Ömer çatıda ayaklarını sallarken almak için çok mücadele verdiği pizzasından bir ısırık aldı. Hürkan aylardır evde olmadığından dolapta bir şey bulamamıştı ve onun kredi kartını almak zorunda kalmıştı. Neyse ki pizzayı getiren kurye onu görebilmişti.
Bundan sonra ne olacağı tam bir karışıklıktan ibaretti. Belki Hürkan gitmesini isterdi ve Ömer hayatına bir şekilde devam etmek zorunda kalırdı.
Küçükken diğer arkadaşlarının aksine ölümsüz olma hayallerinden hoşlanmadığını hatırlıyordu. Dünya zaten yeterince boktan bir durumdayken neden daha fazla yaşamak isterdi ki?
Bir dilim daha aldığında elinde biraz tuttu ve sonra geri bıraktı. Kolundaki yara iyileşiyordu ve kendine bakmanın iyi geleceğini biliyordu. Hürkan karşısında olsaydı belki daha fazla beslenebilirdi.
Çalan zil sesini duyduğunda aniden gereksiz bir heyecana kapıldı. Kucağındaki kutuyu bir köşeye bırakıp terasa atladı. Siyah hırkasını önüne çektiğinde saçlarını arkada toplamayı ihmal etmedi.
Kapıyı açtığında beklediği kişi karşısındaydı. Geçen günden beri neredeyse üstüne yapışacak kadar giydiği deri ceketi ve beline kadar inen siyah yağmurluğu olmasına rağmen tam anlamıyla sırılsıklamdı. Çektiği su damlalarıyla daha da uzun görünen saçlarını yıllardır takmadığı şapka kaplıyordu. Boynuna asılmış kulaklık her hareketinde öylece sallanıyordu.
Kapıyı açtığını anda geri çekilen Ömer'e uyuşuk adımlarla ilerleyip neredeyse kendini üzerine bıraktı. Dizlerini hafif kırıp çenesini omzuna yaslarken Ömer çaresizce sırtını okşadı.
"İçmişsin, iyi misin?"
Hürkan'ın nefesleri düzelip konuşana kadar Ömer onun ayakta uyduğunu düşündü.
"Şu zamana kadar olan her şeyi siktir et. Seni seviyorum"
Ömer Hürkan'ın söylediği sözlerin verdiği rahatlıkla kollarını tamamen sardı. Siyah saçlarından damlayan sular boynuna temas ederken yumuşak bir sesle mırıldandı.
"Donmuşsun resmen"
"Beni toparlaman gerekecek"
"Aylardır yaptığımız şey bu değil mi zaten? Her yıkıldığımızda birbirimizi ayağa kaldırmak"
Geri çekildiklerinde Ömer elini onun çenesine yasladı. İkisi de nedensizce gülümsüyordu.
"Sıcak bir duşa gir ve kendine gel. Hasta olmanı istemiyorum"
Hürkan onun düşünceli haline gülümserken uyuşuk adımlarla odasına doğru adımladı. Dolaptan yeni kıyafetler çıkarırken neden bütün konuyu bu kadar uzattıklarını düşünüyordu.
Ömer'in suyu açtığını duyduğunda bir kez daha evde yalnız kalmak zorunda olmadığı için şükretti.
.
"Bu çay için kurşun atar kurşun yerim ben"
"Yuh Ömer bana bile bu cümleleri söylemedin"
Hürkan kendi çayını da doldurduktan sonra sandalyesini geriye çekip Ömer'in karşısına oturdu. Masanın ortasındaki tepsiden tabağına börek aldı.
"Sen az önce çayı mı kıskandın?" dedi Ömer kaşlarını çatarak. Yeni uyandığı için gözleri kısıkken tatlı duruyordu.
"Bir sorun göremiyorum ben"
Hürkan çayına şeker atarken Ömer iğrenmiş bir surat ifadesiyle onu izledi. Bir zamanlar bu konu hakkında konuşma yaptıklarını hatırlıyordu. Hürkan'a şekerin zararlarını tek tek saydığında o da karşılık olarak sigara hakkında aynı şeyleri söylemişti. Birbirlerine makale okuyup vazgeçirmeye çalıştıktan yaklaşık iki saat sonra da eski alışkanlıklarına devam etmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
invisible #2 | porgola
Fanfiction"Bazen aralarında bir tür aile ilişkisi olduğunu düşünüyordu çünkü küçüklüğünden beri ihtiyacı olan korumayı ve sıcaklığı Hürkan'da buluyordu." . Kitap İnvisible'ın devamı niteliğinde. Final gayet iyiydi, aklımda öyle kalsın diyorsanız lütfen okumay...