20

422 52 21
                                    

Buraya gelişimizin üstünden 1 hafta geçmişti. 1 hafta daha kesin buradaydık ama ne zaman dönerdik, hiç bilmiyordum. Tek bildiğim geri dönmek istemediğimdi.

Grupla daha da samimi olmuştuk artık. Joshua ve Jun bile rahatça konuşuyordu bizimle. Yakın olmak, nedense beni çok mutlu ediyordu.

Ödeve henüz başlamamıştık. Bay Taeil beni her gördüğünde geç başlamamız hakkında sıkıştırıyordu.

Tatil hissi bütün bedenimi ele geçirmişti. Ödev falan düşünmüyordum zamanımız var diye. Rahattım açıkçası.

Bu yüzden gece olur olmaz telefonumu alıp ormanın girişine gittim. Arkadaşlarıma haber vermiştim endişelenmemeleri için.

Bir ağacın altına oturdum. Sırtımı ağaca yasladım ve dizlerimi kendime çektim. Çenemi dizlerime koydum ve gözlerimi kapattım.

Rüzgarın sesi, toprak kokusu beni çok rahatlatmıştı. Çok mutlu ve sakin hissediyordum.

Burası o kadar güzeldi ki... Keşke hep burada kalsak diye düşündüm.

Kendimi dış dünyaya soyutladığım on dakikanın sonunda birinin başını omzuma koyduğu hissettim. Kokusunu çok tanıdık ve güzeldi.

Koku çok tanıdık olduğundan arkadaşlarımdan biridir diye düşündüm ve bu yüzden de sesimi çıkarmadım. Arkadaşımın da doğanın güzelliğinden yararlanmasına izin verdim.

Yanımdaki kişi hangisiyse, derin bir iç çekti. Sonra ise sesini duydum.

"Bu gece ay çok güzel değil mi?"

Duyduğum ses ile kalakaldım. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı ve eminim ki bunu o da duymuştu. Chwe Vernon ne olursa olsun benim kalp atışımı hızlandırıyordu, anlamadığım bir sebeple.

Vernon benden bir cevap bekliyordu muhtemelen. Gözlerimi gökyüzüne çıkardım. Onlarca küçük yıldızın arasındaki kocaman dolunaya baktım.

"Evet çok güzel."

Sanırım en sevdiğim ay şekli dolunaydı. Hem çok daha parlak gözüküyordu hem de beni daha çok kendine çekiyordu dolunay.

Sesli kıkırdamasını duydum. Çok tatlı gülüyordu. Hayır gülmüyor! Neden böyle düşünüyorum ki?! Tam bir aptalım!

Kafasını omzumdan kaldırdığında derin bir nefes aldım ancak bu kısa sürdü. Çünkü suratını benden çok uzaklaştırmamıştı.

Yüzlerimizin arasında birkaç santimetre vardı ama o halinden memnun gibi gözlerini gözlerimden çekmiyordu.

Sakin kalmaya çalışarak yutkundum. Evet kesinlikle sakinim. Biz arkadaşız. Bu çok normal. İyiyim. Harikayım. Sakinim. Sakinim.

Gözlerini dudaklarıma çevirdi birkaç saniyeliğine. Sonra tekrar gözlerime baktı.

Sakin değilim. İyi değilim. Harika değilim. Sakin değilim. Sakin değilim. Ölmek üzereyim Tanrım.

Kalbim çok hızlı atıyordu kesinlikle. Ve Vernon bunu duyuyordu. Adım gibi eminim. Gerçi, onun da benden pek bir farkı yoktu. Çünkü ben de onun kalp atışlarını duyuyordum.

Tam o sırada adım sesleri duydum. Kafamı anın şokuyla hızla geri çektiğimde Vernon da oflayarak çekildi. Ne ofluyorsun? Burada ölmek üzereydim!

Adım sesleri yaklaştığında Vernon'a yandan yandan baktım ve onun da bana baktığını gördüm. Hemen başka yöne baktım ve gelen kişiyle göz göze geldim.

Gelen Hyunjin'di. Şu sıralar ne kadar çok karşılaşıyorduk!

"Ah! Seungkwan! Selam."

Elimi kaldırıp "Selam." dedim. Komik bir şey söylemişim gibi kahkaha attı.

library ⌇ verkwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin