Büyük Hata...

483 31 62
                                    

♥♥♥♥♥32.♥♥♥♥♥

Levent, Rana’nın ona ne yaptığından zorla bahsettiği andan beri tek düşündüğüm şey Rana’nın neden bunu yaptığıydı. Tamam, arada onu öldürmek ya da işkence çektirmek gibi bir sürü şeyi de düşündüğümü saklayamam ama genel olarak merak ettiğim şey Rana’nın bu davranışının altında yatan nedendi. Hırçın olabilirdi, insanlara acı çektirmeyi severdi, kendinden başka kimseyi çoğu zaman düşünmüyor da olabilirdi fakat tüm bunlar neden bunu yaptığını açıklamıyordu. Hala Levent’i sevdiği konusunda kendime güveniyordum. Bu işi en kısa zamanda çözmeliydim. Aklımda yüzlerce soru ile kaderini kabullenmiş Levent’in eşliğinde aşk kâffesine ulaştığımızda moralim bırakın yerde sürünmeyi yer kabuğunu delip geçerek farklı karanlık bir dünyaya gitmişti. Kâffeden içeriye girerken Levent beni yarı yolda durdurdu. Ona baktığım da gözlerim yeniden dolu dolu oldu.

‘Ben içeriye girmeyeceğim. Biraz etrafta yürüyeceğim. İşin bitince beni ararsın, gelip seni alırım’

Hiç itiraz etmeden başımla onu onayladım. Levent şu anda benim gözümde tek bir sözümle kırılacak kadar narin bir insan gibi görünüyordu. Onu kırmamak için elimden geleni yapmam lazımdı.

‘Tamam, o zaman ben gidiyorum’

Gülümseyince içim bir tuhaf oldu. Kim bilir içinden ne kadar çok acı çekiyordu. Bu tür durumları gördükçe aşık olmaktan o kadar çok korkuyordum. En iyisi aşık olmamaktı, böylece kimse acı çekmezdi. Levent arkasını dönünce dudaklarımı ısırdım. Kapıdan çıkmadan koşarak onu durdurdum.

‘Levent seni müdür eniştemden daha çok seviyorum’

Levent bir süre durduktan sonra kocaman bir kahkaha atınca geriye çekildim. Arkasını dönüp bana gülerek bakarken kaşlarım istemsizce çatıldı. Ben onun için müdür eniştemi satarken o neden bana gülüyordu anlamamıştım. Levent gülmeyi kesinceye kadar kaşlarımı çatarak ona baktım.

‘Beni güldürdüğün için teşekkür ederim.

Teşekkür ettiğini duyunca anında kızgınlığım yok oldu. Kendimi büyük bir işi başarmış gibi hissettim. Bu da hoşuma gitti. Tabi hala nasıl onu güldürdüğümü bilmediğim için sadece sırıttım.

‘Ne demek canım, istersen bir daha güldüreyim’

İnşallah bir daha istemez. Hangi sözüme güldüğünü bir anlasam bir daha güldüreceğim ama hala ne için güldüğünü anlamadığım için bunu yapmam imkansız. Bir daha güldür derse eğer ne yapacağım. Ters takla mı atsam acaba, bu konuda iyi olsam da kolum kırık biraz zor yani. Ayıptır söylemesi beden derslerinde attığım ters taklalarla okulda meşhur oldum ben. Beş parmağımı geçmeyecek yeteneklerimi sergilesem mutlu olur mu pek bilmiyorum ama sanırım benden bunu istemeyecek.

‘Bunun için uğraşmana gerek yok, üzgün değilim çünkü. Rana’yı her şeye rağmen seviyorum. Bu nedenle benim için endişelenme, iyiyim ben’

Ne iyi çocuk ya, üzgün olduğu halde hala başkasını üzmemek için iyiyim diyor. Rana bu çocuğu kaçırmana asla izin vermeyeceğim. Yine de Levent’in mutlu olmasını istiyorum.

‘Ama …’

Levent beni durduğunda kızsam da aşk acısı çektiği için bu kızgınlığı yutmak zorunda kaldım.

‘Ben gidiyorum, sen de içeriye girsen iyi olur. Kapıda dikilen adam patronunsa eğer burada durmandan çok memnun olmuş gibi durmuyor. Başın derde girerse beni ara’

Levent’in baktığı yöne bakmak için yana doğru dönüp merdivenlerin başında duran kişiye yani psikopat patronuma baktım. Kollarını göğsünde birleştirmiş bu soğukta giydiği incecik beyaz gömleğinin içinde, gözlüklerinin biraz olsun yumuşattığı delici bakışlarla bize bakıyordu. Yutkunup onu görmemişim gibi yaparak-görmemem mümkünmüş gibi-Levent’e döndüm.

Çikolata ve KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin