29 MART 2013
"Kalk babacım kalk bugün benim doğum günüm!" diye bağırarak babasını uyandırıyordu Algın. "Bebeğimin doğum günü gelmiş. İyi ki doğmuş benim bebeğim. İyi varmış benim bebeğim. İyi ki benim bebeğimmiş." dedi Barlas ve Algın'ı yatakta yakalayıp gıdıklamaya başladı.
"Babacım!" dedi Algın kahkahalarının arasından.
"Söyle çiçeğim." dedi Barlas kızının mutluluktan parlayan gözlerine bakıp mutlu olurken.
"Bugün benim doğum günüm ya okula gitmesem olur mu?" dedi Algın şirince babasına bakıp gülümserken.
"Algın'ım bunu konuştuk seninle. Okula gitmelisin." dedi Barlas. Okula gitmekten eskisi kadar korkmasa da hala pek alıştığı söylenemezdi. Sınıftaki kimseyle konuşmuyordu, oynamıyordu. Sadece öğretmen ne derse onu yapıyordu sessizce. Barlas bu durum karşısında çok düşünse de pek bir sonuca ulaşamamıştı.
"Babacım sadece bir gün. Lütfen, lütfen, lütfen... Hem doğum günüm ya dışarı çıkıp gezeriz." dedi Algın babasının gözlerinin içine bakarken.
"Sadece bugün için." dedi Barlas. Hem zaten bugün okula zaten gitmeyecekti. Çünkü onun için bir sürpriz hazırlıyorlardı.
"Tamam." dedi Algın mutlulukla.
"Haydi bakalım, şimdi ellerini yıka sonra kahvaltı için aşağı ineceğiz." dedi Barlas.
Algın onaylayıp lavaboya yöneldi. Kısa süre sonra aşağı inmişti. Abileri hazırladıkları sürpriz için erken çıkmıştılar. Babasıyla kahvaltı yaptıktan sonra hazırlanmaya başlamıştı. "Babacım sence mavi elbisemi mi giymeliyim yoksa mor olanı mı?" dedi Algın doğum günü için aldığı iki elbiseye bakarken.
"Sen bilirsin bebeğim. İkisi ile de çok güzel olacaksın." dedi Barlas. Algın babasına kocaman bir gülümseme bıraktı. Babasının onu övmesini çok seviyordu.
"Hımmm! Mavi olanı giyeceğim." dedi ve mavi elbisesini üzerine geçirdi. "Babacım saçlarımı da örüp bu tokaları takar mısın?" dedi Algın.
"Gel miniğim." dedi Barlas ve kızının saçlarını örüp istediği tokaları taktı. Ayakkabılarını da giyip kendi çevresinde döndü Algın. "Nasıl oldum babacım?" dedi Algın.
"Çok, çok, çok güzel oldun bebeğim." dedi Barlas kızını kucağına alıp öperken.
"Babacım, abimler de gelecek değil mi?" dedi Algın abilerini derste sanırken.
"Evet bebeğim." dedi Barlas.
"Çıkalım mı o zaman?" dedi Algın heyecanla.
"Çıkalım bebeğim." dedi Barlas ve kızıyla evden çıktılar.
Bir süre sonra sürpriz yapacakları yere gelmiştiler. Algın sadece gezmeye çıktıklarını ve akşam doğum gününü kutlayacağını düşünüyordu.
İçeri geçtikleri sırada konfetiler patladı ve aynı ayna abileri ona gülümseyerek hazırladıkları yerden "İyi ki doğdun Algın. İyi ki doğdun Algın." diyerek doğum günü şarkısını söylemeye başladılar.
"Baba?" dedi Algın hem şaşkınlık hem mutlulukla. "Hadi git mumları üfle bir tanem." dedi Barlas. Algın onun sözüyle abilerine koştu. Çağan Algın'ı kucağına aldı ve pastayı üflemesi için onu biraz eğdi. Algın mumları üfledikten sonra beraber müzik açtılar. Algın özgürce dans edip eğleniyordu. Arada babasını ve abilerini de dans etmek için ayağa kaldırıyordu.
Bir süre daha beraber vakit geçirdikten sonra sıra hediyeleri vermeye gelmişti.
"Algın abicim bunu senin için aldım. Aç bakalım beğenecek misin?" dedi Çağan koca bir paketi ona doğru uzatırken. Algın heyecanla paketi açmaya başladı. İçinde istediği kahraman kostümü vardı. Şu aralar süper kahramanlarına takmıştı kafayı çünkü. Pek çok şeye arada böyle kafasını takardı. Bir ara prenseslere bir ara bisiklete... Sonra hepsini unuturdu ama. Sadece küçüklüğünden beri hayvanlara olan ilgisini ve gökyüzü ilgisini kaybetmemişti.
"Abicim çok güzel. Çok teşekkür ederim." dedi Algın heyecanla.
"Beren'im bu da benim ki." dedi Kağan paketi Algın'a verirken. Algın hemen onunda paketini açmaya başladı. İçinden bir teleskop çıktı. Aslında teleskobu vardı Algın'ın ancak bu çok daha donanımlıydı ve daha uzak mesafede çalışabiliyordu. "Bu bir teleskop." dedi Algın heyecanla. "Evet balım. Bununla diğer teleskobundan çok daha uzağı görebilirsin." dedi Kağan gülümseyerek. "Abim çok teşekkür ederim." dedi Algın.
"Safir'im bu senin. Artı gökyüzünü hep yanında taşıyacaksın." dedi Barlas ve kızına bir kutu uzattı. Algın kutuyu açınca onu bir bileklik karşıladı. Üstünde pek çok yıldız, ay ve gezegen vardı. Bir ara istediği safir taşlarıyla süslenmişti. Algın hayranlıkla bilekliği eline aldı. "
"Baba!" diyerek mutlulukla babasına sarıldı. "Çok teşekkür ederim. Bu çok güzel." dedi. "Senden daha güzel değil biriciğim. Gel bakalım. Takalım." dedi Barlas ve bilekliği Algın'a taktı.
...
Bir süre sonra eve gelmiştiler. Beraber yemek yemiştiler. Ardından Algın'ın isteği ile oyun oynamıştılar. Akşam saatleri olmuştu. Herkes evde oturmuş televizyon izliyorlardı. Daha doğrusu Algın süper kahraman kostümünü giymiş ve süper kahraman çizgi filmi açmıştı ve onu izliyorlardı.
Barlas'ın telefonu çalmasıyla Algın babasına döndü. "Alo?"
"..."
"Tamam, geliyorum." dedi Barlas ve telefonu kapattı.
"Bebeğim, benim şimdi gitmem gerekiyor. Bir işim çıktı. Abinlerle beraber çizgi filmini izle sonra uyu. Benim işim uzun sürebilir, beni bekleme. Tamam mı?" demesiyle Algın'ın gözleri dolmuştu.
"Gitme!" dedi Algın.
"Bebeğim, ağlama lütfen. Hemen gidip geleceğim." dedi Barlas üzerine ceketini geçirirken.
"Baba lütfen gitme!" diyerek babasının bacağına sarıldı ağlayarak Algın. Belki de olacakları hissetmişti.
"Bebeğim, lütfen beni bırak. Söz veriyorum erken gelmeye çalışacağım." dedi Barlas.
"Baba gitme!" dedi Algın son ses ağlamaya devam ederken. Barlas kapıdan çıkarken daha şimdiden pişman olmuştu. Ama işi çok acildi. Babasının katillerinden birini daha bulmuş olabilirdi. Bu kadar büyük bir şey olmasa alsa kızını bırakmazdı.
Arabasına binerken içeriden kızının ağlama sesi gelmeye devam ediyordu.
"Algın , güzelim ağlama. Baban hemen gelecek." dedi Çağan Algın'ı sakinleştirmeye çalışırken. Bir süre sonra Algın içeri de Kağan abisinin kucağında ağlayarak uyuya kalmıştı. Tam Kağan onu odasına çıkarmak için ayağa kalktığı sırada bir silah sesiyle oturma odasının bir camı tuzla buz oldu.
"Ne oluyor lan?" diye bağırdı Çağan. Algın çıkan yüksek sesle korkuyla uyanıp ağlamaya başlamıştı. "Kağan hemen yukarı çıkar Algın'ı." dedi Çağan ve Algın'ın yetişemeyeceği yükseklikteki bir dolaptan silahını çıkardı. O sırada Algın ve Kağan çoktan yukarı çıkmıştı.
"Abi ne oluyor? Babam nerede? Bu sesler ne?" dedi Algın korkuyla ağlarken.
"Korkma abicim geçecek. Birazdan babada gelecek." dedi Kağan kardeşini sakinleştirmek adına.
Sesler dakikalar sonra kesildi. Kağan belki de hayatının en büyük hatasını yaptı ve her şeyin bittiğini düşünüp kapının kilidini açtı. Tam o sırada bir silah patladı. Kağan aynı aşağıda kanlar içinde yatan Çağan gibi vurulmuştu.
"Abi!" diye çığlık attı Algın korkuyla. O sırada içeri bir adam girdi. Kağan yerde yatarken Algın kaçacak yer arıyordu. Adam zorla Algın'ı kucağına aldı ve evden hiçbir şey olmamış gibi çıktı.
...
Küçük kız gitti. Bir aile tekrar dağıldı. Üç adam zifiri karanlığa düştüler. 4 hayat yarım kaldı. Küçük bir kız dokuz yılını bir odada geçirdi. O odada büyüdü. Gökyüzüne bakarak. Her şeyi unutmasına rağmen bir tek gökyüzü kalmıştı hatırında. Her canı acıdığında, her yalnız hissettiğinde, her mutsuz olduğunda gökyüzüne baktı.
Bu yarım kalmış 4 hayatın tam olma hikayesi. Hazırsanız başlıyoruz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM HAYAT
ChickLitÖlüm nasıl bir şeydi? Bu hissettiği boşluk ölümün hissi miydi? Ölmediyse ona ne olmuştu? Neden hiçbir şey hatırlamıyordu? Her anı neden puslu bir gecenin ardına gizlenmişti? Hayat ondan ne istiyordu ya da o hayattan ne bekliyordu? Kurtulmak mı ölme...