Dün, tüm gün Vernon'dan kaçtıktan sonra yorgun yorgun eve gidip kitabı okumaya başlamıştım. Okul çıkışı Vernon'a gözükmeden kitabı Dino'dan almıştım.
Kitabı çok merak etmeme rağmen Vernon'a hemen vermemek için yavaş yavaş okuyordum.
Her zamanki enerjimle zıplaya zıplaya okula girdim. Düne göre daha geç geldiğim için okul daha kalabalıktı sanki.
Merdivenlerden çıkarken okulu yapanlara küfür etmeyi unutmadım. Ne diye bu kadar çok merdiven yaptınız ki? Keşke sınıfım zemin katta olsaydı.
Merdivenler yüzünden sıfırlanmış enerjimle sınıfa girdim. Bugün kütüphaneye gitmeyecektim. Wonwoo hyung'u görecek yüzüm yoktu. Utanıyordum açıkçası.
Sınıfta birkaç kişi vardı. Ama onlarla da çok yakın değildim. Arkadaşlarım da hâlâ gelmemişlerdi. Bu yüzden çantamı bırakıp koridora çıktım.
Okulda yapılacak fazla bir şey yoktu. Bu yüzden arkadaşlarım ve ben hep bizim katın koridorundaki kalorifere yaslanıp muhabbet ederdik.Bugün tek başıma gitmek zorundayım maalesef.
Kalorifere yaslanıp camdan dışarı bakmaya başladım. Çoğu kişi yeni yeni geliyordu. Çok uzaktan, karınca tanesi gibi gördüğüm Mingyu'ya el salladım ama beni görmedi.
Dudaklarımı bükerek kafamı koridora çevirdim. O sırada yanındaki Minghao ile konuşan Vernon ile göz göze geldim.
Gözlerini kısarak bana baktı ve bana doğru gelmeye başladı. Minghao da şaşırarak onu takip etti.
Ben ise onu alt etmenin verdiği mutluluk ile gülümsedim. "Günaydın Vernon. Naber?"
Benim gibi o da gülümsedi ve tam karşımda durdu. Minghao da bana baktı. "Günaydın Seungkwan."
Ona kocaman gülümsedim. "Sana da günaydın Minghao."
Minghao ile çok yakın değildim ama birbirimizi gördüğümüzde her zaman selam verir, az da olsa konuşurduk.
Mingha gördüğüm kadarıyla okulda en iyi kişiliğe sahip diyebileceğim kişilerden biriydi. Herkese kibar davranır, yardım eder, hep tatlı bir şekilde gülümserdi. Aslında onun içinde bir şeytan yatıyordur eminim. Bu kadar iyi kalplilikle hayatta kalamaz çünkü.
Vernon kesinlikle beni rahatsız edecek bir şey söylecekti, tahmin edebiliyorum. Ona bu fırsatı vermemem lazım.
Tam ağzını açıp bana bir şey söylecekti ki yeni gelen Mingyu'yu gördüm.
"Kusura bakma Vernon'cuğum sonra konuşalım olur mu? Şu an müsait değilim." dedim ve sinsi sinsi gülerek oradan uzaklaştım. Sınıfın kapısında beni bekleyen Mingyu ile içeri girdik.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
3 gün sonra
Okuldan eve yeni gelmiştim. Kendimi yatağa alıp gözlerimi kapatmıştım ki telefonuma gelen bildirim sesiyle gözlerimi açtım. Oflayarak telefonu elime aldım.
+82********* Seungkwan
Boo Seungkwan ?
+82********* Ben Vernon
Boo Seungkwan ?
Chew Vernon YA, şunu atıp durma
Boo Seungkwan Ne istiyorsun Chew
Chew Vernon Chew değil Chwe
Boo Seungkwan Her neyse Ne istiyorsun dedim
Chew Vernon Kitap Kitabı ne zaman vermeyi düşünüyorsun
Boo Seungkwan Düşünmüyorum
Chew Vernon Komikmiş Kaç gündür bitiremediğini söylemeye utanıyorsun sanırım :)
Boo Seungkwan Komikmiş sana vermemek için sakin sakin okuyorum Sıkıntı mı var Vernon'cuğum
Chew Vernon Evet var Seungkwan'cığım Seni bekliyorum kaç gündür Ver artık şunu Tek okumak isteyen sen değilsin
Book Seungkwan Of tamam ya Vercem dedim ya Sabırlı ol
Chew Vernon Sabırsız olan sensin Elimden alıp kaçmasaydın Ben hemen okuyup sana verirdim Aptal
Book Seungkwan Bana bak sakız Aptal olan sensin Benimle orada inatlaşmasaydın Ben zaten hızlıca okur kütüphaneye geri bırakırdım Sen kaşındın Ayrıca senin yüzünden utancımdan kütüphaneye gidemiyorum bile Wonwoo hyung'a çok ayıp oldu
Chew Vernon Benim yüzümden değildi Sen bağırdın kütüphanenin ortasında
Book Seungkwan Tek ben mi bağırdım Wonwoo hyung ikimize de kızdı
Chew Vernon Tamam seungkwan Öyle olsun Çabuk bitir kitabı getir
Book Seungkwan Ben niye senin ayağına getiriyorum Sen kendin gel al
Chew Vernon Ne zaman bitirdiğini nereden bileyim Vahiy mi inecek Aklını çalıştır biraz
Book Seungkwan Yarına bitirim vernon Gelir alırsın *Görüldü
Daha fazla konuşmayacağımız anlaşıldığında telefonu kapattım ve yatağın üzerine koydum. Çantamdan kitabı çıkarıp okumaya başlayacakken odamın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Gelen annemdi. Beni bir kere bile rahat bıraksalar ölülerdi zaten.
"Boo Seungkwan! Sen hâlâ yatıyor musun?! Kalk akşam yemeğini hazırla sonra git dersine çalış. Tek yaptığın yatıp telefona bakmak! O telefonu elinden almamı istiyorsun herhalde."
Bıkkınlıkla yatakta oturur hale geldim. "Anne daha yeni geldim. Çok yorgunum. Biraz dinlensem olmaz mı? Ne acelemiz var?"
Kapıyı duvara çarpıp "Aç aç senin keyfini bekleyecek değiliz. Çok yorgunmuş. Ne yaptın maraton mu koştun? Kalk çabuk!" dedi ve odadan çıktı.
Akan gözyaşlarımı durdurmaya çalışarak ayağa kalktım.
Her zaman mutlu, enerjik olan insanlar aslında hiç mutlu değillerdir. Bu konuda fazla tecrübeliyim. Aslında dışarıya karşı rol yapmıyorum. Evde, ailemle beraberken hep çok kötüyüm. Mutlu değilim. Ama dışarıda tam tersiyim. Gerçek kişiliğimin hangisi olduğunu bile bilmiyorum.