Önünde durduğumuz alışveriş merkezine hayranlıkla baktım. Işıkları, yapısı, insanlarının içine giriş çıkışı o kadar güzel geliyordu ki. Ama yine de bu içimde bir korku oluşmasına engel değildi. Hayatımda -hatırladığım kadarıyla- ilk kez bu kadar kalabalık bir yere gelmiştim. Onlarca insan vardı ve bu beni korkutuyordu. Sanki hepsi her an bana bakıyormuş gibiydi. Nefes alamadığımı hissedince olduğum yerde durdum. En yakınımdaki kişiye tutundum. Bana dönünce Çağan olduğunu gördüm. Fısıldadım kimse sesimi duymasın diye. "Korkuyorum."
Benimle beraber herkes durmuştu. "Girmek istemiyorsan girmeyiz Algın. Sakın kendini zorlama. Hadi gel arabaya dönelim. Kucağıma alayım mı seni?" dediğinde bunu bekliyormuş gibi onayladım. Çünkü titreyen dizlerim yürüyebilmeme izin verecek gibi değildi. Beni kucağına almasıyla başımı boynuna gömdüm ve gözlerimi sıkıca yumdum. Burada olmadığımı düşünmeye çalıştım. Yalnız bir yerde olduğumu düşündüm. Biraz sonra bir koltuğa bırakılınca araba bindiğimizi anladım.
"Algın bebeğim hadi aç gözünü. Korkma benim bir tanem bak güvendesin. Hadi güzelim." diyen Barlas abinin şefkatli sesiyle biraz olsun iyi hissettim. Yavaşça gözlerimi araladığımda bana endişeyle bakan üç çift göz gördüm.
"Eve dönelim." dedim titreyen sesimle. "Tamam Beren'im. Hemen dönüyoruz." diyen Kağan abi şoför koltuğuna geçti. Bir dakika geçmeden araba hareket etti.
"Özür dilerim." dedim birkaç dakikalık sessizliğin ardın. "Benim yüzümden uğraştığınız şeylere bakın." dedim ellerimi izlerken. Çenemden tutup başımı narince yukarı kaldırdı Barlas abi.
"Bebeğim... O nasıl söz asıl ben özür dilemeyim. Sakın sen dileme özür. Hele başını hiç eğme. Senin hiçbir suçun yok. Tüm suç benim. Dışarı çıkmak için bu kadar acele etmemeliydim." dedi Barlas abi. Gözlerim doldu usulca. Bu sevgi ve şefkat kalbime fazla geliyordu. Anlık olarak güçlü kolları arasına sığındım. Sıkıca sarıldım. Ama ağlamadım. Sırf o üzülmesin diye içime döktüm bu defa yaşlarımı. Yavaşça saçlarımı okşadı o da.
Bir süre sonra araba durdu. Yavaşça ayrıldım hiç ayrılmak istemesem de. Hepimiz hiç konuşmadan evin içine girdik. Sonra salona geçtik. Sessizlik uzadıkça sessizlikte boğulmaya başlıyordum.
"Benim aklıma bir şey geldi. Biraz bekleyin bir telefon edip hemen geliyorum." dedi Kağan ve yanımızdan ayrıldı. Şaşkınlıkla ardından baktım. Ne olmuştu birden?
Bir süre sonra geri geldi. Geldiğinde ise elinde ilaçlar vardı. "Algın ilaç vaktin. Hadi iç. Sürpriz yola çıktı bile." dedi Kağan ilaçları bana uzatırken. Alıp içtikten sonra konuştum. "Ne sürprizi?" dedim merakla.
"Aynen Algın söyleyeceğim ne sürprizi olduğunu söyleyeceğim." diyen Kağan ile güldüm. Haklı yani. Sürpriz sonuçta. "Hah gül şöyle de günüm aydınlansın. Hem şu koca adam çok üzülüyor." dedi son kısmı sessiz söyleyerek. Barlas abiye döndüm. Gözlerini kapatmış başını geriye atmıştı. Bir şey düşünüyor gibiydi. Ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini açtı ve bana döndü. Yüzüne bir gülümseme kondurdu ama çok zoraki gibiydi. Ayağa kalktı ve konuştu. "Benim birkaç işim var odamdayım. Bir şey olursa yanıma gelebilirsin bebeğim." dedi ve saçlarıma bir öpücük kondurup gitti.
Barlas'tan
Odaya girdiğimden beri dört dönüyordum. Ne yapacaktım? Kızım... O çok kötüydü. Hızla psikoloğunu aradım.
"Merhaba Barlas Bey."
"Merhaba. Ben sizinle bir şey konuşmak istiyordum. Müsait misiniz?"
"Tabi buyurun."
"Bugün Algın ile dışarı çıktık. Alışveriş merkezine gittik. Başlarda her şey çok normaldi. Hatta dışarı çıktığı için mutlu görünüyordu ancak alışveriş merkezine vardıktan sonra bir anda korktu ve dönmek istediğini söyledi. Bizde hemen eve döndük. Ben ne yapacağımı şaşırdım. Kötü mü yaptım acaba onu dışarı çıkararak?" dedi Barlas endişeyle. Konu Algın olunca yıkılmaz duvarları yerle bir oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM HAYAT
ChickLitÖlüm nasıl bir şeydi? Bu hissettiği boşluk ölümün hissi miydi? Ölmediyse ona ne olmuştu? Neden hiçbir şey hatırlamıyordu? Her anı neden puslu bir gecenin ardına gizlenmişti? Hayat ondan ne istiyordu ya da o hayattan ne bekliyordu? Kurtulmak mı ölme...