~2~

3.1K 66 2
                                    

İyi okumalar..

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Zehra salona geri döndü.
Hakan bir şey demeye hazırlanacakki izin vermeden kalan sinirimi de ona boşaltmaya başladım.
"Nasıl kabul edersin ya? Hiç mi değeri yok hayatının? 6 ay böyle bir şeye nasıl katlanırsın?"

"İş için ve dedemi kırmamak için kabul etmek zorundaydım." Düz ve soğuk sesi daha da sinir olmama neden oluyordu.

"Allahım kafayı yicem ya " sinirle saçlarımı arkaya ittirdim. "Git o zaman kendine başka bir eş bul. Zaten oyun değil mi, kim bilecek benim olup olmadığımı. Ve o çakma kayınpedeline de söyle hepiniz çıkın hayatımdan." Kapıya yönelirken kolumdan tuttu.

"Mavi-"

"Abi?" Kumral saçlı şirince gülümseyen bir kadın Hakanın yanına gelip bana ve Hakana baktı. "Sen Mavi misin?" Hayır dememe kalmadan devam etti. " Çok memnun oldum, ben Ayşe, Hakanın kardeşiyim. Yıllar sonra birine aşık olup da evlenmesine o kadar mutluyum ki anlatamam. Ve beni baldız değil de, abla ve arkadaş gibi göre bilirsin tamam mı? Ne zaman neye ihtiyacın olursa bana gel. Ayy, abi söylemezsem içimde kalıcak, Mavi çok güzelsinn.." elimi tutup iki eli arasında okşadı. Art arda kurduğu cümleler o kadar samimiydi ki..
Anladığım kadarıyla bu evliliğin yalan olduğunu bilmiyordu.

"Şey ben aslında-"

Zehra salondan çıkıp bize seslendi "hadi çocuklar, gelin yemeğe sizi bekliyoruz."

"Hadi" diye Ayşe elimi bırakıp gülümseyip salona gitti.

"Ben istemiyorum, bir şey yap " diye Hakana döndüm.

"Lütfen.." Bakışkarımı ona dönderdiğimde gözlerinden istekli olduğu hiss olunuyordu. "Bu, bizim için de sizin için de çok önemli"

"Umrumda bile değil!"

"Mavi, sadece 6 ay. Bir başkası olmasın.. Lütfen.."
Son söylediklerinde takılı kalsam da Zehranın salondan hızlı adımlarla gelip çantamı alıp hizmetçiye verdikden sonra elimden tutup salona çekiştirmesiyle kendimi büyük masada oturanların önünde buldum. Zaten hepsi de bana bakıyordu. Beni Hakanla beraber 2 boş sandalyeye oturttular. Oturduğumuzda bile boy farkımız kendisini gösteriyordu. Biraz sessizlik olsa da dedesi sandığım güler yüzlü biri babamla konuşmaya başladı. Sonra biranda masada her kesin sakince konuşmaları arttı. Önümdeki yemeklerle oynuyordum. Ben nasıl kurtulacam ki? Neden bir şeyler yapamıyordum? Kendimi çaresiz hiss etmeye nefret ediyorum. Yavaşca Hakana eğildim.

"Hiç kimse bilmiyor mu?"

"Yalnızca dedem biliyor. Ve diğerlerinin bilmemesi gerek." O da bana eğilip cevapladı.

"Zehra hanım çok genc ve güzelsiniz. Kızınız da sizin gibi MaşAllah yaşına göre çok genç ve güzeldir. Mavi kızımız su damlası gibi" Annesi olduğunu düşündüğüm sarı saçlı mavi gözlü bir kadın gülerek söyledi bir bana bir de Zehraya bakarak. Artık buna dayanamazdım. Bir tane de ben vurayım ama değil mi. Zehra kendinden emin görünüşüyle ağzını açacakken izin vermeden ben konuştum.

"Efendim, benim annem 9 yaşımdayken vefat etti." Masada sessizlik oldu. Galiba hiçbiri bunu bilmiyordu. Ama o fahişenin de benim annem olmasını zann etmelerine izin vermezdim.

"Başın sağolsun kızım." Babaannesi zann ettiğim masum suratlı bir kadın üzgünce konuştu. Aynı üzgünlükle annesi ve kardeşi de aynı cümleyi söylediler.

"Başın sağolsun." Hakan da eğilip kulağıma fısıldadı. Elim boynumdaki kolyeme gittiğinde burukça gülümsedim. Boynumdaki safirden olan kolye annemin babaannesinden kalan yüzüyünün taşıydı. 'Saphir' 'mavi' anlamına gelir. Benim ismimi de annem koymuştu. Bir keresinde yüzüyü kırılmış nasıl olmuşsa ve taşa bir şey olmadığından kensidi onu benim içim kolye yapmış ve 4cü doğum günümde bana hediyye etmişti. Bacarıklı annem, her şeyi yapardı o. "Kızıl elli" derdik ona çoğu zaman. Gözlerim dolduğunda gözlerimi tavana kaldırıp sakinleşmemi bekledim.

I'm fineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin