Gri eşofman, sıradan bir siyah tişört ve dağılmış saçla evin iki dakika ilerisindeki bakkala ekmek almaya gelmiştim. Evin tek çocuğu olduğum için bu bakkala pazara gitme işi bana kalıyordu, can sıkıcıydı. Ama mahallenin birkaç kızının gözüne öyle hoş geliyordu ki bu halim ne zaman denk gelseler uzun uzun izliyorlardı.
Keşke kızlardan hoşlanabilseydim.
Sigaramdan derin bir nefes çekerken Barış'ın evinin önüne geldiğimde kasıldım. Evimizle arasında ortalama iki dakika vardı ama bir mahalle araya girdiği için çok gibi geliyordu. Ya da aramıza koyduğu mesafelerden dolayı böyleydi.
İstemsizce ikinci kattaki balkonuna bakarken yolun ortalarına geldim, o sırada annesi Selen teyze içeriden elinde bir poşetle çıkıp onu balkonda bir kenara bıraktı. Daha sonra ise rastgele aşağı bakarken benimle göz göze geldi, anında gülümsedi. Sigaralı elimi arkaya tuttum.
"Annem," bana ve Erdem'e hep böyle seslenirdi. Adımlarımı yavaşlattım. "Nasılsın kuzum?"
"İyiyim teyze, sen nasılsın?" gülümsemeye çalıştım, Barış annesine çok benziyordu ve ondan bir parçayla konuşmak heyecanlandırmıştı.
"İyiyim kuzum," dedi ve sırtını dikleştirdi. Aklına bir şey gelmiş olacak ki gözleri parladı. "Ay Murat, Asiye'nin kapları bende bir türlü getiremedim. Gel yukarı vereyimde götür annene."
"Teyze, sonra annem gelir-"
"Hadi annem ya, yarın annen gün yapacak akşam mesaj atmış getir diye."
Tam bir şey diyecektim ki hadi hadi diyerek eliyle içeriyi gösterdi ve gözümün önünden kayboldu.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, apartmandan içeri girmeden önce sigaradan derin bir nefes daha çekip kaderime küfür ederek sigarayı attım.
İkinci kata çıktığımda kapının açık olduğunu gördüm, mutfaktan tabak çanak sesleri geliyordu. "Gir içeri kuzum." diye seslendi Selen teyze.
"Yok, bekliyorum ben." diye mırıldandım.
"Oğlum, gel." dedi inatla, onun inadını bildiğim için birkaç saniye durup ayakkabımı çıkardım ve içeri girdim.
Göz ucuyla onun odasına bakıp anında mutfağa girdim, 1.65 boyundaki kadının yanında 1.90 boyumla dev gibi kaldığım için kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve gülümsedi.
"Kahvaltı yaptın mı annem?"
"Yok teyze, annem hazırlıyordu daha."
"İstersen burada bir şeyler ye, masayı toplamadım daha."
"Annem evde yemezsem beni öldürür."
"Ah o annen yok mu, dün geceden beri beni deli ediyor. Instagram açmış herkesi ekliyor, iki kişilik tatil çekilişi var beni etiketlemiş diyor ki ikimiz gideriz. Yedi yirmi dört bana oradaki şakaları atıyor, sonra arayıp sesli gülüyor..."
Selen teyze anlatmaya devam ederken mutfağı incelemeye başladım, daha doğrusu onun yaşadığı yerde ona ait bir şey bulmaya çalıştım. Tek gördüğüm pencerenin önündeki en sevdiği çakmağıydı.
"Kuzum," dediğinde yine ona dikkatimi verdim, tenceleri çıkarıp poşetlere koyuyordu. "Bu eşek sıpası daha uyanmadı, git dürt onu kalksın kahvaltısını yapsın masayı toplayacağım."
"Uyanır kendisi, sonra yer." gitmem desem iki saat arkadaşlar arasında öyle kinli küsmek mi olur diye laflarını dinleyecektim.
"Yok yok, git uyandır." karnım kasıldı, yutkundum.
Ekmeği kenara bırakıp emin olamayarak onun odasına yöneldim, kapının önünde saniyelerce durup daha sonra çok hafif tıklattıktan sonra kapıyı açtım.
Kokusu anında genzime kadar yayıldı. Ağlayasım geldi.
Yorganı bacaklarının arasına almış, üstü çıplak altında ise paçası sıyrılmış gri eşofmanıyla güzel bir uykunun içindeydi.
Onu orada saatlerce izlemek isterdim ama bunun yanlış olduğunu biliyordum.
"Barış," diye seslendim, içeri girmedim.
"Barış." dedim yeniden ama uyanmadı, sıkıntılı bir nefes alıp mecburen içeri girdim ve yanına yaklaşıp yorganı tutup hafifçe aşağı çektim.
Anında uykulu gözleri hafifçe açıldı, kaşları çatıldı. Beni görünce ise daha fazla çatıldı.
"Noluyor lan?" uykulu, boğuk sesiyle konuştuğunda bir adım geriye çekildim.
"Annen uyandırmamı istedi."
Birkaç saniye boş boş bakıp ardından gözlerini kapatıp açtı ve oturur pozisyona geldi. Saçını karıştırdığı sırada üzerinin çıplak olduğunu görünce sinirle soluyup yandaki beyaz tişörtünü hızla üzerine geçirdi. Onu çıplak görmemi istememişti.
"İçeri niye giriyorsun amına koyayım," diye mırıldandı.
"Annen söyledi, çok meraklı değilim." sinirle soludum.
"Belli." dedi ayağa kalkıp, gözlerimin içine baktı ve fısıldadı. "Neyse gördün bir şeyler, eve gidip kendini güzelce tatmin edebilirsin."
Ona dehşet içinde bakarken yamuk, sinir bozucu gülümseme ile gözlerini ovarak odadan çıktı.
Sinirle dişlerimi sıkıp mutfağa ilerledim, onun bir sigara yakıp annesiyle konuştuğunu gördüğümde direkt tezgahın üzerindeki poşetlere ilerleyip onları aldım. Selen teyze bir şeyler diyordu ama onu duymayacak kadar sinirliydim. Poşetleri ve ekmeği alıp ona bakmadan dış kapıya ilerlerdim.
"Görüşürüz teyze."
Söylendim ve ardından hiç beklemeden ayakkabımı giyinip kendimi dışarı attım.
Vücudum sinirden ve üzüntüden zangır zangır titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARABANDI -GAY
Teen FictionDarılma, terk edip gitti seni, gönlü huzurlu gülüyor gözleri...