6. Bölüm

197 21 1
                                    

Atahan için her şey çok basitti. Eğer bir kişiyi dövdüyse bunu hak ettiği içindi. Şiddet onun için en hızlı yollardan biriydi. Onun için bir insanı dövmek bu kadar kolaydı. Nasıl bu kadar zalim olabilirdi? İnsanları tek yanlışıyla bu hâle getirmek cidden gerekli miydi?

Titreyen ellerimi yumruk hale getirirken çarşafın elimde kırıştığını hissettim. Sakin olmalıydım. İzem olsa ne yapardı? Büyük ihtimal Atahan'ın kalbine dokunacak birkaç şefkatli laf söyler ve yaptığının yanlış olduğundan bahsederdi. Peki ben ne yapardım? İzem'in aksine ben bir zorbaya öyle şefkatli sözler söyleyemezdim.

"Kendi adaletinle getirdiğin özürden sevinç mi duymalıyım?" kalktım ve kapıya ilerlerken yanında durdum. Gözlerinin içine baktım. O benimkilerde ne gördü bilmiyorum ama ben göz bebeklerinin hafifçe titreyişini izledim.

"Hiç sanmıyorum."

Son sözümü söyledikten sonra odadan çıktım. Onunla her karşılaştığımda olduğu gibi kalbimin titrediğini hissettim. Bu bedende İzem'e ait duygular vardı. Bunu her seferinde daha da fark ediyordum. Ama aynı beden iki ruhu birden taşıyamazdı. Karar vermem gerekiyordu. İzem olursam ölecektim. Belki ölürsem kendi dünyama dönebilirdim. Ama ya kendi dünyamda artık bir ben yoksa? Acıyı bu kadar net hissedebilirken bu dünyanın gerçek olmadığını düşünemiyordum. Kitapta İzem'in ölümüne ne kadar üzüldüğümü hatırladım. Belki de İzem olmamam gerekiyordu ve görevim onun ölmesini engellemekti.

Kendim olursam ne olacağını bilmiyordum. Hikaye bozulacaktı. Belki başıma daha kötüsü gelecekti. Bilmiyorum. Bedenimi kaybetmiştim ve ruhumdan da vazgeçersem kendimi tamamen kaybetmekten korkuyordum. Ben olduğum sürece her şeyi çözebilirdim. Tıpkı her zaman olduğu gibi. Artık kararımı vermiştim. Kendimden vazgeçemezdim. Diğer hayatta elde ettiğim her şeyi burada da elde edebilirdim ama ruhumu kaybedersem bunun geri dönüşü yoktu.

Koşar adım okul binasından çıkarken insanların bana baktığını hissediyordum. Eve gitmek istiyordum. Ama nasıl gidecektim. Telefonum içeride kalmıştı. Bizi getiren şoför de ortalıklarda yoktu. Taksi çağırsam bile evin adresini bilmiyordum. Nöbetçi kulübesine gitmeye karar verdim. Tam adımlarken bileğime tutan elle arkamı dönmek zorunda kaldım. Atahan olmamasını umuyordum. Derin bir nefes verdim. Kıraç'tı.

"Eve mi?" diye sordu.

"Burası dışında herhangi bir yere."

Eğer bir tercih hakkım varsa eve gitmemeyi dilerdim. Daha fazla tanımadığım inanlarla yüz yüze gelmek istemiyordum.

"Seni başka bir yere götürmemi ister misin?" hafifçe başımı salladım. Nefes alabileceğim bir yere gitmek istiyordum. Kıraç'ı takip etmeye başladım. Arabası tabi ki tüm kolej erkeklerinde olduğu gibi spor ve oldukça pahalı bir arabaydı. Bu tür kitaplarda böyle şeyler cok normaldi değil mi? Nerden geldiğini bile sormadım. Sadece bindim ve buradan gitmeyi bekledim. Arabayı hızlı bir şekilde okuldan çıkarıp sürmeye başladı.

Yollar su gibi akıp gidiyordu. Her şey nerede yanlış gitmişti bilmiyordum. Atahan'dan ne kadar kaçınmaya çalışsam da yüz yüze gelmiştik. Hikaye bizi bir şekilde karşılaştırmıştı. Daha onunla yüz yüze gelmemi bile engelleyemezken nasıl ölümümü engelleyecektim? Eğer kendim olursam bir şansım olacaktı. İzem olamazdım. Ben kimseyi onun gibi sevemezdim. Kıraç'a baktım. Eğer benim gerçek İzem olmadığımı bilse yine de bana yardım eder miydi? Kafamı geri yola çevirdim ve gözlerimi kapadım. Biraz dinlenmek istiyordum.

Uyuyakalmıştım. Yanıma baktığımda Kıraç'ın koltuğu boştu. Gözlerim onu aradı. Biraz ilerde yere oturmuş, günbatımının denize vuruşunu izliyordu. Emniyet kemerini çözüp arabadan indim. İndiğimi fark etmemişti. Yavaş adımlarla yanına gittim. Yanına oturduğumda diğer elindeki sigarayı gördüm. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Kitapta böyle bir şey olduğunu hatırlamıyordum. Şaşkın yüzümü görünce sigarayı söndürüp bir kenara attı. Kenarda birikmiş birkaç izmarit daha vardı.

Ben Romana DüştüğümdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin