Koltukta oturan dörtlü şok olmuş bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Her şey tamamıyla açığa çıkmıştı artık. Tüm foyaları öğrenilmişti. Changbin'in gözü elleri birleşmiş olam Chan ve Seungmin'e takıldı.
"Siz ne iş?"
Minho sinirle soludu, "Konumuz bu mu sence?!"
Seungmin gözlerini Changbin'e dikti, "Bir katildense, masum birinin elini tutmayı tercih ediyorum, katil seni."
Chan, Seungmin'i iyice kendine çekip saçlarına bir öpücük bıraktı, bu hareketi Changbin'in sinirle ayağa kalkmasına neden olmuştu.
"Yediğiniz boklardan sonra bunu yapma cesaretini nereden alıyorsunuz siz?!"
"Jeongin bak-"
"Jeongin deme bana! Ne kadar devam edecektin sahte Hyunjin şovuna?"
Minho iğneleyici bakışlar attı, "Sizden tiksiniyorum."
Chan onlara doğru gözlerini dikti, "Anlatım her şeyi, hemen."
"Tamam tamam, illa bir gün ortaya çıkacaktı zaten. Bugüne kısmetmiş öyle değil mi? Ben Hyejin. Hyunjin'in ikiz kardeşiyim. Onu hiç sevmezdim zaten, öldürdük onu oldu mu? Mutlu musunuz şimdi?"
Jeongin sinirle konuştu, "Her şeyi baştan sona anlat!!"
Hyejin bıkkınlıkla onayladı, "Hyunjin saçını kestirmeye gittiği gün, gelen bendim. Onu kulübeye hapsettim. Sizinkileri kaçıranda bendim. Onları kaçırdığımda Hyunjin yaşıyordu. Onlar onu ortadan kaldırmamız konusunda hemfikirdi. Ve Hyunjin, siz kulübeyi bulmadan bir hafta önce ölmüştü."
Seungmin'in gözündem bir damla yaş düştü, "Daha hızlı olabilseydik.. o burada olacaktı.."
Chan sıkı sıkı Seungmin'e sarıldı.
"Yani, kardeşimiz yerine koyduğumuz birinin ölümüne göz yumdunuz? Hatta bunu sizde istediniz?! Nasıl insanlarsınız siz ya!" Minho öne atıldığında Jeongin ona sıkı sıkı sarılarak onu durdurdu.
Jisung ağlarken konuştu, "Ne bilelim, kafamız karışmıştı. Bilmiyorduk ki biz! Şuan olsa yapar mıyız hiç?!"
Chan boş bakışlarıyla Jisung'a baktı, "Yapardınız. İçten içe onun ölmesini istiyordunuz. Çünkü o jafta üçünüzde onunla kavga etmiştiniz. Alçak heriflerin tekisiniz. Başından sizi yetimhanede odamıza aldırmam suçtu. Hyunjin geldiğinde ne kadar da sevinmiştin oysa Jisung? O sessiz sakin çocuğu ne kadar da çok sevmiştin."
Jisung daha çok ağlamaya başlarken Chan, Changbin'e döndü, "Ya sen Changbin? Hyunjin'e abilik yaptığın günleti hatırlamıyor musun? 2000 tayfanın peşinden koşturduğun zamanlar.. Onlarla yaramazlık yapmaların. Değdi mi? Onu kaybetmeye, bizi kaybetmeye değer miydi?"
Changbin'in gözünden yaşlar süzülürken Chan bu sefer Felix'e döndü, "Hatırlıyor musun Felix, Hyunjin seni takıntılı eski sevgilinden kurtarmıştı. Eğer Hyunjin o an orada olmasaydı, sen şu an burada olamayacaktın. O seni ölümden kurtardı, sen onu ölüme sürükledin. Değdi mi cidden? Anlık sinirinizle onu öldürmenize değdi mi?"
Son olarak Hyejin'e döndü, "Ya sen? Hangi cani kardeşini öldürmek ister anlayamıyorum ben. Ne olursa olsun kardeşin o senin. Hemde ikizsiniz siz, bir elmanın iki yarısısınız. Artık o elmanın sadece bir yarısı var. Diğer yarını öldürdün Hyejin, diğer yarını."
Seungmin göz yaşları arasında konuşmaya başladı, "Soo ablaya onun öldüğünü nasıl söylerim? Hemde kardeşleri tarafından. Emin olun, Hyunjin yapmazdı. Ölümünüze göz yummazdı. Kendi ölürdü, sizin ölmenize izin vermezdi. Çünkü o biliyordu, biz ne olursa olsun kardeştik. Ama siz kavrayamamışsınız.."
Jeonhin yıkılmış haliyle onlara baktı, " Onca yıl.. onca unutulmaz anı. Anılarımızı hiçe saymak bu kadar kolay mıydı? Bir kavga için.. söyleyemiyorum bile! Cidden bu musunuz siz? Bu kadar mıydı sizin için? Birde yanımıza gelin hiç bir şey olmamış gibi hayatınıza devam ettiniz. Hiç mi içiniz sızlamadı? O orada işkenceler içinde can çekişirken hiç mi üzülmediniz? O ölürken bir gram bile üzülmediniz mi? Nasıl oluyor bu ya? Nasıl oluyor da vicdan azabı çekmiyorsunuz?"
"Aklım almıyor amına koyayım? Nasıl olur nasıl? Bu kadar basit mi oğlum? Basit miydi lam bu kadar.." Minho sözlerini bitirir bitirmez polisler içeri girdi.
Evet, polis ile gelmiş, diğerlerine itiraf ettirmişlerdi. Onlar tutuklanırken izlediler, yapabildikleri tek şey buydu. Ayrıca araştırma ekipleri Hyunjin'in mezarını da bulmuştu. Onu kız kardeşinin yanına gömmüşlerdi.. Hyejin, Hyunjin'i kaçırdığını söylemesinler diye Hyunjin'in gözleri önünde Yeji'yi öldürmüştü. Küçük kardeşleri daha 16 yaşındaydı. Abisinin elleriyle öldürüldüğü gün, 16 yaşına girmişti..
Hyejin ve diğerleri güçlü avukatlar tutularak müebbet hapis cezasına çarptırılmışlardı.
Her şeyin bir sonu vardı, bazı sonlar mutlu bitmezdi. Bu ise karmaşık bitem bir sondu. Her şeyin istenilmeyem şekilde olduğu, göz yaşlarının eşlik ettiği bir son. Bir ölüm, dört suçlu, dört masum.
Bir atmayan kalp, dört solan kalp, dört yanan kalp.
Hayat her zaman güzel şeylerle gelmez önümüze. Doğduğumuz gün, abimizin elleriyle öldürülebiliriz mesela. Ya da ikizimiz/ kardeşimiz tarafından eziyet görüp öldürülebiliriz. Arkadaşlarımızdan en büyük darbeyi yiyebiliriz. Önemli olan, inadına yaşayabilmektir, hala nefes alıyorsanız tabii.
Bazı kalpler kırık kalmalıdır. Düzelse bile, bir yanı kırıktır hep o kalbin. Belki de böyle lanetlenmiştir o kalp. Güzel başlayan bir hikaye, karışıl biten bir son. Herkesin içinde bir yangın, Hyunjin'in bedeninde bir soğukluk. Onun bedeni orada üşürken, onu öldürenler ısınıyor. Hayat adaletsizdir bazen. Hyunjin de lanetlenen kalplerdendi belki?İyi kalpler kırılmaya mahkumdur.
Geldik sonumuza. Hyunjin hepinizin güzel gözlerinden öpüyormuş.. Ayrılma vaktimiz geldi.
Hyunjin çoktan ayrılsa da aramızdan, kalplerimizde yaşıyor sonuçta.
Bu hikayede, hep bizimle olduğunuz için teşekkür ediyor, göz yaşları içinde veda ediyoruz..
Belki başka bir evrende görüşürüz, elveda..
Son.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başıboş Çocuklar-Stray Kids
Fanfiction8 çocuk, yetimhane de beraber büyürler ve çok yakın arkadaşlar olurlar. Fakat büyüdüklerin de başlarına gelen olaylar, onların arkadaşlık bağını ortaya çıkarmaya yetecektir. -Angst-