Yemek bittiğinde hızlıca odama çıkmıştım. Odamı yavaşça kilitledim ve hemen dün okumayı yarıda bıraktığım İzem'in günlüğünü yerinden çıkardım. Masanın üstünden rastgele bir defter ve kalem alıp yatağa oturdum. Madem bir şeyleri kafamda kabullenmiş ve oturtmuştum birkaç not almak işime yarardı. Kendime bir yol çizmeliydim.
Özellikle hayatta kalmak istiyorsam.
İzem'in günlüğünü açıp sayfalara tekrar göz gezdirdim. Çok az yazmıştı. Hemen daha önce okuduğum sayfayı çevirip sonraki yeni sayfayı okumaya başladım.
'Sevdiğim şeylerden bazen emin olamıyorum. Daha güzel ve kibar görünmek için mi yapmam gerekiyor bazı şeyleri? Bilmiyorum. Aynaya bakıp durduğum ve kendimi sorgulamak zorunda kaldığım onca gece düşünüyorum; İyi bir kız mıyım? Prenses gibi bir yaşam sürüyor muyum? Prenses olmak istemiyorum ki.'
Birkaç karalama yapmıştı. Küçük kalpler ve hoş bir göz çizimi. En alta küçük harflerle bir satır daha vardı.
'Prensesler çok aptal.'
Okuduğum şeyle kaşlarım çatılmıştı. İzem yaşadığı hayattan memnun değilmiş gibi geliyordu kulağa. Ve prenses kelimesini çok kullanıyordu. Bunlar kitapta geçen şeyler değildi. Bu yüzden yorum yapamıyordum.
Diğer sayfaya geçtiğimde sadece karalama şeklinde çizimlerle karşılaştım. İzem kitapta güzel resim yapan bir kızdı. Atahanın portresini çizip ona doğum gününde hediye etmişti hatta. Ama bu günlükte öyle büyük ve güzel çizimler değil küçük karalama şeklinde çizimler vardı.
Günlüğü kapatıp boş defteri açtım. Kitapta olmayıp bu evrende olan şeyleri not almam gerekiyordu. İleride işime yarayabilirdi.
Almam gereken tüm notları yazdıktan sonra günlük ve defteri güvenli yerime sakladım. Birinin bunları bulması başıma çok büyük dertler açardı.
Yatağa yatıp gözlerimi kapattım. Madem kararımı vermiştim, diğer hayatımı unutup bu hayatımı yaşamak zorundaydım. Diğer hayatımı hatırladığımda hiçbir şey hissetmemek bu hayata adapte olmamı çok kolaylaştırıyordu. Herhangi bir özlem kırıntısı bile hissetsem burada cehennemi yaşardım.
Düşünmeye fırsat bulamadığım rüyamı hatırladım. Bana seslenen kişi İzem'di, biliyordum. Her konuştuğumda duyduğum sesi nasıl tanıyamazdım ki.
'Benim gibi hissediyor musun?' Demişti. 'Ben senin kalbinde yaşıyorum.' Hissettiğim duygular... Onlar gerçek İzem'e bağlıydı değil mi? Kafama çarpan bu gerçekle yatakta doğruldum. Şimdiye kadar tüm heyecanlanmalarım ve diğer hissettiğim her şey kitaptaki İzem'e aitti. O yüzden geçmiş hayatımı özlemiyordum veya üzülemiyordum.
Kafama oturan düşünceyle beraber tüm bedenimi bir sıcaklık basmıştı. Tüm bedenimden bir anda ateş çıkıyordu sanki.
Elimi kafama götürüp rüyayı daha iyi hatırlamaya çalıştım. Başka ne demişti? 'Eğer benim gibi hissedip benim gibi davranmazsan her şey birbirine karışır.' Onun gibi hissediyordum ama onun davranmıyordum. Bu doğruydu. Çünkü İzem'in davranışları hep kibar ve alttan almaya meyilli şekilde ilerliyordu. Asla kimseye tamamıyla karşı gelmez ağır laflar söyleyemezdi. Bu hayata geldiğimden beri onun gibi olmaya çalışsam da Atahan'ı görünce onun tam tersi şekilde davranmıştım. Onun gibi hissetmeme rağmen onun gibi hareket etmiyor edemiyordum. Çünkü kendi aklıma sahiptim. Önceki yaşamımda nasıl düşünüyorsam hâlâ öyleydim.
'Kaos bu evreni yıkar.' Bu bir uyarıydı. Onun gibi davranmam gerektiğini yoksa ortalığın karışacağını söylüyordu. Anladığım buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Romana Düştüğümde
ChickLitSeverek okuduğum o kitabın kabusum olacağını nereden bilebilirdim ki. Çok özendiğimiz o prenses hayatının gerçek yüzünü gördüğümde her şey için çok geçti. Bir gün uyandığımda baktığım yüz benimki değildi. Tanımadığım bu beden, o bedene hapsolmuş b...