Pembe gözlüklerimi kırdın Pamir....

1.7K 51 32
                                    

‘Verda kahvaltı yapmadan nereye gidiyorsun?’

Annemi duymazlıktan gelip dışarıya çıktım. Dün akşam ailemi ailelikten reddetmiştim. Artık bir evin içinde yaşayan üç yabacıydık. Armamız da hiçbir bağ kalmamıştı bu düşünce ile ayaklarımı yere vura vura pencereden beni izlediğine emin olduğum eski anneme inat Rana’nın evine doğru gittim. Sözde ailem olacak o iki insan Rana ile görüşmemi yasaklamıştı, ama ben bu yasağa uymamaya kararlıydım. Zile basıp geçici olarak konakladığım evime bir bakış attım.

‘Yeter Verda…’

Aniden karşıma çıkıp beni korkutan Rana’ya doğru döndüm.

‘Abimi uyandırmaya çalışıyorsan boşuna çabalıyorsun, o çoktan işe gitti.’

‘Ne…’

‘Elini çek artık şu zilin üzerinden kafamı şişirdin’

Zilin üzerinde unuttuğum parmağımı kendime doğru çekip salaklığımı gülümseme ile kapatmaya çalıştım. Sonra Rana’yı baştan ayağa süzdüm. Omuzlara atılmış yorgan, ayaklarda siyah terlikler, burun ve gözlerde kızarıklık, dağılmış saçlar ve siyah beyaz pijama takımı… Ben bu görüntüyü çok iyi biliyordum. Korkuyla yutkundum.

‘Sen, sen grip mi oldun’

Kendimi yerden yere vurmak bir uçaktan paraşütsüz atlamak istiyorum, cidden Rana’nın gripli halini çekeceğime ölürüm daha iyi. Bir adım geriye gittim. Rana hapşırdı, elimle ağzımı kapatıp bir adım daha geriledim.

‘Verda beni bu halde bırakıp nereye gidiyorsun’

‘Unuttun mu, bu gün Tarih sınavım var. İnan bana, sen bana bağırıp etrafa emirler yağdırırken senin nazını çekerek iyileşmene yardım etmek isterdim ama işte ne yaparsın sınavım var.’

Geriye dönüp Rana bir kez daha hapşırırken koşarak bahçeden çıktım. Koşar adım sokağın başına ulaştığımda geriye baktım.

‘Oh be ucuz yırttık’

Eğer o eve girseydim bir hafta boyunca çıkamazdım. Tarih hocama teşekkür edip yürümeye devam ettim. Yolun yarısını etrafımdaki insanları inceleyerek diğer yarısını ben Rana’ya Pamir’i anlatacaktım ama diye sitem ederek bitirdiğimde sıkıntıdan ölmek üzereydim. Yalnız kalmaktan nefret ediyordum özellikle anlatmak istediğim bir sürü olayı anlatacak birini bulamayınca daha çok nefretle doluyordum. Sıkıntıyla iç çekip sanki durakta bedava bilgisayar dağıtıldığını duyup da gelmiş gibi bir kalabalığın içine doğru yürüdüm. Suratımı asıp dudaklarımı dişledim.

Rana da tam hastalanacak zamanı bulmuştu, ona sormak istediğim yüzlerce soru vardı ama o evde keyif çatıyordu. Onun yüzünden başıma gelmedik şey kalmamıştı, tüm kemiklerim hala ağrırken, ellerim yüzüm yara bere içindeyken evde kalıp dinlenmesi gereken kişi bendim ama işte Rana hanım nasıl becerdiyse grip olarak benden bu ayrıcalığı çalmıştı.

Otobüs gelince saçma sapan düşüncelerimden sıyrılıp on kişiyle sandviç olarak otobüse binmeyi başardım. Ön tarafta bir teyzenin yanındaki boş koltuğa oturmayı başardığımda savaştan çıkmış gibi yorulmuştum. Biraz dinlenip karşımda iki amca yanımdaki tonton teyzeye tekrar baktım. Sonuçta yol arkadaşım olacak bu üç kişiyi biraz tanımaktan zarar gelmez diye düşündüm. Teyze pencere kenarında yüzüne vuran sabah güneşinden korunmak için eşarbının ucunu yüzüne doğru tutarken karşımdaki iki amca ayaküstü uyuyordu. Sabah sabah nasıl enerji verici bir manzara ama diye alay ederek çantamdan kitabımı çıkartıp okumaya başladım. Kolumda bir el hissedince hemen başımı yana çevirdim. Çirkin suratlı bir adam özür dileyip pis pis gülümserken ya sabır diye söylenip kitabıma geri döndüm. Daha ikinci sayfaya geçmeden bu sefer başımda bir el hissettim yine aynı adam bana bakıyordu, sarıgözleri beni çileden çıkartırken bir kez daha özür diledi ama üçüncü kez bana dokunmasına izin vermeyecektim. Zaten neredeyse tepeme çıkacak kadar yakınımdaydı, tüm bunların üstüne akşam Pamir’in suratına tokat attığım için annemin beni azarladığını hatırlayınca iyice sinirlendim.

Çikolata ve KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin