11

234 28 59
                                    

"Çok yakışıklısın amk"

Ömer içinden düşündüklerini dışından söylediğini fark ettiğinde utançla saçlarının arkasını kaşıdı. Aynada saçlarını düzelten Hürkan bakışlarını ona dikmişken gülümsedi. İşini bitirdiğinde arkasını dönüp Ömer'in dudağına kısa bir öpücük kondurdu. Bunu çok sık yapmıyorlardı.

"Biliyorum"

Aynanın önünden arabasının anahtarını aldığında tekrar Ömer'e döndü.

"Evde tek kalman senin için sorun olmayacak değil mi? İstersen bizimkileri çağırabilirim"

Sabah Hürkan'ı telefonla konuşurken duyduğunda endişelense de sessizce dinlemişti. Konuşmaları bittiğinde ve ne olduğunu sorduğunda geçen gece gelen polislerin aradığını söylemişti. Memurlara kafeye hırsızların gelmediğini açıklaması ve kamera kayıtlarını göstermesi gerekiyordu.

"Aklın bende kalmasın, güvende olacağım"

Aklında o gün Ömer'i evde yalnız bırakmadan önce söylediği cümleler yankılandı. Eve geldiğinde yerde uzanan bedeni..

"Ciddi misin çocuk değilim ben"

En azından artık daha kibar konuşuyordu.

"Peki o zaman, artık gitmeliyim. Seni seviyorum"

Ömer'in saçlarını dağıtıp sinirli bir nida aldığında ayakkabısını giyip asansöre bindi.

Ömer ise içeri gidip kalan uykusuna devam ettiğinde saçma sapan bir rüya gördü.

Uçan yatağının üzerinde uyandığında yere atlayıp zeminde yuvarlandı. Diz kapağının ağrısıyla kalktığında zaten yanında bir merdiven olduğunu gördü. Bunu umursamayıp kapıyı açtı ve binadan çıktı.

Üstünde şık bir takım elbise vardı. Elinde de iş çantası. Ona bol gelen pantalonla sokakta yürüdü. Durakta oturup iş çantasını kucağına yerleştirdi ve otobüs beklemeye başladı. Uzun sürmeden caddenin ucundan aracının sesleri yankılanmaya başladı. Önünde beyaz bir at durduğunda kayıştan tutup kendini yukarı çekti.

İlerlemek için yüksek sesle "möö" diye bağırdığında at harekete geçti ve dört nala koşmaya başladı. Ömer gözlerini kapatıp hayvanın kendisini gerektiği yere götürmesini bekledi.

Garip bir kafenin önünde durduğunda aşağı inip içeri geçti. Elindeki iş çantası yerini süt dolu bir kovaya bırakmıştı. Belli ki yolda gelirken biri atın sütünü sağmıştı.

Herhangi bir masaya oturup çalışanlardan birini yanına çağırdı. Yanında getirdiği kovayı ona uzatıp kendisine sütlü kahve yapmasını istedi.

Ardından boş olan mekanda hıçkırık sesi duyduğunda önündeki gence takıldı gözü Kendi kendine ağlamayı kesmesi hakkında bağırıyordu. Yanına gidip oturduğunda Hürkan hemen kendisini fark etti.

"Lütfen rahatsız olma, seni öyle görünce yardım etmek istedim"

"Yardıma ihtiyacım yok!"

Ömer yanlış anlaşılmamak için ellerini kaldırdı.

"Tabiki de yok, ama konuşmak iyi gelebilir"

Hürkan sakinleşip elindeki peçeteyi sıktı.

"Yakın zamanda benim için değerli birini kaybettim. Aklıma geldiğinde kendimi tutamıyorum- Bana bıraktığı mektupta hayatıma devam etmemi istemişti. Bugün kendimi iyi hissetmek için dışarı çıktım ama iyi gelmedi sanırım. Öyle bir anda-"

invisible #2 | porgolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin