15

419 56 19
                                    

Gecenin 3'ünde uyanma sebebim Dokyeom'du. Beni bir daha asla yalnız bırakmayacağını söylemiş ve benim yatağımda beraber uyuyacağımızı söyledi. İtiraz etmeme de izin vermedi.

Muhtemelen Dokyeom deli bir şekilde yattığının farkında değildi. Çünkü az önce uyanmış ve üstüme çıkmış Dokyeom'un suratıyla bakışmıştım. Onu görür görmez üstümden atmış, verandaya inmiştim.

Her yer karanlıktı. Tek bir lamba bile yanmıyorken yıldızlar ve dolunay çok güzel görünüyordu. Keşke hep burada kalıp bu manzarayı seyredebilsem.

Kapı kapanma sesi geldiğinde başımı kulübenin kapısına çevirdim. Vernon gelmişti.

Yanıma gelip oturdu. İkimiz de ses çıkarmadan gökyüzünü izliyorduk. Derin bir iç çektiğini duydum.

"Şehir ışıklarından uzak gökyüzü güzel gözüküyormuş cidden."

Gülümsedim. "Evet. Her zaman kitaplarda okuyordum böyle bir şeyi. Gerçeğini yaşamak güzel hissettirdi."

Ona döndüğümde zaten bana bakıyor olduğunu gördüm. Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan beni izliyordu.

Gözlerimi zorlukla onun gözlerinden ayırıp sargılı sol eline baktım. "Acıyor mu?"

Gözlerini benim gözlerimden ayırmadan başını sağa sola salladı. "Acımıyor."

Ona inanmamıştım tabii ki. Eminim acıyordur. Çok pişman hissediyorum Tanrım!

Sonra sahte bir sinirle bana baktı. "Bu konu hakkında konuşmayacaktık hani? Açma konuyu!"

Kafamı sallayarak gülümsedim ve başımı kucağıma eğdim.

Vernon'a olan duygularım gerçekten değişmişti. Çok fazla. Daha iki gün önceye kadar zoraki olarak aynı ortamda bulunuyorduk ama şimdi, ondan hiç rahatsız değildim. Mutluydum.

Artık ona karşı kötü duygular hissetmiyordum, sanırım. Sonuçta beni kurtarmak için yangının içine atlamıştı. Ve bu beni rahatlatmıştı sanki. Belki de artık aynı evde kaldığımız kimseyle aram kötü olmadığı içindir.

Neden bilmiyorum ama onunla konuşmak istedim.

"Senin gıcık biri olduğunu düşünüyordum."

Bakıştık. Kaşlarını havaya kaldırdı ve gülümsedi. "Artık düşünmüyor musun?"

Kıkırdadım. "Düşünüyorum. Ama artık iyi kalpli bir gıcık olduğunu anladım."

"Özüne döndün sonunda. Sonsuza kadar iyi kalpli Seungkwan olacağını düşünmüştüm."

Şaşkınlıktan gözlerim kocaman açıldı. Koluna vurdum ama o sadece güldü. Hoşuna gitti vurmam herhalde.

"Ne demek istiyorsun sen? Kötü kalpli miyim ben normalde?!"

Sinirli olmam onu güldürüyordu sadece. "Kötü değilde, gıcık diyelim."

Kendi kuyumu kazdım... Ben kaşındım...

Hayal kırıklığına uğramış rolüme bürünerek öyle olsun anlamında kafamı salladım ve önüme döndüm.

O ise kahkaha atmaya devam ediyordu. Sonunda gülmesi bittiğinde bana baktı ve ona bakmamı bekledi. Ona istediğini vermeyecektim tabii ki. Ona bakmamak için etrafa bakıyordum.

İşaret parmağını yanağıma koydu ve hafifçe bastırmaya başladı. Aynı zamanda da gülüyordu.

Sert olmayan bir şekilde eline vurdum. "Konuşma benimle. Asıl gıcık olan sensin tamam mı?"

Kahkaha atarak saçlarımı karıştırdı. "Tamam. Öyle olsun."

Ona side eye attım ve yazıklar olsun anlamında kafamı salladım. Gülerek bana bakıyordu.

Kafamı omzuna koydum. Acı çekmek zorundasın ezik.

"Sinirilerimi bozduğun için kafamı taşımak zorundasın. Sen kaşındın."

Hiç hareket etmediğini fark ettim. Nefes almayı bırakmıştı sanırım. E tabii yakışıklı çocuğum. Etkilenmesi normaldir.

Sonra elini omzuma attı. "Peki. Kaderime boyun eğmeliyim sanırım."

Kıkırdadım ve derin bir nefes aldı. Omzumdaki elini yavaş yavaş hareket ettirdi ve okşamaya başladı.

İçim huzur dolmuştu. Hiç bu kadar huzurlu ve rahatlamış hisetmemiştim kendimi sanırım.

Ailem bana böyle sevgi göstermemişti mesela. Bu yüzden kim bana böyle şefkatli yaklaşsa duvarlarımı kırıyordum hemen.

Ama şu an bütün dertlerimi unutmuş, sadece onun sıcaklığına odaklanmış, mutlu oluyordum.

Eve gitmek istemiyordum. Ailemin yanına dönmek istemiyordum. Evim gibi hissettiğim bir yerde olmak istiyordum. Neresi olursa olsun fark etmezdi. Yeter ki mutlu olayım.
Tabii, bende de şans yok ki.

Vernon da kendi kafasını, benimkinin üstüne yasladı. Acaba o da benim gibi huzurlu hissediyor mu? Çok merak etmiştim.

Gözlerimin yavaş yavaş kapandığını hissediyordum. Vernon uykumu getirmişti. Her an uykuya dalabilirdim.

Odaya dönüp uyumalıydık. Ayrıca şu an Vernon'u da uykusundan ediyordum. Başına iş açmaktan başka bir şey yapmadığımı düşünüyordum. Böyle düşündüğümü öğrenirse bana yine çok kızardı. Ama elimde değildi, ne yapabilirdim ki?

"Vernon... Uykum geldi."

Uykuya dalmama son üç. Kalk artık Seungkwan.

"Uyu güzelim."

Ne?

"Sen uyumayacak mısın? Yatağa gidelim. Uyu sen de."

Kolun hâlâ omzumda, başı hâlâ başımın üstündeydi.

"Uykum yok. Sen rahatça uyu."

Gözlerim kapalıydı. Uyumak üzereyim bak son kararın mı?

"Burada mı uyuyacağım?"

"Hm hm. Rahat değil misin?"

Kafamı daha çok boynuna gömdüm. "Rahatım. Ama sen rahat mısın?"

"Çok rahatım. Uyu hadi."

"Hm hm."

Uykuya dalmadan önce hissettiğim son şey saçlarımı öptüğüydü...


library ⌇ verkwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin