Sıkıcı bir hayatta yapılabilecek tek çılgınca şey kitap okumaktır bana göre. Evet ne çılgınca (!)
Bütün hayatımı eğlence arayışında heba edemem. Bu yüzden farklı hayatlar, farklı eğlenceler yaşamanın en kolay yolu kitap okumaktır.
Okuldaki tek ve en iyi yer olan kütüphaneye gitmek günlük rutinimdi. Her gün, görüp görebileceğim en iyi olan kütüphaneye gider bazen orada kitap okur, bazen ise istediğim kitabı ödünç alıp herhangi bir yerde okurdum.
Tabii ki tüm günümü kitap okuyarak geçirmiyorum. Arkadaşlarıma vakit geçirmek de (dedikodu yapmak) benim için çok önemli.
Bugün yine her gün olduğu gibi okulun en üst katındaki kütüphaneye gidiyordum. Okumak istediğim bir kitabı kütüphaneye almışlardı. Ve o kitabı almadan o kütüphaneden çıkmayacaktım.!
Kütüphanenin kapısını açıp içeri girdiğimde içerisinin biraz dolu olduğunu gördüm.
Bu kadar öğrencinin kitap okuduklarını veya ders çalıştıklarını düşünmediniz umarım? Birkaç kişi hariç hepsi birilerini kesme derdindeydi.
Hadi ama, sevgili yapabileceğin onca yer varken neden burayı kalabalıklaştırıyorsunuz? Ve sesinizi kesmiyorsunuz? Burası bir kütüphane adı üstünde, sessiz olmanız gerektiğini bilmeyecek kadar aptal mısınız?
Aptal Dokyeom burada olsaydı her zamanki gibi " Tanrım ne kadar gerginsin! Git biraz toprağa bas." derdi. Toprağa basınca geçiyor sanki. Aptal!
Kütüphane görevlisi olan Wonwoo hyung (aynı zamanda öğrenci ama öğle araları ve tenefüslerde görevlicilik yapıyordu.) beni görünce gülümsedi.
" Günaydın! Bugün erkencisin."
Gülümsedim. "Günaydın hyung. Öyle oldu." Wonwoo hyung'u seviyordum. O da beni seviyordur bence. Umarım. İyi biriydi ve kibardı. İçi dışı birdi. Kimseye olduğundan farklı davranmıyordu.
Ezbere bildiğim raflar arasında kitabın baş harfinin olduğu rafa geldim. Hızlıca kitaplar arasında gözlerimi gezdirirken sonunda aradığım kitabı buldum.
Gözlerim parıldarken elimi kitaba uzattım. Sonunda kavuşmak üzereyim!
Kitapla elim arasında birkaç santimetre var derken biri benden önce kitabı aldı. Cidden mi?! Eceline susamış olmalı!
Sol gözüm seğirirken kafamı kitabı alan kişiye çevirdim. Hayat benden nefret ediyor sanırım.
Ve işte karşınızda, okulun gözde öğrencisi, Amerikalı Chwe Vernon. Chew değil Chwe, bu konuda gereksiz bir katılığı var...
Tanrım, bu çocuk eminim kitap okumuyordur bile! Ne diye benim hakkımda giriyor?!
"Ya! Vernon, ver şu kitabı! İlk ben geldim buraya."
Dişlerini göstererek o gıcık gülümsemesini yaptı. "Hayır ben zaten buradaydım. Senin gözünü kitap kör ettiği için başka bir şey görmüyordun." Dalga mi geçiyor bu çocuk cidden?
Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Buna inanacağımı sanıyorsan aptalsındır Chwe Vernon. Şimdi ver o kitabı bana."
Hâlâ aptal aptal sırıtıyordu. Gerçek bir salak. "Bana inanmadığın için asıl aptal sensin. Sana yalan söylemek için bir sebebim yok."
Gerçekten sinirlenmeye başlıyordum. İşleri bu kadar zorlaştırmak zorunda mısın? "Ah evet bir sebebin var tabii. Gıcık bir salak olduğun için yalan söyleyebilirsin."
"Öyle mi dersin Boo Seungkwan?"
"Evet öyle. Şimdi ver o kitabı bana!" Ellerimi ona uzatıp kitabı vermesini bekledim. Ama bu Vernon, kendisi insanları gıcık etmeye bayılır. Tanıştığınıza memnun olduğunuzu düşünmüyorum.
"Hayır Seungkwan. Kitabı sana vermeyeceğim. İlk ben aldım. Benim hakkım."
"Nereden senin hakkın oluyor ya? Eminim hayatında hiç kitap okumamışsındır bile."
Kaşlarını alayla kaldırdı. "Hayır yeteri kadar kitap okudum."
Sinirle güldüm. "Yeteri kadardan kastın 4 tane herhalde."
"4 tane değil Boo Seungkwan. Şimdi izin verirsen keyifle kitabımı okumak istiyorum."
Gülümseyerek yanımdan geçmeye çalışırken onun önüne geçtim. "Kitabı bana vermeden gidemezsin. Bak bu kitabı ne kadar okumak istediğimi bilmezsen sen. Ver hadi hemen okur sana getiririm."
Tabii ki vermeyecektim. Gelip kendisi alsın.
Düşünür gibi yaptı. "Olmaz. Ben de okumak istiyorum. Sen şimdi yavaş okursun."
"Ya! Yavaş okumam ben. Ver artık şunu!"
"Olmaz. Arkadaşım bu kitabı kesinlikle okumam gerektiğini söyledi. Çok heyecanlı bu konuda. "
Yüzümün sinirden kızardığını kesinlikle hissedebiliyordum. Kavga mı istiyorsun Chwe Vernon?
"YA! SEN BENİ SİNİRDEN ÖLDÜRMEK Mİ İSTİYORSUN? UZUN SÜREDİR BEKLİYORUM BEN YA! ŞİMDİ TAM OKUYACAKKEN SEN ALIYORSUN KİTABI! GERÇEKTEN, VER DEMENİN NESİNİ ANLAMI-"
"Ne oluyor burada?"
Wonwoo hyung!.. Yardım et lütfen. "Hyung ben dedim ki bu kita-"
"Sabahtan beri ikinizin sesi bütün kütüphanede yankılanıyor. Burada sessiz olmanız gerektiğini bilecek yaşta olduğunuzu düşünüyorum. Yanlış mıyım?"
Vernon ve ben ellerimizi önümüzde birleştirmiş suçlu bir şekilde duruyorduk. Evet ikimizde hatalıydık ama halimden anlaması gerekirdi.
Wonwoo hyung sakinleşmeye çalışırken "Daha fazla insanları rahatsız etmeden çıkın buradan. Hadi."
Vernon'la aynı anda özür dileyip kütüphaneden çıkmak için birbirimize baktık.
Şu an fazlasıyla dikkati dağınıktı.Elindeki kitabı hızlıca kapıp çıkışa koşmaya başladım. Arkamdan Vernon'un bağırışlarını ve Wonwoo hyung'un kıkırdamasını duymazdan gelerek son hızla koştum.
Kütüphaneden çıkınca aynı hızla merdivenlerden inip kendi sınıfımın katına geldim.
Eğer kitabı çantama koyarsam Vernon gelip zorla alırdı. Ama kitap bende olmazsa alamazdı. Ayrıca onunla aynı sınıfta da değilim ama o salak her şeyi yapabilecek potansiyelde.
Bu yüzden onunla aynı sınıfta olan arkadaşımın yanına koştum ve kimse görmeden onun çantasına koydum kitabı.
"Ya Dino! Sakın bunu kimseye gösterme ve verme. Bak çok gizli. Sakın böyle bir hataya düşme!"
Dino bıkkın bir şekilde "Seungkwan bana öyle seslenme demedim mi? Chan benim adım, Chan. Ayrıca tamam merak etme. Çok gizli(!) işini riske atmam." Dedi. Dalga geçiyor bir de utanmadan.
"Tamam Dino'cuğum bebeğim. Hadi ben gidiyorum. Dikkat et." Ona öpücük yolladım ve dans ede ede kendi sınıfıma gittim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
library ⌇ verkwan
FanfictionSeungkwan, kütüphanedeki bir kitap için Vernon ile kavga eder. 7teen | vernon - seungkwan 010423 - 080723