"Burdan çıktığımda yemin ederim kurban keseceğim"
Hürkan kulağındaki gizlenmiş kulaklığa tıklayıp ceketine doğru eğildi ve Ömer'e sessiz olmasını tembihledi.
Ömer'i morgdan kaçırdıkları an, ikisi de polislerin cenazeye kadar eşlik etmekte sorumlu olduğundan bi haberdi. Sonraki planları sahte bir cenaze töreni kurgulamak olmuştu.
Hürkan işlerinin daha kolay olması için onun tabutla gömülmesini istemişti. Yine de sonraki aşamaların hepsinde Ömer'in büyük bir sabır göstermesi gerekiyordu.
Tabutun diğer ucundan tutan Emre huysuz bir şekilde söylendi.
"Ulan herif öldü yine işlerini bize kitliyor"
"Sevgilim ve yakın arkadaşım hiç bir zaman anlaşamayacak mı?"
Hürkan ve Emre laf dalaşı yaparken tüm işleri onlara yıkıp tabutun arkasından yürüyen Kaan alçak sesle fısıldadı.
"Ulan biri anlayacak susun biraz"
Tabut yeterince sıkışık olmasaydı Ömer Kaan'ın bu hamlesi üzerine bir alkış tutabilirdi.
Cenaze namazını tüm cemaatle beraber kılsalar da bir kısmı camide kaldığından defin işlemi için bir kaç hayırsever dayı dışında kimse yoktu. Polisler usulca arkadan gelirken Hürkan ağrıyan omzuna rağmen tabuta tutunmaya devam etti.
Üstünde onu rahatsız eden bir takım elbise vardı. Ömer'in tabutunu arabadan indirdikleri andan beri çığlık attığından dolayı boğazı ağrıyordu ve sahte de olsa sevgilisinin cenaze törenini ayarlamak onun için zor olmuştu.
Ömer'in gömüleceği alana geldiklerinde derince kazılmış toprağa doğru hep beraber tabutu bıraktılar. Hürkan eline bir kürek alıp ilk toprağı atarken kulaklığına doğru fısıldadı.
"Biraz dayan Ömer. En fazla bir saat sonra seni çıkaracağız"
İmam duaları okurken bir kaç sahte gözyaşı döküp tabutun üzerine toprak atmaya devam etti. Bir kaç dakika sonra Kaan omzuna vurup onu geri çekti ve toprak atma işini devraldı. Saçlarının ucu hala siyah renkteydi.
Genç adam elindeki mendille gözyaşlarını kurularken iğneyle göğsüne iliştirilmiş Ömer'in resmine baktı. Ölümünden sonra kıvırcık saçlı genç kameralarda görünmediği için hiç fotoğraf çekilmemişti. Bu yüzden polisler onun sisteme kayıtlı eski bir resmini çıkarttırmasına yardım etmişti. Sevdiği adamın, elindeki tek fotoğrafı buydu.
Fotoğrafta kameraya doğru bakmıştı ve saçları oldukça kısaydı. Dudağının üstünden sakalına doğru uzanan bıyığıyla beraber yanakları ön plana çıkmıştı.
Hürkan dalgın bakışlarla mezarı izlerken Kaan küreği bırakıp Emre'nin yanına geldi ve sırıtarak omzunu dürttü.
"Bak şimdi ne yapacağım"
Arkadaşının yanına gitti. Kederli bir şekilde başını eğerek kulağına doğru fısıldadı.
"Hürkan, şuradaki adamların fısıldadıklarını gördüm. Sanırım şüphelenmeye başladılar. Biraz oyunculuk sergile"
"Ne yapabilirim ki?"
"Biraz üzgün dur, kendini yere falan at. Sonuçta tören bitmek üzere"
Hürkan bir süre emin olamadan ne yapabileceğini düşünse de karşıdaki kendisini izleyen yaşlı dayıları gördüğünde Kaan'ın dediği gibi biraz daha kederli durması gerektiğine emin oldu.
Bir anda haykırarak dizlerinin üzerine çökerken imam bile dua okumayı bırakıp onu izlemeye başladı. Herkesin gözü üzerindeyken ve derin bir sessizlik varken Hürkan'ın hayatı boyunca yaptığı en utanç verici şey bu olmalıydı. Yine de hayatının devamında Ömer'le beraber rahat edebilmek için bunları yapmak zorunda olduğunun farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
invisible #2 | porgola
Fanfiction"Bazen aralarında bir tür aile ilişkisi olduğunu düşünüyordu çünkü küçüklüğünden beri ihtiyacı olan korumayı ve sıcaklığı Hürkan'da buluyordu." . Kitap İnvisible'ın devamı niteliğinde. Final gayet iyiydi, aklımda öyle kalsın diyorsanız lütfen okumay...