bu bana öyle ağır geliyordu ki, o gün bir daha kafamı yerden kaldıramamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...