Sen Benimsin

398 30 72
                                    

♥♥♥♥♥♥38 ♥♥♥♥♥♥

'Yemeğe gelmiyor musun?'

Sıradan başımı zorlukla kaldırıp Rana'ya baktım. Bunca zaman birilerini dövmeden durabilmek için kendini yemeğe vermişti. Sıranın altında abur cubur poşetleri doluydu. Derste ders aralarında öfkesini bir şeyler kemirerek çıkartırken korkudan kaçacak yer aramama rağmen maalesef onu sıra arkadaşı olma şansızlığına sahiptim. Şimdi bile ayakta durup elindeki çubuk krakeri yiyerek bana beklenti ile bakıyordu. Bıkkınlıkla doğruldum. Teneffüs arası Nihat'la konuşup Rana'nın bu durumu hakkında konuşmuştum. Nihat Rana'dan bahsettiğimi ancak konuşmam bitince anlayabildi. Kısacası durum vahimdi. Bunun yanında Levent konusunu açamıyordum, konuyu açtığım an Rana'nın beni kraker yerine yiyeceğinden emindim çünkü. Rana'nın bu manyakça hareketlerine alışkın olsam da biraz daha onu yemek yerken görürsem kesin kusardım. Bu yüzden denize düşen yılana sarılır mantığını kullanmaya karar verdim.

'Pamir yanına çağırmıştı beni sen git, ben sana yetişirim'

Sırıtıp Rana'nın gitmesini bekledim ama çubuk krakeri sinirle kırınca şaşırıp geriye çekildim.

'Pamir mi?'

Ah bu sesi tanıyorum, hele o bakışları. Yutkunup başımı hızla evet anlamında sallarken Rana'nın etrafına yayılan kara bulutların etkisinden uzaklaşmak için neredeyse kalorifer peteğinin içine girdim.

'Pamir hala seni rahatsız mı ediyor'

Rana sıranın üzerine doğru eğilince gözlerim sanırım korkudan yerinden çıktı. Anında inkar etme gereği duydum.

'Hayır!'

Rana iyice bana doğru yaklaştı. Gözlerindeki şüphe kıvılcımlarını görebiliyordum. Kaçacak yerim kalmamıştı.

'O zaman neden seni çağırdı'

Cevap vermeden ona bakmayı sürdürdüm. Sınıfta kimse kalmamıştı, Rana'nın birikmiş öfkesinin kurbanı olacaktım. Geri çekilinceye kadar ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama geceden bile karanlık gözlerini üzerimden çekinceye kadar nefes alamamıştım.

'Hadi gidelim, bakalım derdi neymiş'

'Ha!'

'Yürü dedim, kalk oradan çabuk'

Ayağa kalktım ama ayaklarım geri geri gidiyordu. En son Rana ile Pamir karşı karşıya geldiğinde bir düzine kişi hastanelik olmuştu, tamam bunun suçlusu Pınar'dı ama yine de ikisinin bir araya gelmesini sevmiyordum. Fakat şu durumda Rana'yı durdurmak daha tehlikeliydi, özellikle yüzündeki o sinsi sırıtışı gördükten sonra...

'Nerede bu Pamir'

Pamir ismini küfreder gibi söylediğinde elimde olmadan kıkırdadım.

'Müdür eniştemin odasında'

Rana koluma girip beni kendine çekti. Bunun sebebi sağımızdan solumuzdan geçen kişilerin arasına karışıp kaçmamı engellemek olduğundan adım gibi emindim. İşin kötü tarafı benim onu tanıdığım kadar o da beni tanıyordu. Ne güzel kaçacaktım...

'Verda, aşkım!'

Bütün gün bu sesi duymadığım için ne kadar mutluymuşum meğersem. Rana ile aynı anda durup arkaya baktık. Mehmet bir aşk böceği misali insanların arasından kısa saçlarını savurmaya çalışarak, bana doğru koşuyordu. Pencereden atlasam ölür müyüm acaba.

'Dur!'

Mehmet Rana'nın emri ile kolları açık bir biçimde, bana bir adım kala olduğu yerde dondu. Tek ayağı hala havada bu şekilde donması gülmeme sebep oldu. Ben buna Rana gücü derim işte. Ramazan bir anda Mehmet'in arkasında belirince geriye sendeledim. Ne ara geldi şimdi bu...

Çikolata ve KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin