Galiba onu seviyorum...

1K 56 9
                                    

Bölümler sıkıcı mı olmaya başladı ? 

♥♥♥♥♥

Birkaç gündür durmadan kovalandığım için ve Mehmet denilen kayıp şahıstan kaçmaya alıştığım için her teneffüs onun peşinden koşmak bana çok tuhaf geliyordu. Pamir ile ne konuştuklarını ve neden beni her gördüğü yerde kaçarak hırsız polis oyunu oynamamıza sebep olduğunu çok merak ediyordum. Son derse gelmiştik ve ben bunca zaman boyunca Mehmet’e en fazla iki sınıf kapısı mesafesinde yaklaşmayı başarabilmiştim. Tazı gibi kaçmakla kalmayıp, Ramazan’ı önüme engel niyetine koyduğu için onu yakalayamam normaldi. Fakat onu elime geçirdiğim an, benden kaçmasının cezasını da,  sürekli kafamın içinde dolanan o şok olmuş görüntüsü yüzünden, sınavdan muhtemelen bir önceki notumun yarısını bile alamayacak olmama sebep olmasının cezasını da bana verecekti.

Acaba benden neden kaçıyor, beni uzaktan görse bile sanki bir burnundan duman saçan bir ejderha görmüş gibi topukları yere bile değmeden resmen uçarak kaçmasının sebebi ne. Pamir ona ne anlattı ki, Mehmet benden korkuyor. Acaba benim psikopat bir katil olduğumu, erkeklerin peşine takılıp sonunda onları öldürdüğümü, belki de her çıktığım erkeği delirten bir deli olduğumu söylemiştir. Evet, bunu yapmış olabilir, fakat nedense ben daha çok Mehmet’in Pamir’i öldürüp-ortalarda yok-çöpe attığını, sırf suçluluk çektiği için ve beni görünce Pamir’i hatırladığı için benden kaçtığını düşünüyordum. Bu bence daha mantıklı…

Bu durum sayesinde bir şeyin farkına varmıştım. Kovalamak hiç eğlenceli değildi, kovalanmak yerine kaçmayı tercih ederdim. Bir de onu yakalayamayınca hırsımdan çıldıracak duruma gelmeye başlamıştım. Artık Mehmet’e soracağım soruların cevabından çok onu yakalamak daha ağır basmaya başlamıştı. Bu bir onur meselesine dönüşmüş, kendimi suçluyu elinden kaçıran bir polis gibi hissetmeme neden olmuştu. Er ya da geç onu yakalayıp…

‘Kalemin yarısını yedin Verda’

Rana’ya baktım. Sonra baktığı yere yani ders boyunca kemirdiğim tahta kaleme… Ağzımdan tahta kalemi çekip bir kenara atınca, geride dilimde odun tadı kaldı. Birileri sayesinde kalem de yedim ya, artık ölsem de gam yemem.

‘Hala o iki salağı mı düşünüyorsun?’

Rana’nın birçok kötü huyu vardır, bunlardan biri ders sırasındayken hiç kimseyi umursamadan fısıldamadan konuşmasıdır. Arada sırada bunu yapsa da her yaptığında etkisi hep aynı oluyordu. Sınıftaki seslerin kesilmesi, ön sıradaki kişilerin yavaşça başını çevirmesi ve öğretmenin uyarısı…

‘Rana tahtaya gel’

Rana Kimya öğretmenimiz Sevda hocaya baktıktan sonra öfkeyle bana döndü. Sonra gözlerini devirip konuştu.

‘Aferin sana’

Sıradan çıkıp tahtaya doğru giderken arkasından baktım. Ben ne yaptım şimdi diye düşündüm. Rana tahta karşısında karışım sorusuyla boğuşurken onu boş verip, pencereden dışarıya baktım. Yeşil müdürün ailelerimizi arayıp cezaya kalacağımı söylemesi iyi olmuştu. Bir de okul çıkışında babamla uğraşamazdım.

Rana yerine döndükten ve kolumu haksız yere morarttıktan kısa bir süre sonra zil çaldı. Daha dün annemiz melodisini duyup da bu kadar seveceğimi hiç düşünmezdim. Çoktan topladığım eşyalarımın tıkılı olduğu çantamı omzuma atıp, Rana’nın tepesine dikildim.

‘Hadi Rana acele et biraz.’

Sıranın üzerinde hiç açmadığı bir kitap ve bir kalem dışında hiçbir şey yokken sınıf boşalıncaya kadar toparlanamadı. Çantasını eline alınca bana baktı.

Çikolata ve KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin