Akşam yemeği vakti geldiğinde hep beraber yemekhane gibi olan bir yere girdik. Hepimizin sığabileceği bir büyüklükteydi.Yemeğimizi alıp bir masaya geçtik. Evet, 13 kişi beraberdik. Nedense kimse ayrılmak için bir harekette bulunmamıştı. Ortama bu kadar çabuk alışmaları beni şaşırtmıştı.
Sessizce yemeğimizi yiyorduk. Yakın olmadığımız için, gruplaşmalar hariç, kimse konuşmuyordu. Çatal ve tabak sessinden başka bir ses gelmiyordu masamızdan.
Bu durum bence en çok Joshua ve Jun'u zorlamıştı. Çünkü aramızdan kimseyi tanımıyorlardı. O ikisi birbirlerini bile tanımıyordu. Bu yüzden bu ödev işinin onlar için çok zor olduğunun farkındaydım.
Tam sessizlikten bunalmışken Minho hoca elindeki mikrofon ile konuşmaya başladı. Mikrofonu nereden buldu bu dağ başında?
"Evet gençler. İlk gününüz nasıl geçti?" Herkes olumlu bir şekilde bağırınca güldü.
"Harika. Yarın sabah size ödev konularınızı dağıtacağız. Çok rahata alışmayın sakın.
Ama merak etmeyin, projelerinizin üzerinde yoğunlaşacağınız kadar sosyalleşmeye de yoğunlaşmanız önemli. Bu yüzden kamp ateşi falan yaparız herhalde. Ne kadar sürecek burada kalmamız bilmiyoruz. Eğlenceler ve başarılar diliyorum size."
Hemen onu alkışladığımda herkes bana katılarak alkışlamaya başladılar. "Çok yakışıklı adam. Aşığım sanırım."
Dokyeom da bana katıldı. "Değil mi? Şu kol kaslarına baksana. Tam bir şaheser!" Sahte gözyaşlarımı sildim. Seviyorum ya bu adamı.
Böyle durumlarda ilk konuşan normalde Hoshi olurdu ancak şimdi hiç konuşmuyordu. Sessizce yemeğini yiyiyor, karşısında oturan Jihoon'a sürekli bakıyordu.
Gizlice baktığını düşünüyordu kesin ama çok belli ediyordu. Çünkü benimle beraber Hoshi'nin bu hâllerini izleyen biri daha vardı aramızda.
Jeonghan hyung ile göz göze geldiğimizde onun bir şeyler sezdiğini anlamıştım. Gözleriyle Hoshi'yi gösterdiğinde anlamamış gibi yaptım. Ancak bu Jeonghan'dı. Şeytaniliği ile bilinirdi. Bana öyle olsun gibi bakıp yemeğine geri döndü. Aptal Hoshi'nin arkasını ben mi toplamak zorundayım cidden?
Hâlâ karşısındaki çocuğu izleyen Hoshi'nin ayağına vurmaya çalışırken Vernon oturduğu yerden sıçradı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Hoshi'nin yanında oturduğu için Hoshi yerine onun ayağına vurduğumu anladım.
Wonwoo ona ne olduğunu sorduğunda ben de hiçbir şey anlamamış gibi bakıyordum. Oyunculuk konusunda üstüme yoktur da.
"Bir şey olmadı. İrkilme geldi sadece." Birinin ayağına vurduğunu hissettiğini söyleyemeyeceği için böyle söylemiş olmalıydı. İçimden sessizce kahkaha atarak yemeğimi yemeye devam ettim.
Yemekten sonra kulübeye döndüğümüzde Hoshi'nin kolundan tuttum ve bizim gruba yukarı katı işaret ederek üst kata çıkmaya başladım Hoshi'yle beraber.
Bizim ardımızdan onlar da gelince kapıyı kapattım ve Hoshi'ye döndüm. Hepsi bana ne olduğunu sorarcasına bakıyorlardı.
"Hoshi, anlıyorum çocuktan çok hoşlanıyorsun ama sence de biraz fazla belli etmi-"
Tam ben konuşurken odanın kapısı açıldı ve içeri Jeonghan hyung girdi. Anlamıştım işte ya.
Herkes şaşkınca Jeonghan'a bakarken ben içimden Hoshi yüzünden sinir krizi geçiriyordum. Ya Jeonghan, Jihoon'a söylerse? Yakın arkadaşı sonuçta.
"Merak etme Hoshi. Jihoon'dan hoşlandığını ona söylemem. Ama sende biraz dikkatli davran. Baksana ben hemen fark ettim. Diğerlerinin de, özellikle de Jihoon'un anlamasını istemiyorsan dikkatlice davranmalısın."
Diğerleri Hoshi'nin salaklığı yüzünden kendilerini yataklara atarken Hoshi şaşkınlıktan tepki verememişti. Jeonghan hyung mutluca, kollarını göğsünde birleştirdi.
"İstiyorsan Jihoon konusunda sana yardım edebilirim."
Hoshi kendine gelip "Ne?!" diye bağırınca elimi ona vurur gibi havaya kaldırdım. Nerede ne yapması gerektiğini cidden bilmiyordu bu çocuk.
"Şşh!" Bağırma! Öğrenmelerini mi istiyorsun?" Hoshi hızlıca kafasını sağa sola salladı. Jeonghan elini onun omzuna koyup dostça vurdu.
"Jihoon'un zamanı geldiğinde iyi biriyle sevgili olmasını, arkadaşı olarak tabii ki isterim. Ve bence sen o kişi olabilirsin. Kötü biri olmadığını da biliyorum. Sonuçta kaç yıldır aynı sınıftayız. Bu yüzden eğer istersen, ki isteyeceğini düşünüyorum, sana yardım edebilirim."
Hoshi'nin gözleri dolduğunda Jeonghan'a sarıldı sıkıca. "Jeonghan... Çok teşekkür ederim. Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilemezsin. Normalde bizimkiler sürekli Jihoon'un olduğu ortamlarda beni ona doğru itelemek gibi şeyler yapıyorlardı ama hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim. Teşekkür ederim."
Jeonghan onun sırtına vururken biz diğerleri birbirimizle bakışıp göz devirdik. Kollarımı sinirle göğsümde birleştirdim. "Yaptığımız her şey boşunaymış demek ki. Yüzümüze vurduğun için teşekkürler."
"Bazen iyi biri olmak o kadar zor ki. Kendimi çok kötü hissediyorum." Dokyeom sahte gözyaşları dökerken Dino onun sırtına sakinleşmesi için vurdu. Mingyu ise sırtından vurulmuş gibi davranıyordu.
"Ya of salak mısınız? Jihoon'la arkadaş değilsiniz bu yüzden çok yardımcı olamazdınız yani siz de biliyorsunuz."
"Peki peki öyle olsun. Jeonghan hyung bizi Hoshi'nin bitmek bilmeyen konuşmalarından kurtarmak durumunda bulunduğun için sana teşekkürlerimizi sunuyoruz." Onun önünde eğildiğimde bana güldü.
"Daha yolun başındayız. Kurtulmadınız yani. Boşuna sevinmeyin. Sırada bu ikisini birleştirmek var."
Hoshi hariç hepimiz yere bayıldığımızda Jeonghan hyung bize kahkahalar atıyordu. Hoshi ise mutluluktan uçmak üzereydi.
Arkadaşımın böyle mutlu olması beni çok mutlu etmişti tabii ki de . Söylediklerimin aksine Hoshi'nin aşk konuşmalarından hiç bıkmamıştım. Aksine tatlı buluyordum. Ve şimdi Jihoon'a birkaç adım daha yaklaşması en az onun kadar beni de mutlu etmişti.
Jeonghan ellerini birbirine çırptığında heyecanla konuştu. "Hadi Soonhoon birleştirme planımıza geçelim!"
Hoshi'nin ikinci adını nasıl hatırladığını sormayacağım bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
library ⌇ verkwan
FanfictionSeungkwan, kütüphanedeki bir kitap için Vernon ile kavga eder. 7teen | vernon - seungkwan 010423 - 080723