45- SÜRPRİZ

18.1K 2.1K 865
                                    

"Murat, bundan kimseye bahsetmeyeceksin ve iki saat içinde burada olacaksınız tamam mı?"

Buraya gide gele tanıdığım müdür bana bininci uyarısını yaparken kafamı olumlu anlamda salladım. Bir hastayı elinde hiçbir belge olmadan buradan çıkarmak pek görülmüş bir şey değildi ama ailelerinin buraya attığı ve en fazla gelenin bile haftada bir uğradığı yere her gün ziyarette bulunmam müdürün dikkatini çekmişti.

Ve bende Erdem'i birkaç saat çıkarmak için izin istemiştim. Tabi bunu iki hafta önce istesemde yeni izin alabilmiştim.

"Tamam müdürüm." dedim saygıyla, daha fazla bir şey söylemesin diye kapıyı kapattım.

Önümdeki uzun koridora baktım, bazı hastaların sesi geliyordu, korkutucu bir yerdi ve Erdem'in burada durmayıp sürekli kaçma girişimlerinde bulunmasına ilk defa hak vermiştim.

Erdem'in odasına ilerledim, beyaz kapıyı açıp içeri girdiğimde yatağında bacaklarını kendine çekerek uzanmış, sabahki ilacın etkisinden yeni çıkmış çocuğu süzdüm. Bakışlarını kapıya çevirdi ve beni gördüğünde afalladı.

"Murat?" dedi şokla, yataktan destek alarak kalktı ve oturur pozisyona geldi. Kapıyı kapatıp içeri girdim ve elimdeki poşeti kenara bıraktım.

"Nasıl girdin sen buraya?" diye sordu ayaklanıp, çıplak ayakla yanıma gelirken. Gözaltındaki morluklar sinirimi bozuyordu.

"Girerim ben." dedim gülümseyip.

"Yoksa beni burdan kaçırmaya mı geldin?" dedi gözlerini kocaman açıp, hevesle gülümseyip.

"Maalesef," dedim derin bir nefes alıp. "Sadece birkaç saatliğine dışarı çıkaracağım."

Anında kaşları çatıldı, önceden ciddi olduğu anı çok az görürken şimdi gülüşü ve yüzünden silinmesi saniyelerini alıyordu. Gülüşünü özlemiştim.

Öfkeyle arkasını dönüp duvara doğru ilerledi.

"Sen dışardasın, ben burada. Sen de içeri gir o zaman." diye sinirle mırıldandı.

"Zaten günümün tamamı burada geçiyor."

Okulu bir sene uzatmayı göze alarak okula bile gitmiyordum. Gitmek istemiyordum çünkü hayatımda olan bir oğlanın hayatı sikilmişken, mezun olmak umrumda değildi. Sınava bile hazırlanmamıştım.

Bir şey demedi, ona yaklaştım.

"Doktorlar iyiye gittiğini söyledi," bu doğruydu. "Yakında çıkacaksın zaten."

Önüne çıktım ve ruhu çekilmiş yüzünü avuçladım. Büzüşmüş dudaklarını öpmek istesem de burada kamera olacağını düşünüp bunu yapmadım. Sadece yanağını okşadım.

"Hadi bebeğim." diye mırıldandım.

"Tamam." dedi kafasını sallayıp.

"Sana kıyafette getirdim." dedim o kadarına da bir şey demezler diyerek yanağından öpüp kendimi geri çekerken.

"Bak buna sevindim işte." tarzına düşkün olan bu çocuğun geniş eşofmanlar ve düz beyaz tişörtler giymesi ruhunu daraltmış olmalıydı.

Evden getirdiğim poşeti çıkardım, içinden siyah bir gömlek ve pantolon çıkardım. Onun gömleği gibi bulamamıştım elbette dolabımda ama yapacak bir şey yoktu.

"Çıkar üstünü bebeğim." dedim arkamı dönüp.

Kafasını salladı usluca, yara bandıyla sarmalanmış uzun, kemikli parmaklarını tişörtune attı ve yavaşça çıkardı. Aynı şekilde pantolonunu da çıkardığında önümde sadece baksırıyla kalmıştı.

YARABANDI -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin