5. Bölüm

226 24 1
                                    


"Benim gibi hissediyor musun?"

Kulağıma gelen kadın sesiyle hızla etrafıma bakındım. Gördüğüm tek şey karanlıktı.

"Boşuna etrafına bakınma. Bulamazsın. Ben senin kalbinde yaşıyorum artık."

Karanlığın içinde oluşan beyaz yola baktım. Panik içinde bağırdım.

"Kimsin ki sen? Ne yapıyorsun kalbimde? " Kulağıma gelen hafif gülme sesiyle birlikte korku içinde o beyaz yolda koşmaya başladım.

"Ben sana yardım ediyorum. Eğer benim gibi hissedip benim gibi davranmazsan her şey birbirine karışır." Yolun üstünde ben koştukça kırmızı benekler oluşuyordu.

"Kaos bu evreni yıkar. " fısıldayarak konuşan bu ses hem çok tanıdık hem de çok uzak gibiydi. Koşarken bir anda ayağımın takılmasıyla bir uçurumun kenarından düşmeye başladım.

Gözlerimi aralayıp karşımdaki beyaz tavana baktım. Kafamdaki hafif sızıyla yüzüm buruşurken bir anda aklıma dolan anılarla birlikte kalbim hızlanmaya başlamıştı bile.

Ne olmuştu öyle? Belli ki Atahan bir şekilde ondan kaçtığımı anlamıştı ve gelip beni bulmuştu. Ama nasıl? Daha tanımamıştık hatta bir kelime bile geçmemişti aramızda. Onun gözüne görünmemek, dikkat çekmemek için her şeyi yapmıştım. Ama ne yazık ki başarılı olamamıştım.

Onun önünde bayılmıştım bir de değil mi? Onu görünce zihnim bulanıklaşıyor ve kalbim kontrolsüz bir şekilde çok hızlı atmaya başlıyordu. Acaba beni buraya o mu getirmişti? Bilmiyorum ama içimden bir ses öyle olduğunu söylüyordu.

Yavaşça kafamı, Atahanı görmeme umuduyla, yana doğru çevirdim. Yanı başımda duran gözleri kapalı Kıraç'ı görmemle şaşırdım. Biraz daha ona doğru dönüp ellerimi kafamın altına yerleştirdim. Onu görmek daha demin deli gibi atan kalbimi sakinleştiriyor gibiydi.

Sandalyeye oturmuş ellerini önünde bağlamıştı. Kafası da yana düşmüş gözleri kapalı duruyordu. Göğsünün yavaşça inip kalkmasını izledim. Uyuyordu.

Gözlerimi tekrar yüzüne çıkardım. Pürüzsüz cildiyle beraber porselen bebekler gelmişti aklıma. Kıvrım kıvrım ve uzun duran kirpikleri çok hoş görünüyordu. Hareketsiz duran kapalı gözlere baktım . 'Onların altında masmavi bir gökyüzü saklı değil mi?' İçimden geçirdiğim bu cümleyle birlikte kaşlarım çatıldı. Ne düşünüyordum ben böyle.

Saçıdan bir tutam alnına düştü. Siyah, dalgalı saçları dağılmıştı ve itiraf etmem gerekiyor ki şuan ki görüntüsüyle herkesin nefesini kesebilirdi.

Ellerim otomatik bir şekilde kalkarken ne yaptığımı sorgulamamaya çalıştım. Önüne düşen tutamı tutup yavaşça geriye savurdum. Anında bileğime yapışan elle irkildim. Gözlerimi Kıraç'ın bana bakan uyku sersemi şaşkın gözlerine çevirdim hemen.

"İzem..." Bir süre sakınca baktıktan sonra hemen elini gevşetip elini bileğimden saçındaki elime getirdi. Ellerimi avucunun içine almıştı şimdi.

"Uyanmışsın. Dur bekle hemen doktoru çağıracağım. 2 saattir uyanmanı bekliyoruz." Hızla yerinden kalkarken elimi tutan elini sıktım istemsizce.
"Gitme." Gerçekten gitmesini istemiyordum. O yanımdayken beladan uzak kalacakmış gibi hissediyordum. Sanki o varsa hiçbir başrol karakter yanıma gelemezmiş gibi gelmişti o an.

Sesimle birlikte ayakta hareketsiz bir şekilde durdu. Sırtı bana dönüktü ama ellerimiz hala havada birbirini tutar vaziyetteydi. Sesli bir şekilde yutkundu.

"Doktor!" Diye bağırdı sertçe. Bir anda yükselen sesiyle irkilmiştim. Kapı hemen açıldı ve içeri beyaz saçlı, gözlüklü bir adam girdi. Kıraç elimi bırakmadan daha demin ki oturduğu sandalyeye geri oturdu. Diğer elini de tutuğu elimin üstüne koymuştu.

Ben Romana DüştüğümdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin