Ertesi gün okula gittiğimde ilk iş Vernon'un sınıfına gittim. Kitabı bitirmiştim ve şimdi Vernon'a verecektim.
Sınıfa girince Minghao ile konuşan Vernon salağına doğru ilerledim. Vernon beni fark etti ve gözlerini benden ayırmadan Minghao'yu dinlemeye devam etti.
Yanlarına vardığımda ikisi de bana baktı. Elimdeki kitabı Vernon'a uzatıp almasını bekledim.
"Artık beni rahatsız etmene gerek yok. Kitabı bitirdim. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsin. Bir daha da beni rahatsız etme, sakın! Al kitabı."
Kitabı almasını bekledim ama hâlâ bana bakıyordu. Yine salak tarafından kalkmış olmalı. Aptal.
Elimdeki kitabı alması için salladım. Yavaş hareketlerle elimdeki kitabı aldı. "Bu kadar çabuk bitireceğini düşünmemiştim Seungkwan. Beni şaşırttın."
Ona en gıcık gülümsememi atıp Minghao'ya döndüm. Gülümsedim. "Günaydın Minghao."
Şaşkın suratından arınıp gülümsedi o da. "Günaydın Seungkwan."
Son kez Minghao'ya tatlıca, Vernon'a gıcıkça gülümseyip arkamı dönerek sınıfın kapısına yöneldim. Sınıfa yeni giren Dino'nun kafasına vurup sınıftan çıktım.
İşte bu. Vernon denen aptalla işim tamamen bitmişti. Bir daha onun aptal yüzünü ve iğrenç gülümsemesini görmek zorunda değildim. Şükürler olsun Tanrım. Hayatımı onsuz iyi bir şekilde yaşayacağıma söz veriyorum. Onsuz hayatımı seviyorum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Vernon'un suratını bir daha görmeyecektim. Mutlu bir hayat yaşayacaktım. Tanrım! Neden benden nefret ediyorsun? Neden bana bunu yapıyorsun?
Ne olduğunu hemen anlatıyorum. Yaklaşık bir saat önce sınıf öğretmenimiz Bay Moon okulun farklı sınıflarından farklı öğrenciler ile farklı gruplar oluşturdu. Her grup ayrı bir ödev konusuna sahip olacakmış. Ve bu ödevleri okulumuzun bizi götürdüğü kamp alanında belli bir süre zarfında yapacakmış.
Yani muhtemelen kamp alanındaki süremiz iki haftadan fazlaydı. Ama bütün okul aynı yere gitmeyekti. Okulun her çeyreği farklı bir alana gicecekti.
Ve bilin bakalım hangi şanslı insan Chwe aptal Vernon ile aynı gruba denk geldi? Tabii ki ben. Ne kadar mutlu olduğumu tahmin bile edemezsiniz (!)
Grubumuzun 13 kişiden oluşuyordu. Üst sınıflardan Choi Seungcheol, Yoon Jeonghan, Hong Joshua, Kwon Hoshi, Wen Junhui, Jeon Wonwoo, Lee Jihoon. Benimle aynı yaşta olanlar Lee Dokyeom, Kim Mingyu, Xu Minghao, Lee Chan (Dino), Chwe Vernon. Ne kadar harika bir grup.
Pekâlâ, en azından en iyi arkadaşlarımla aynı gruptaydım. Ama en kötüsü Vernon ile aynı grupta olmamdı. Vernon'un arkadaşları iyi kişiler gibiydi ama onunla beraber olunca ortaya nasıl bir bokluk çıkacak asla kestiremiyordum.
"Ama Taeil hocam bu grup sizce de fazla uyumsuz olmadı mı? Bence birkaç kişiyi diğer gruplarla takas edebiliriz. Nasıl fikir?" Israrlarım hiçbir işe yaramadı ama.
"Hayır bence gayet iyi bir grup oldunuz Boo Seungkwan. Ben çok beğendim açıkçası."
Ağzım açık bir şekilde Taeil hocaya baktım. Komikmiş hocam. Ağzımı açıp da bir şey söylememe izin vermedi.
"Seungkwan. Biliyorsun, okul ortamında derslerinizin önemli olduğu kadar insanlarla ilişkileriniz de çok önemli. Öğretmeniniz olarak bunu çok fazla umursuyorum. Bu takım çalışması hem size iyi notlar getirecek hem de güzel arkadaşlıklar. Bundan eminim."
O kadar iyisiniz ki hocam. Sağ olun.
Ve şimdi zorla, kantindeki en büyük masada 13 kişi oturuyorduk. Herkes birbirine dik dik bakıyor, birinin konuşmayı başlatmasını bekliyordu.
Ben ne kadar bu durumdan hoşlanmadıysam Hoshi bir o kadar hoşnuttu. Şerefsizin ağzı kulaklarında. Gözlerini de dikmiş Jihoon'a, mal mal gülüyor. Çok belli ettiğinin farkındadır umarım.
En sonunda Seungcheol hyung sessizliğine dayanamamış olmalı ki boğazını temizleyip konuşmayı başlattı.
"Uzun bir süre beraber olacağımıza göre gerçek bir tanışma yapmalıyız bence. En azından gerginliği azaltırız."
Herkes sadece birbirine bakıp bir şey söylemeyince Seungcheol derin bir iç çekti. "Pekâlâ. Ben Choi Seungcheol. Son sınıfım. Jeonghan'ın sevgilisiyim."
Sonuncuyu söylemese ölürdü çünkü. Anladık sevgilin var hyung!
Jeonghan hyung ona gözlerini devirip gülümsedi. " Ben Yoon Jeonghan. Seungcheol'un sevgilisi olan. Son sınıfım."
"Ben Hong Joshua. Korece adım Jisoo. Ama Joshua'yı kullanıyorum. Los Angeles'ta doğdum. Son sınıfım."
Ufff bu Joshua var ya, çok yakışıklı çocuk. Dokyeom ve ben bayılıyoruz, bitiyoruz bu çocuğa!
"Ben de Kwon Hoshi. Koreliyim, Japon değilim. Annem neden Japonca isim koymuş bana bilmiyorum. Ama babam bana Soonyoung der. Son sınıfım."
Jihoon hyung ona gülümsedi. "Hoshi yıldız demekti değil mi?"
Hoshi'nin ellerinin titremeye başladığını gördüğümde gülmemeye çalışırken boğuldum. Sonra Vernon'la göz göze gelince gözlerimi devirdim.
"Evet yıldız demek."
Jihoon Hoshi'nin sarı saçlarına bakıp "Saçlarına uymuş." dedi ve kafasını aşağı eğip ortamdan soyutlandı.
Hoshi transa girmiş gibi kafasını salladı. Sonra bana baktı. Dokyeom'a baktı. Mingyu'ya baktı. Dino'ya baktı. Sonra sandalyede biraz aşağı doğru kaydı. Biz de onu kendi haline bıraktık.
"Ben Wen Junhui. Çinliyim. Son sınıfım." Minghao yalnız kalmayacak en azından. Bir Çinli daha.
"Ben Jeon Wonwoo. Son sınıfım. Kütüphane görevlisiyim, biliyorsunuzdur."
" Lee Jihoon. Son sınıfım."
"Ben Lee Dokyeom. İkinci sınıfım. Pizzayı severim."
Mingyu ona side eye attı. "Kim Mingyu. İkinci sınıfım. Arkadaşlarım bana visual der."
Asıl side eye'ı ben atarım burada Kim Mingyu. "Kim demiş onu?"
Saçını eliyle taradı. "Gözleriniz."
Göz devirdim. "Geçin şunu ya. Korkunç." Bana öpücük atınca ağzımı oynatarak küfür ettim.
"Ben Xu Minghao. Çinliyim ben de. İkinci sınıfım. Kitap okumayı severim."
Sıra bana gelince gerildim. "Boo Seungkwan ben. İkinci sınıfım." Konuşup kafamı pencereye doğru çevirirken Vernon'la göz göze geldim. Yine. Sürekli bana bakıyor galiba. Aşık mıdır nedir?
"Chwe Vernon. New York'ta doğdum. İkinci sınıfım."
Son olarak Dino kendini tanıttı. "Ben Lee Chan. Ama salak Seungkwan bana Dino diyor. Neden olduğunu hâlâ anlayamadım. İkinci sınıfım."
"Dinozorları severim." Yalan söyledim. Bence çok korkunçlar. Dino da arada böyle korkunç oluyor. Ama bunu ona tabii ki söylemedim. Ondan korktuğumu düşünürse her seferinde yüzüme vurur.
Seungcheol bize gülüp ayağa kalktı. "O zaman, elimizden geleni yapalım."