Seungmin ayağa kalkıp bağırdı, "Kim ne bok yediyse söyleyin artık! Siktiğimin oyunu çok sıkmaya başladı!" Bunları söyledikten sonra az önce yatakta oturan Hyunjin'in artık orada olmadığı gözünden kaçmamıştı.
"Ne oluyorsa bitsin artık. Sıkıcı ve yorucu olmaya başladı. Yoksa ciddiyim hepimizi hapishanelik ederim. Bende giderim problem yok." Dedi Jeongin.
Ardından bir telefon çaldı. Seungmin'in telefonuydu bu telefon. Seungmin hemen telefonunu elini alıp, telefonu açtı.
"Kimsiniz?" Bilinmeyen numaradan gelen aramaya doğru konuştu Seungmin.
Sadece nefes sesleri gelmeye başlayınca telefonu Chan'ın isteği ile hoparlöre aldı.
Nefes sesleri, ürkekti. Bir şeyden korkuyormuş gibiydi. Sonra kısık bir ses duyuldu.. "Çocuklar.." bu ses.. Changbin'in sesine çok benziyordu? Kesinlikle öyleydi. Ama olmayadabilirdi, sadece bir kelime ile bunu anlamak zor olurdu.
"Changbin Hyung?" Sorarcasına söyledi Jeongin.
Ama yine hiç bir ses gelmemişti. Ama sanki nefes sesleri bir kişiye ait değildi, Seungmin bunu diğerlerine sorduğunda Chan telefona doğru "Tek misin?" Diye sordu. Ama bir cevap yoktu. Seungmin aklına gelen şey ile sırıtarak telefona doğru konuştu.
"Şimdi, şöyle yapacağız. Eğer cevap veremiyorsan, bir oyun oynayacağız. Hayır bir derin nefes, evet ie iki derin nefes, anlaştık mı?" Dedi Seungmin.
Ardından bir kaç saniye sonra telefondan iki tane ard arda derin nefes duyuldu. Diğerleri gülümsedi ve Jeongin telefona doğru konuştu.
"Zorla mı tutuluyorsun?" Ardından iki derin nefes..
Chan şaşırmışlıkla sordu, "Seni tanıyor muyuz?" Ardından iki derin nefes daha..
"Changbin Hyung sen misin??" Dedi Seungmin büyük bir heyecanla. Ardından sadece bir derin nefes.. Herkesin moodu düşünce Minho konuştu,
"Hemen umudunuzu yitirmeyin, sonuçta tanıyormuşuz."
"Olan şeyleri biliyor musun? ya da katili.. tanıyor musun?" Dedi Jeongin.
Ve iki derin nefes daha..
"Sikeyim o konuşamıyor ondan öğrenemeyeceğiz." Dedi Chan.
"Felix ve Jisung da kayıp."
"Ne?" Dedi Minho Seungmin'in dediğine anlam veremeyerek.
"Bu onlardan birisi olabilir mi?" Dedi Seungmin.
"Orada tek başına mısın?" Diye sordu Jeongin, sonrasında bir tane derin nefes duydu.
"Peki ya sen.. bizden biri misin?" Diye korkuyla sordu Minho.
Ve titrek iki derin nefes duydular..
"ÜÇÜ DE ORADA OLABİLİR!" Chan sinirle bağırdı.
"Hyung sessiz ol. Onlar orada büyük ihtimal izleniyorlar. Bağırmamalısın" diyerek Chan'ı uyardı Jeongin. Chan özür diledi ve aramaya geri döndüler.
"Oradan kaçabilir misiniz?" Korkuyla sordu Minho, sesinde sadece korku vardı.
Ve sadece bir derin nefes duydular..
"Peki ya siz.. yaşayabilecek misiniz?" Dedi Seungmin.
Ve bir derin nefes sesi geldi. Ardından normal bir nefes sesi duyuldu. Bu.. bir buçuk mu demekti?
"Bilmiyor musunuz?" Diye merakla sordu Seungmin. Ve iki derin nefes sesi duydular..
"Ölme ihtimaliniz.. yüksek mi?" Dedi Minho.
İki derin nefes sesi duymaları ile çok kötü hissettiler. Zaten bok gibi hissediyorlardı ve kendilerinden olan kişiler bu durumdayken hiç bir şey yapamıyorlardı. Bu durum ise onları iyice delirtiyordu.
"Lanet olsun bir şeyler yapmalıyız. Burada salak gibi durmaktan bıktım. Onları kurtarmamız gerekiyor anlamıyor musunuz?! Burada onların ölümünü bekleyecek değiliz ya! Ölme ihtimallerinin yüksek olduğunu söylediler burada öylece bekleyecek miyiz!!?" Diye sinirle haykırmaya devam etti Chan.
Çok sinirliydi, beraber büyüdükleri kişilerin canı büyük bir şekilde tehlikedeydi. Ama elinden hiç bir bok gelmiyordu. En delirdiği nokta da buydu. Düzgün bir şekilde hayatlarına devam ederken her şey alt üst olmuştu. Her şey boka batmış, berbat olmuştu. Ve eğer bunu her kim yaptıysa onu gebertecekti. Çünkü artık sabrı taşmıştı, hepsinin.
Seungmin ve Jeongin önce normal bir şey olacağını düşünüyorlardı. Çünkü Changbin hakkında bir şeyler bulmuşlardı. Ama şimdi onlarım gerçekten ölebilecek olması içlerine dokunuyordu. Ve Hyunjin de bunu yapacak göt var mıydı onu bile kestiremiyorlardı. Sonuçta Changbin mektupta, "babana bile güvenmemelisin." yazmıştı.
"Sikeyim kim bu suçlu? Suçlu kim!?" Dedi Chan.
Ardından bir ses duydular..
"Suçlu Minho." Bu ses kesinlikle Felix'e aitti. Sesi çok yorgun ve bitkindi. Zorla konuşuyor gibiydi. Bu sözleri duyan Chan sinirle Minho'nun üstüne atladı ve ona yumruklar savurmaya başladı.
Diğer ikisi ise şokla olanları izliyorlardı. Ne yapacaklarını kestirememişlerdi.
"Ne oluyor orada? Durun!" Bu ses Jisung'a aitti. Kesinlikle onundu.
Chan Jisung'ın sesi ile duraksadı. Ve telefona döndü.
"Ne yapmamı bekliyordunuz! Her şeyi berbat etmiş şerefsiz herif!" Diye bağırdı Chan Minho'ya bakarak.
"Chan yapma! Suçlu Minho, fakat katil o değil!" Diye bir ses duyuldu.. Bu Changbin'e aitti..
"Ne? Nasıl?" Diye şokla sordu Chan.
Minho ise üstünü düzeltip oturdu, "Ben yapmadım! Evet suçluyum, fakat katil değilim."
"Peki kim bu siktiğimin katili?!" Dedi Chan sinirle.
Ardından arkalarında bir silah sesi duyuldu, "Benim."
WTF?!?!?!?!!??! Son 2 bölüm falan.. Changbin'in mektuplarını okumadıklarını fark ettiniz mii?? Okuyacaklaar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başıboş Çocuklar-Stray Kids
Fanfic8 çocuk, yetimhane de beraber büyürler ve çok yakın arkadaşlar olurlar. Fakat büyüdüklerin de başlarına gelen olaylar, onların arkadaşlık bağını ortaya çıkarmaya yetecektir. -Angst-