BARLAS'TAN
Kucağımda uyuyakalan Algın'ı yatağıma yatırıp üstünü sıkıca örttüm. Odadan çıkıp aşağı indiğimde ikizler beni bekliyordu.
"Ne yapmalıyız bundan sonra?" dedi Çağan düşünceli bir şekilde.
"Evet her şey çok ani oldu. Beren'i hem çok yakından tanıyorum hem de hiç tanımıyorum gibi hissediyorum. Hem o büyümüş hem de dün doğmuş gibi. Şimdi kocaman ve çok güzel bir genç kız olmuş. Onuna nasıl yaklaşmam gerektiğini kestiremiyorum. Hem birde Murat denen şerefsiz var. Onunla da ilgilenmemiz lazım. Bizimkiler gidip iş yerini basıp almışlar ve bizim mekana götürmüşler." dedi Kağan.
"Onu biraz daha bekleyebilir. Önceliğimiz Algın. Ayla Hanım ile iletişim halinde kalalım. O hiç iyi değil. Belki hiç belli olmuyor ama psikolojisi hiç iyi değil." derken bana anlattıkları boğazımı düğümlüyordu. Kızım, neler olmuştu ona. Ama şimdi bunun için yas tutamazdım. Onu iyi yapmak için elimden gelen her şeyi yapmalıydım.
"Gözlerinden konuşmasa bile anlaşılıyor. Gözleri o keder dolu masmavi gözleri her şeyi bir bir anlatıyor." dedi Çağan.
"Yeter! Şuandan itibaren onu iyileştirmekle harcayın zamanınızı. Böyle hali için üzülüp oturunca o iyileşmiyor. Onu tekrardan eski günlerde olduğu gibi iyi ve hayat dolu yapmalıyız. Kızımın hayat dolu kahkahalarını tekrardan duymak istiyorum." dedim.
"Aynen öyle. Algın için bunu yapmalıyız. Zamanında o nasıl bizi toparladıysa şimdide biz onu toparlamalıyız." dedi Kağan.
"Abi çok mutluyum be! Algın geri geldi. Yıllar sonra aniden geri geldi. Sanki çok kötü bir kabustan uyanmışım gibi." dedi Çağan.
"Bende aslanım bende. Kızım geri geldi. Benden mutlusu yoktur bu dünyada artık." dedim.
"Bende mutluyum." diye bir ses geldi arkamızdan. Hızla arkama döndüğümde sırtındaki battaniyeden neredeyse kaybolmak üzere olan Algın'ımı gördüm. Minik elleriyle sırtından düşmesin diye battaniyeyi tutuyordu. Uyurken terlediği için yanakları kızarmıştı ve saçları dağılmıştı. Gözleri yeni uyandığını belli edercesine kısılmıştı.
"Yani beni bulduğunuz ve kurtardığınız için mutluyum. Siz olmasaydınız hala o evin penceresinden dışarıyı izliyor olurdum." dedi biriciğim. Kaçırdığı gözleri, biraz daha sessiz konuşsa duyamayacağımız ses tonu ile çok tatlıydı. Onun ağladığı halleri dışında her hali çok tatlıydı.
"Kızım neden uyandın? Uykun yok mu?" dedim konuşmasını es geçerek. Utandığı belliydi. Daha fazla utanmasına gerek yoktu. Benden utanmasını istemezdim ancak araya giren yıllar beraberinde bunu da getirmişti demek. Olsun o yanımda olduğu sürece halledemeyeceğimiz şey yoktu.
"Uyuyordum ama sonra uyandım. Uykum vardı halbuki." dedi esnerken. Küçükken de böyleydi ilk kez yattığı bir yeri hep yadırgardı.
"Gel otur yanımıza abicim." dedi Kağan ve Algın onaylayıp aralarına oturdu. Uyku akıyordu gözlerinden. Çağan kafasını alıp kendi göğsüne yasladı. Başta şaşırdı ancak sonrasında bir şey demeden kafasını yaslamaya devam etti.
ALGIN BEREN'DEN
Kafam Çağan abinin göğsündeydi. Kalbinin ritmini hissedebiliyordum. Biri bana en sevdiğin şarkı ne diye sorsa sevdiğim birinin kalbinin ritmi derim. Bu ses öyle bir şeydi ki hala umudun var olduğunu söylüyordu. Hala zamanın var olduğunu söylüyordu. Belki az belki fazla ancak hala bir şeyler başarmak için bir şeyler yaşamak için hala zaman vardı.
"Beren'im orada uyuma. Boynun tutulur. İstersen yukarı çıkalım. Ha? Ne dersin?" diyen Kağan abi ile dalmak üzere olduğum uykudan ayıldım. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Orada uyuyabilsem aşağı neden ineyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM HAYAT
ChickLitÖlüm nasıl bir şeydi? Bu hissettiği boşluk ölümün hissi miydi? Ölmediyse ona ne olmuştu? Neden hiçbir şey hatırlamıyordu? Her anı neden puslu bir gecenin ardına gizlenmişti? Hayat ondan ne istiyordu ya da o hayattan ne bekliyordu? Kurtulmak mı ölme...