Ömer dakikalardır tavanı izlemesinin ardından bu sefer de yeni keşfettiği şey hakkında düşünüyordu.
Hürkan kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissetmeyi seviyordu.
Daha onunla ilk tanıştığı zamanlar genç adamın herhangi bir sorumluluğu olmasa bile Ömer'i evinde ağırlamıştı. Bunları bir yana attığında bile aylar öncesinden fazlasıyla örnek görünüyordu. Doğum gününü öğrenmesiyle ona pasta alması veya herhangi bir anında bile eğlendirmek amaçlı yanında tutması her şeye fazlasıyla açıklık getiriyordu.
Bunların hepsi Ömer'e aşık olmasından kaynaklanmıyordu üstelik.
Hürkan'ın hayatına dahil olması gereken biri vardı. Arkadaşları olsa bile genç adam kendi dünyası içinde yaşarken, psikolojik sorunlarıyla kendi kendine baş etmeye çalışırken yanında birine ihtiyacı vardı. Ömer o eksikliği öldüğü günden itibaren tam anlamıyla kapatmıştı.
Genç adam birinin sorumluluğunu üstlenmeyi ve ona olan ihtiyacı seviyordu. Ömer bunu bencillik olarak adlandıramazdı. Kendisi de ondan gelen sevgiyi kabul etmekte her zaman açıktı.
Ama eğer bu evden ayrılırsa bir şekilde aralarındaki çekimin kaybolacağını biliyordu. Hürkan yalnızlığına dönecek ve ilişkileri tamamen bozulacaktı.
Yine de eski evine gitmek hala çok cazipti.
Yatakta yan tarafa dönüp karnında duran elini kafasının altına katladı. Diğer elini de yastığında gevşek bir şekilde duran Hürkan'ın avucuna koydu nazikçe. Genç adamın yüzü pencereden giren ışıkta hafifçe parlarken Ömer'in hayatı boyunca bakmak istediği tek kişiydi.
Gözleri onun göğsünün düzenli nefes alışverişiyle yükselmesini izlerken neredeyse kapanmak üzereydi. Hiç beklemediği anda zil sesini duyduğunda yatağında doğrulup saatine baktı. Sabah beşe gelirken belki de vasiyet yazmak için çok da uygun bir saat değildi.
Terliklerini ayaklarına geçirip yataktan kalktı. Üstünden çektiği battaniyeyi Hürkan'ın omuzlarına çıkarıp gözlerinin üstüne düşmüş saçlarından öptü. Genç adam küçük mırıltılarla huysuzlanıp bir kaç saniye sonra tekrar daldığında kendi kendine güldü. Onun fazla yorulduğunu biliyordu. Ömer'e göre direnci çok daha azdı ve duygu durumları genel olarak onu güçsüz düşürürdü.
Zil tekrar çalarken telefonunu alıp odadan çıktı. Kapı deliğinden emin olmak için baktı. Kaan'ın gayet enerjik duran suratını gördükten sonra modunu yükselterek kapıyı açtı.
"Selam"
"Hoşgeldin. Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum"
Kaan ayakkabılarını çıkarırken sordu. Eğildiğinde çantası düşmek üzereyken Ömer tuttu. Üzerinde basit beyaz tişörtle siyah şort vardı.
"Hürkan uyuyor mu?"
Kafasını salladığında Kaan'ın çantasını tamamen alıp girişe bıraktı. Oturma odasına geçtiklerinde kapıya yaslandı.
"Yayını 3 gibi bitirdim, yeni bir oyun çıkmış onu oynadık chat ile. Şimdi dedim uyursam öğlene kadar yanınıza gelemem"
"İyi yapmışsın olum işte, Hürkan'ın sabah işe gitmesi gerek zaten. Takılırız beraber"
Kaan kafasını salladığında Ömer konuşacak başka konu kalmadığını fark etti. Onlar kendisini görmeye başladığından beri bir şekilde yakınlıkları artmıştı ama Hürkan yanında olmadığı sürece sohbetleri bir kaç cümlenin dışına çıkmıyordu.
"Ben Hürkan'ı uyandırayım o zaman"
"Yani, olur"
Onay aldığında tekrar odalarına doğru yöneldi. Yatağa dönmeden önce siyah perdeleri açtı. İçeri girecek güneş ışınlarının Hürkan'ı uyandırmasını bekliyordu ama kış mevsiminde olduklarından dolayı hava hala karanlıktı. Vazgeçip yatağın ucunda oturduğunda hala bıraktığı şekilde uyuyan sevgilisinin yanağını dürttü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
invisible #2 | porgola
Fanfiction"Bazen aralarında bir tür aile ilişkisi olduğunu düşünüyordu çünkü küçüklüğünden beri ihtiyacı olan korumayı ve sıcaklığı Hürkan'da buluyordu." . Kitap İnvisible'ın devamı niteliğinde. Final gayet iyiydi, aklımda öyle kalsın diyorsanız lütfen okumay...