Bir süre daha Kıraç anlattı, ben dinledim. Onun anlattıklarıyla garip bir şekilde sanki yaşamış gibi heyecanlanıyor kendimi olaya kaptırmış buluyordum. O da fark etmiş olacak ki büyük bir zevkle anlatmaya devam ediyordu.
“En önemlisi neydi biliyor musun?”
Mavi gözlerini bana çevirip devam etmeden önce derin derin gözlerimin içine baktı. Devam etmesi için üsteledim.
“Neydi?”
“Arkadaşlığımız ikimiz için de ilaç olmuştu. Farkında değildik belki ama o zamanlar birbirimizin kurtuluşu olmuştuk. Her şey için teşekkür ederim arkadaşım.”
Kalbimin acıdığını hissettim. Kıraç sanki İzem’e veda ediyor gibiydi. Daha fazla gözlerine bakamayıp başımı aşağı eğdim. Üstüme büyük bir üzüntü çökmüştü. Ama bu sadece benim değil gibiydi. Sanki İzem de üzülüyordu. Kıraç’ın eli yüzümü kavradı. Kafamı kaldırıp gözümden düşen bir damla yaşı baş parmağıyla sildi. Ona baktım ve karşılığında bana gülümsedi. Yine o samimi gülüşü vardı yüzünde. İçime derin bir nefes çekip yavaşça elimi yüzümdeki elinin üstüne koydum. Neyse ki daha fazla göz yaşı dökmemiştim. Ona hak ettiği cevabı vermeye karar verdim. Elini sıkı sıkı ellerimin arasında tutarken.
“Teşekkür ederim arkadaşım. Yanımda olduğun ve diğer her şey için teşekkür ederim.”
Sonuna doğru ben de yüzüme büyük bir gülümseme koydum. Dünyanın en güzel dostunun bunu hak ettiğini düşündüm.
Ellerimi yavaşça ellerinden ayırıp yataktan sıyrılıp kalktım. Masada duran tepsiyi alıp cam kenarındaki tek kişilik bir koltuk ve ahşap sehpadan oluşan oturma köşesine yürüdüm. Tepsiyi sehpaya bırakıp ona döndüm.
“Bence artık bir şeyler yeme vaktin geldi. İlaçlarını da alman gerek.”
Kafasını sallayıp yataktan kalktı.
“Sen de git artık eve. Yarın görüşürüz.”
“Yemeğini bitirmeni bekleyeceğim.”
“İzem kendi yemeğimi yiyebilecek yaştayım. Ayrıca bence senin de bugün iyi bir dinlenmeye ihtiyacın var. Hadi ısrar istemiyorum.”
Beni sırtımdan itelerken ona dönüp dudaklarımı büzdüm. Elini düzleştirip ağzıma doğru hafifçe vurdu.
“Ahhh!”
Acıyla geriledim. Elimi dudaklarıma kapatıp sinirle baktım.
“Dudak büzmek için fazla büyüksün İzem. Sekiz yaşında olsaydın tatlı olabilirdin ama şu an sadece çirkin ördek oluyorsun. Başkalarının yanında yapma yani.”
“Çok kötüsün. Bir kere İz- yani ben ne yaparsam yapayım güzelim.”
“Tabi tabi... Hadi İzem yemeğim soğudu.”
“İyi. Peki. Gidiyorum.”
Saçımı savurarak odadan çıktım. Çıktığımla sakinleşmem bir oldu. Bir iki adım atmıştım ki bir şey unuttuğumu fark ettim. Kapıyı kapattığım gibi açıp kafamı içeri uzattım. Kıraç eliyle ağzını örtmüş oturduğu koltukta yemeğinin başında gülüyordu. Kafasını kaldırıp bana baktı.
“Afiyet dileyecektim ama vazgeçtim. Buz gibi yemeğin afiyet falan olmasın Kıraç!”
Kapıyı çekip bu sefer gerçekten gitmeye başladım. Ama bir yandan kulağıma gelen kahkaha sesiyle daha da gıcık olmuştum. Hızla Kıraç’ın evinden çıkıp kendi evime yöneldim. Kapıyı evdeki hizmetçilerden biri açtı ve beni karşıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Romana Düştüğümde
ChickLitSeverek okuduğum o kitabın kabusum olacağını nereden bilebilirdim ki. Çok özendiğimiz o prenses hayatının gerçek yüzünü gördüğümde her şey için çok geçti. Bir gün uyandığımda baktığım yüz benimki değildi. Tanımadığım bu beden, o bedene hapsolmuş b...