Aradan geçen zamana rağmen zihnim bulanıktı ama bir şeyler hatırlıyordum. Önemli bir şeyler.
Yetiştirme yurdunda büyümüştüm. Annem ve babam ben çok küçükken ölmüştü. Bu hayatımda kabullendiğim en kolay olay olmuştu benim için. Hatırlıyorum kitabı okumaya başladığımda yurttan çıkmama bir sene vardı ve geleceğim için birçok hazırlık içindeydim. Sürekli ders çalışıyor, sınavlarda yüksek puan alıp okullardan burs kazanmaya çalışıyordum. Bu dönemde İzem'in sevgi dolu cesur kişiliğini tanımak ve ona dahil olmak hoşuma gidiyor, beni rahatlatıyordu. Arkadaşlarım vardı ama çoğunun beklediği vakit ve ilgiyi istesem de onlara veremiyor, doğal olarak yalnız kalıyordum. Hayatımı çalışma üzerine kurmuştum. Durum böyleyken kafamı dağıtmak için en tasarruflu ve beni yormayacak yöntem kitap okumaktı. Ben de öyle yapıyordum. Kitaba başladıktan bir hafta sonra sınava girmiş, istediğim bursu kazanmıştım. Artık yurttan çıkınca kalacak bir yerim olacak ve eğitim masraflarım için endişelenmeyecektim. Kendi emeğimle çalışarak elde ettiğim bir hayatım olacaktı. Hayatımın en mutlu günü o gündü sanırım. Bu düşüncelerle uykuya yattığımda son gördüğüm şey yani başımda duran kitaptı. Sonraki günse uyandığımda her şeyimi kaybetmiş tanımadığım bir bedendeydim.
Kaybettiğim pek bir şey yok gibiydi ilk bakışta. Ama ben geleceğimi kaybetmiştim. Onu geri almalıydım. Buun için eski bedenime dönmem gerekiyordu. İstediğim her şeyi kazanmışken bir anda kaybetmeye hiç hevesim yoktu.
Bu yüzden eve döndüğümde ilk işim boş bir deftere kitap hakkında hatırladıklarımı yazmak oldu. Zihnim çok bulanıktı. Hatırladığım şeyler o kadar azdı ki. Zihnimi bir şeyler hatırlayabilmek için zorladım. Bir insan severek okuduğu bir kitabı nasıl bu şekilde unutabilirdi? Hatırladığım birkaç şeyi yazmaya başladım. Bu yazdıklarım içerisinde şimdilik dikkat etmem gereken kişiler İzem'in babası Ali Bey, dadısı Sevgi Hanım ve çocukluk arkadaşı Kıraç'tı. İzem'i en iyi tanıyanlar onlardı. Açık vermemek için onlara hiçbir şey hatırlamadığımı söyleyecektim. Bu işlerimi oldukça kolaylaştıracaktı.
İkinci dikkat etmem gereken grup İzem'in okulda tanışacağı başkarakterler Atahan ve Demirdi. Kitapta ikisi de İzem'den hoşlanıyordu. Onları bir kitap karakteri olarak seviyordum. Ama gerçekte nasıl başetmem gerektiğini bilmiyordum. İzem başkarakter olarak birçok zorluğa göğüs germiş, onları sevmişti. Ve karşılığında çok daha fazla sevilmişti. Bense bir başkasını onca zorluğa ve hataya rağmen sevebilir miydim? Sanmıyorum. Bu yüzden onlar benim gözümde kitap karakteri olarak güzellerdi ve öyle kalmalarını umuyordum.
Defteri diğer defterlerin arkasına doğru belli olmayacak şekilde sıkıştırıp odayı aramaya başladım.
Her kadın başkarakter gibi İzem de günlük tutuyordu. En başlarda geçen böyle bir detayı hatırlıyordum. Eğer günlüğünü bulabilirsem hayatı hakkında ipuçları bulabilirdim. İlk olarak yanları beyaz tüllerle çevrili yatağının altına baktım ve elimle üstünü yokladım. Pembe çarşafla kaplı yatağını kaldırdım, yastığının altına ve içine baktım ama burada yoktu. Bu sefer beyaz çalışma masasının çekmecesine yöneldim. Çekmeceyi iyice karıştırdım ve içini boşalttım. İçinden işime yarayacak birkaç fotoğraf dışında bir şey çıkmamıştı. Fotoğrafları bir kenara koyup düşünmeye başladım. Yastık altı veya buradan çıkacağından emindim. Hep öyle olmaz mıydı? Erkek karakter kızın odasına geldiğinde günlüğü elini koymuş gibi bulur ve kızın onun hakkında yazdığı satırları okur. Elimi bir daha boş çekmecede gezindirdiğimde elim bir şeye takıldı. Masanın alt tabanına montelenmiş bir düğme vardı. Çekinmeden düğmeye bastığımda rafın altından ince bir tahta çekmece açığa çıktı. Şaşkınlık içinde açtığım çekmeceden çıkanın aradığım defter olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Romana Düştüğümde
ChickLitSeverek okuduğum o kitabın kabusum olacağını nereden bilebilirdim ki. Çok özendiğimiz o prenses hayatının gerçek yüzünü gördüğümde her şey için çok geçti. Bir gün uyandığımda baktığım yüz benimki değildi. Tanımadığım bu beden, o bedene hapsolmuş b...